Aile dizimi nedir? Travma iddia edildiği gibi 7 kuşak boyunca aktarılabilir mi?
Fiziksel hastalıkların genetik yoluyla diğer kuşaklara aktarıldığı biliniyor. Peki ya, psikolojik etkenler? Son yıllarda bu konuya olan ilgi artıyor. Aile dizimi, gibi popüler kavramlarla bilinen kuşaklar arası travma aktarımı nedir? Gerçekten mümkün mü? Travma iddia edildiği gibi 7 kuşak boyunca aktarılabilir mi? Araştırmalar bu konuda ne diyor? Ayrıntıları Posta.com.tr okuyucuları için uzmanına sorduk.
Bahar Saygılıer
Bahar Saygılıer / Posta.com.tr | Son yıllarda halk arasında aile dizimi, aile dizilimi, bilinçaltı temizliği, ruhsal temizlik olarak ilgi çeken konu, aslında kuşaklar arası travma aktarımı olarak uzun yıllardan beri araştırılıyor. Bu konuda bilimsel anlamda yapılan ilk araştırmalar 1960’lı yıllara kadar uzanıyor. Psikiyatri Uzmanı Doç. Dr. Cemil Çelik’ten kuşaklar arası travma aktarımı hakkında bilgiler aldık.
Kuşaklar arası travma aktarımı, bir önceki kuşağın yaşadığı travmanın etkilerinin diğer kuşağa geçmesi olarak tanımlanıyor. Bu, bizden önce yaşamış atalarımızın yaşadığı olayların, bizim bugün yaptığımız seçimler de, düşüncelerimizde ya da eylemlerimizde etkileyebileceği anlamına geliyor. Peki, bu nasıl mümkün olabilir?
KUŞAKLAR ARASI TRAVMA AKTARIMI MÜMKÜN MÜ?
Psikiyatri Uzmanı Doç. Dr. Cemil Çelik, kuşaklar arası travma aktarımını en iyi şekilde anlaşılabilmesi için öncelikle travmanın tanımının tanımını yapıyor.
"Travma genel anlamda savaş, göç, doğal afet, soykırım, taciz veya kaza gibi olaylara verilmiş duygusal bir tepkidir. Ancak travma için sadece göç, savaş veya doğal afet olmasına gerek yoktur, kişinin benliğini sarsan, kişide derin izler bırakan ve baş etmesinde zorlandığı her olay travmadır."
“Travmanın yaşanmasının ardından kişi duygusal bir fırtına içerisine düşmektedir.” diyen Psikiyatri Uzmanı Doç. Dr. Çelik, “Düştüğü duygusal fırtına sırasında kişide gözlemlenen anksiyete, depresyon, uyku bozuklukları, stres, metabolik rahatsızlıklar, kötü alışkanlıklara yatkın olma ve dış dünyadan ilgisini yitirme travma semptomlarıdır. Travma semptomları için illa ki bireyin travmayı yaşamış olması gerekmediği için semptomlar diğer kuşaklarda da görülmektedir. Bu durumda travmanın en yıkıcı özelliğidir.” diyor.
ÇALIŞMALAR İLK OLARAK 1960'LARDA, YAHUDİ SOYKIRIMI SONRASI YAPILIYOR
Auschwitz Albümü'nden bir fotoğraf: Naziler tarafından Auschwitz toplama kampındaki gaz odalarına gönderilmek için seçilen Macaristanlı Yahudiler, Mayıs/Haziran 1944
Kuşaklar arası travma aktarımı, psikolojik travma aktarımı çalışmaları ile ortaya çıkıyor. Psikolojik travma çalışmaları ilk olarak 1960 yıllarında Yahudi soykırımı sonrasında çocuklar üzerinde yapılıyor.
Çalışmada, çocuklar üzerindeki ana etken ebeveynlerinin soykırımdan etkilenip etkilenmemesi olarak ele alınıyor. Soykırım sonrasında soykırımı gören çocuklarda tehlike anında strese yatkınlık, hormonal olarak kortizol ve glukokordikoid hormon seviyelerinin daha yüksek olduğu gözlemleniyor.
Çalışmanın bir diğer ilginç sonucu ise soykırımı gören ve görmeyen çocukların karşılaştırılmasından sonra ortaya çıkıyor.
1960'lardaki psikolojik travma aktarımı çalışmalarında Yahudi soykırımını gören ve görmeyen karşılaştırıldığında da çocuklarda genetik dizilimler arası benzerlikler gözlemleniyor.
TRAVMA AKTARIMINI BELİRLEYEN BAZI FAKTÖRLER VAR
İlk psikolojik travma çalışmaları genellikle savaş, soykırım, terörizm ve doğal afetleri yaşayanlar üzerinde yapılsa da zamanla çalışmanın konusu aile içi şiddet ve çocuk istismarına dönüşüyor ve çalışmalar sırasında her travmanın kuşaklar arası aktarılmadığı ve travma aktarımını etkileyen faktörler olduğu gözlemleniyor.
