Yazgülü Aldoğan Mesele içki sigara meselesi değil, laiklikten bahsedelim
HABERİ PAYLAŞ

Mesele içki sigara meselesi değil, laiklikten bahsedelim

Haberin Devamı

Reina katliamı öncesi başlamıştı yılbaşı kutlamayın kavgası. Katliamdan sonra bu kez “yaşam biçimimize karışılıyor” tartışması başlayınca hemen ardından o malum “Söyleyin, neyinize karıştık?” sorusu geldi.

Hele televizyon ekranlarında tek tabanca tartışmalarda heyecanla söylenen “Sigara yasağı dışında hiç bir şeye karışılmadı” tezi öyle bir işlendi ki, “tedirgin muhalifler” olarak yahu biz boşuna mı evham yapıyoruz düşüncesi sardı hepimizi; hani neredeyse inanacağız! Birisi diyor ki üç şey say, dişimi kırayım, üç şey! Sayıyorum üç şey:

1. 15 yıllık tek parti AKP iktidarında geçerli ilkelerden en önemlisi bizzat Erdoğan tarafından söylendi: Ya taraf olursunuz, ya bertaraf! Ve öyle oldu. Taraf olmayanlar, liyakat esasına bakılmaksızın, devlette işe giremedi, bürokraside yükselemedi. Özel sektörde ihale alamadı, iş tutamadı. Tam bir dışlanma. Hele başı açık kadınsa vay haline.

Laiklik çimentodur

2. Rejim açısından bakıldığında en büyük değişim laiklik üzerinde oynandı. Atatürk devrim ve ilkelerinin en önemlisi olan laiklik sözde kaldı. Üsküdar Belediyesi’nin aracı “laiklik kalkacak, şeriat gelecek, halife seçilecek” diye propaganda yaparken “laiklik istiyoruz” diyen gençler gözaltına alınıyor.

Laiklik ilkesinin yok sayılmasının en önemli yansıması eğitimde yaşanıyor. Eğitim birliği kalmadı. Hedef açıklandı: Kindar ve dindar nesil yetiştirmek. Orta öğretimde imam hatipleştirme dayatılarak sürdürülüyor.

Özel okula maddi imkanı yetmeyen ailelerin çocukları, semtlerinde dönüştürülen imam hatip okullarına istese de istemese de yerleştiriliyor. Müfredatta giderek artan dini içerikli dersler, seçimlik bile olsalar, başka ders yok diye zorunlu oluyor. Bu atmosferde kadınlar giderek kapanmaya zorlanmış hissediyor. Şortlu dolaşmak mı, tekme yiyebilirsin!

Özgür medya şart

3. Fikir özgürlüğü. Medya, Cumhuriyet tarihinde hiç bir dönem olmadığı kadar baskı altında. Gün geçmiyor ki8 gazete aynı manşet ve aynı fotoğrafla çıkmasın. Bu manşetlerin hükümet beyanı olduğunu söylemeye gerek var mı? Diğer yayın organlarında sesini çıkaranın başına neler geldiği ortada.

Türkiye en yüksek sayıda tutuklu gazetecisi olan ülke! İddianame bile olmadan tutuklu olan Cumhuriyet yazarları iki aydır içeride. Sadece üç konu saydım! Yaşam biçimi deyince ille de rakı balık diyeceğimi sananlara kapak olsun.

Doğan’dan FETÖ’cü çıkmaz

Doğan Holding’in gözaltına alınan avukatı Erem Turgut Yücel, zaman zaman basın davalarında yardımcımız olmuş, değerli bir avukat. Doğan Grubu’nu illa ki FETÖ operasyonuna bulaştırmak için çok yanlış bir isim!

İstanbul Barosu’nun tespitlerine göre de bürosu aranırken avukatlık hakları esaslarına uyulmamış, bilgisayarının da imajı alınması gerekirken hard diski alınmış.

FETÖ’cü polislerin, savcıların yaptığı işlerdi bunlar, biz hep mi mağdur, hep mi itilmiş kakılmış olacağız? Yandaş medyanın zil çalıp oynaması ise ayrı bir acıklı durum!

İzmir'e geçmiş olsun, sırada kim var?

Terör örgütlerinin teker teker değil, top yekün saldırıya geçtiği ülkem, her gün bir hain pusu, bir canlı bomba, bir şiddet olayıyla sarsılıyor. Önceki gün “Neden İzmir’de bomba patlamıyor?” diye tweet atanları sevindirecek bir katliam, kahraman polis memuru Fethi Sekin sayesinde ucuz atlatıldı.

Şimdi herkeste acaba nerede ne olacak korkusu! Ve olayın ardından sosyal medyada panik ve terör yaratacak bir çok mesaj: kırka yakın ölü, şu avm boşaltıldı, bu avm’de arama yapılıyor, v.b.

Dolduruşa gelmeyin, yalan haberlere kanmayın. Her haberi bir kaç kez doğrulatmadan inanmayın. Çünkü bu da psikolojik savaşın bir başka boyutu. Türkiye, her koldan saldırı altında. Güvenecek birbirimizden başkası yok. Çekin şu trolleri sahadan da, sapla saman ayrılsın artık!

Sıradaki haber yükleniyor...
holder