Doç. Dr. Cemil Çelik, travma aktarımını etkileyen faktörleri sıralıyor.
- Ebeveynlerin çocuklarını yetiştirme tarzı
- Ebeveyn ve çocuk arasındaki ilişki
- Ebeveynler tarafından çocuklara travmanın işlenme şekli
- Çocukların aktarılan travma bilgisini nasıl deneyimlediği
KUŞAKLAR ARASI TRAVMA NASIL AKTARILIR?
Toplumsal ve bireysel travmalar yaşayan insanlar kendinden sonraki kuşaklara bu travmayı aktarabilmektedir. Bireyleri değiştiren ve hatta oluşturabilen kuşaklar arası travma nasıl aktarılır?
Psikiyatri Uzmanı Doç. Dr. Çelik, bu konuyu çocukluk döneminde yaşanılanlarla anlatıyor.
“Çocukluk dönemi, çocuğun değerlerini ve kişiliğini oluştururken ailesini rol model aldığı zaman dilimidir. Çocuğun ailesini rol model alarak dünyayı algılaması ve iletişim kurmasının yanında sosyal öğrenme yoluyla da çevrenin travmaya verdiği tepkileri öğrenir. Çocukluk döneminde çocuğun, ailesiyle sağlıklı ilişki kuramaması ve ona travma tepkilerinin işlenmesi çocuk bizzat travmayı yaşamasa da travma semptomlarına sahip olmasına neden olur.”
Prof. Dr. Çelik, sözlerine, "Örneğin, bir bireyin ilişkisinin bitişinde kendisinin yetersiz oluşu hissettirilmiş olduğunu düşünelim" diyerek devam ediyor.
"Bu kişi kendisine yapılan olumsuz davranıştan dolayı karşılaştığı olaylara, yeni bir ilişkiye daha kapalı, kontrolcü, şüpheci ve hassas yaklaşım gösterir. Bu birey bir gün ebeveyn olduğunda aşırı kontrolcü, şüpheci ve otoriter yaklaşım gösterirken ilgi ve sevgi göstermeyi ihmal edebilir. Aynı zamanda bu birey çocuğuna çok fazla bağımlılık duyarak durmadan sevgi ve ilgi gösterimi isteyebilir. İleri zamanlarda çocuk ebeveynin yetiştirme tarzından dolayı kendisi de çocuklarına ve yakınlarına bu şekilde bir davranış sergileyebilir. Bu şekilde ebeveynin yaşadığı kuşaklar arası travma aktarımına neden olmuş olur.”
KUŞAKLAR ARASI TRAVMA AKTARIMININ SONUÇLARI NELERDİR?
Kuşaklar arası travma aktarımı, günlük yaşamınızı da etkisi altına alabiliyor. Doç. Dr. Çelik, kuşaklar arası travma aktarımının tekrar tekrar görülen rüyalardan, sıklıkla yaşanılan stres gibi bazı problemlere ve hatta stresli olmak gibi bazı karakter özelliklerimize yansıyabildiğini belirtiyor ve travma aktarımının sonuçlarını sıralıyor.
- Diğer kuşaktaki bireylerde sebebi belli olmayan sinirlilik hali, acı, kaygı ve yas durumları
- Rüyalarda kötü olayları tekrar tekrar görme
- Geçmiş kayıplarda kendi sorumlu tutma
- İletişim kurma problemleri
- Strese daha yatkın olma
- Bireyin kimliğinde ciddi zedelenmeler
ÇÖZÜMLENMEYEN TRAVMA KİŞİYE VE ÇEVRESİNE ZARAR VERİYOR
Doç. Dr. Çelik, travma aktarımının kişinin kendisine ve çevresine zarar verebildiğini belirtiyor ve önlem alınması gerektiğinin altını çiziyor.
“Bireyler tarafından yaşanılan veya bir başka bireye aktarılan travmalar farkına varılmadığı ve çözümlenmediği müddetçe travma semptomları bir döngü olarak bireye ve çevresine zarar vermeye devam edecektir.”
TRAVMALAR GENLER YOLUYLA AKTARILIYOR MU?
“Kuşaklar arası travma aktarımı üzerindeki çalışmalar hem psikolojik hem de biyolojik olarak gerçekleşmektedir.” diyen Doç. Dr. Çelik, “Biyolojik çalışmalar üzerinde tartışmalar devam etse de travmanın genetik olarak çocuğa aktarıldığı bulunmuştur. Çocuklara genler aracılığıyla travma miras edilmesine epigenetik denilmektedir. Epigenetik değişim kavramı, kişinin genetik diziliminde bulunan ancak aktif olmayan ancak çeşitli çevre koşulları ve deneyimlerle genlerin aktiflik biçimini değiştirmesidir. Epigenetik değişim mutasyon anlamına gelmemektedir.” açıklamasını yapıyor.
Travmalar genler yoluyla aktarılıyor mu? sorusu için çeşitli deneylerin yapıldığını söyleyen Doç. Dr. Çelik, bu deneylerden bir tanesini aktarıyor.
“Fareler üzerinde yapılan bir deneyde fareler öncelikle kiraz çiçeği kokusuna maruz bırakılmıştır. Kiraz çiçeği kokusuna maruz bırakılan farelere hafif bir şekilde elektroşok verilip ardından da kiraz çiçeğini kokusunu koklamamaları üzerine eğitilmiştir. Kiraz çiçeği kokusu almaması için eğitilen farelerin diğer nesilleri kiraz çiçeği kokusu aldıklarında stres seviyelerinin arttığı ve stres belirtileri gösterdiği görülmüştür.”
Doç. Dr. Cemil Çelik, “Travmanın genetik aktarımı üzerine yapılan çalışmalardan bir tanesi de uzun süredir kıtlık sorunu çeken bireylerin çocuklarının kıtlıkla karşı karşıya kalmasalar dahi vücutlarının herhangi bir kıtlık durumu için kalori tutmaya ve kilo almaya meyilli olma gibi tedbirler aldığı görülmüştür.” diyor.
GENLER ARACILIĞIYLA 'BAŞ ETME MEKANİZMASI' DA AKTARILIYOR
Kuşaklar arası travma aktarımı sadece sorunları getirmiyor. Posta.com.tr okurları için yapılan son araştırmalardan bahseden Psikiyatri Uzmanı Doç. Dr. Cemil Çelik, insanların travmalarla baş etme yollarını da alabildiğini belirtiyor.
“Yapılan son çalışmalara göre travma gibi baş etme mekanizması da kuşaklar arası genler ile aktarıldığı görülmüştür. Ailesi kıtlık, deprem, sel veya savaş görmüş bireylerde çocukların stres ve durumla baş etme stratejilerinin aktarılmaktadır. Travmalarıyla sağlıklı bir şekilde baş eden ebeveynlerin çocuklarının da yaşadıkları durumlarda stresle baş edebilme ve durumu işleyebilme kapasitelerinin yüksek olduğu gözlemlenmiştir.”
AİLE DİZİMİ TERAPİSİ
Travmanın ebeveynden çocuğa aktarılması bilinen bir kavram. Fakat 3 kuşak önceki atalarımızdan birinin işlediği cinayetin doğurduğu suçluluk duygusunun, bugün hayatta olan aile bireyinde yoğun ve giderilemeyen bir şekilde devam etmesi ya da ortaya çıkması ne kadar gerçekçi?
Travma iddia edildiği gibi 7 kuşak boyunca aktarılabilir mi? Genetik özelliklerin 7 kuşak boyunca aktarılabileceğini biliyoruz. Peki ya travmalar ve duygular?
Psikiyatri Uzmanı Doç. Dr. Çelik, sorumuzu “Aile dizimi terapisi temelde, son birkaç kuşağı içeren aile bireylerinin yaşadığı travmaların DNA’larına kaydolmuş olması nedeniyle gelecek nesillere aktarıldığı, bu nedenle bugün psikolojik sorunlar yaşayan bireyin tekrarlayan sıkıntılarının atalarından devraldığı travmalardan kaynaklandığı görüşü üzerine kurgulanmıştır.” sözleriyle yanıtlıyor ve aile dizimi, aile dizilimi veya aile konstelasyonu adlarıyla tanımlanan aile dizimi terapileri hakkında da bilgi veriyor.
TERAPİLERİN ANA AMACI
“Terapide amaç bireyin, travmayı yaşayan aile üyesi ile ilişkisini düzelterek, bugünkü sorununu çözmektir. Sonuçta ebeveyn ya da bakım verenin çocukla çok yakın fiziksel ve duygusal bağı var ve çocuk bu kişilerle bağlanma ve ilişki deneyimi yaşıyor.” diyen Doç. Dr. Çelik, aile diziminde sık sık popüler olarak bahsedilen günahların aktarımı ile alakalı olarak da şunları söylüyor.
AİLE DİZİMİ TERAPİSİ İÇİN KİME GİTMEK GEREKİR?
“İnanç açısından da bir dayanağı yok bana kalırsa. Bireyin, bir başkasının günahının cezasını çektiği herhangi bir öğreti ya da inanç olduğunu sanmıyorum. O durumda sorumluluk ya da imtihandan bahsedemeyiz.”
Psikiyatri Uzmanı Doç. Dr. Cemil Çelik, “Yine de siz farklı düşünüyor ya da deneyimlemek istiyorsanız, tek önerim bu olgunun eğitimini almış klinik psikologlara başvurmanız olabilir.” diyor.