Mehmet Ali Birand Hep olmayan şeyin belgesini aradık
HABERİ PAYLAŞ

Hep olmayan şeyin belgesini aradık

Başbakan Tayyip Erdoğan’a hak veriyorum. “Olmayan şeyin belgesi olmaz...” diyor. İsviçre bankalarında sekiz ayrı hesabı olduğuna dair eski ABD Büyükelçisi Edelman’ın Washington’a yolladığı telgrafa büyük tepki gösteriyor. Daha da acısı bu iddiayı ciddi bulan muhalefetin “Hadi bakalım, İsviçre’de paran olmadığını ispat et” demesi... Başbakan ne yapmalı? İsviçre bankalarına, “Bana sizde hesabım olmadığını lütfen bildirin” diye mektup mu yazacak? Banka müdürleri herhalde çok şaşıracak ve “Hesabınız yoksa neden soruyorsunuz?” diye sormayacaklar mı?

Haberin Devamı

[[HAFTAYA]]

Aslında Başbakan, bu ülkede uzun yıllardan beri yaygınlaşan bir hastalık ilk defa ona da sıçradığından dolayı bu kadar tepki veriyor. Oysa geçmişte seslerini duyuramayan niceleri bu hastalıktan hayatlarını kaybetti.

O günlerde ne Erdoğan ne de başkaları durumun ciddiyetinin farkındaydı veya görmezden gelmek işlerine yarıyordu ki seslerini çıkarmıyorlardı. Bugün artık pislik atma hastalığı kanser gibi yayılarak herkesi tehdit ediyor. Yalan dolan aklına ne gelirse söyle veya yaz, izi kalsın. Sonra da ortaya çık ve “Hadi aksini ispat et” diye bir de hakemlik rolüne gir.

Türkiye’de bu pislik atıcılar hep vardı ve özelliklede 1980-90 arasında etrafa dehşet saçarlardı. Sırtlarını askere dayarlar, yargıdan ve polisten destek görürlerdi. Açıkça yalan fabrikası gibi çalışırlar ve resmi ideolojiye ters düşen herkese haddini bildirirlerdi. Son derece hainlerdi. Gaddarca hareket ederlerdi.

Bunlardan ben de nasibimi aldım...

Bunlardan ben de nasibimi aldım. Çok çektirdiler... Temizlenmesi imkansız pislikler attılar. Sonra da yılık yılık gülerek TV programları yaparlar, T.C. Devleti’ni koruma ve kollama adına, büyük büyük sözler ve yalanlar söylerlerdi. İnsanlara işkence çektirirlerdi. Sonra da “Kardeşim, iddia ortada, hadi aksini ispat et...” derlerdi. Gazetelerin sayfalarına şöyle bir bakın, göreceksiniz.

Allah’tan tutmadı. Onların cesetlerini, kıyısında oturduğum nehirde önümden geçerken gördüm.

Bu nedenle Başbakan’ı çok iyi anlıyorum.

Haberin Devamı

Bu nedenle Başbakan’a çok hak veriyorum. Muhalefetin bu kampanyasına katılmıyorum...

Ulusalcılar, AB’yi mumla arıyor olmalı...

Avrupa Birliği (AB) 1999 yılında Türkiye’yi tam üye adayı olarak kabul ederek önünü açtı ve 2005 yılında müzakerelere başladı. Bütün bu süreç içinde ulusalcı güçler, AB’yi emperyalizmin temsilcisi olarak ilan ettiler.

AB, görüldüğü yerde yok edilmesi gereken bir örgüt gibi lanse edildi. Türkiye’nin bağımsızlığına göz dikmiş, bölmeye hazır bir düşman gibi görüldü ve bu görüşün yaygınlaşması için ne lazımsa yapıldı. CHP’nin de katıldığı bu kampanyada kimler kimler yoktu ki... Laik kesimin başta gelen temsilcileri, yazarları, çizerleri, Silahlı Kuvvetler, akademisyenler, kendini Kemalist olarak görenler bu kampanyaya katıldılar.

Bu yaklaşımın temel nedenlerinden biri de, AB üyeliği hedefini AK Parti’nin ciddiye almış olması ve sürece sahip çıkmasıydı. Bugün gelinen noktaya bakarsak, herhalde bu kampanyaya katılanlar şimdi pişmanlık duyuyor olmalılar.

Kemalist çevreler, laikliği TSK sayesinde koruyacaklarını sandılar. Askerin etkisini azaltacak kaygısı ile AB’ye karşı çıktılar. Bugün gelinen noktada ise, laikliğin tek güvencesi AB...

Haberin Devamı

Ulusalcılar, laik-demokratik sistemi, TSK’yı kullanarak koruyabileceklerini, AK Parti’yi bu yolla baskı altında tutabileceklerini sandılar. Onlar için “asker” sistemin en güvenli sigortasıydı ve böyle kalması gerekiyordu. AB’ye ise, ordunun etkisini azaltacağı varsayımından hareketle karşı çıktılar.

En büyük hataları da bu oldu.

Laik sistemi TSK aracılığı ile koruyamayacaklarını, o dönemin artık kapandığını, gerçek ve tek sigortanın Avrupa Birliği olduğunu göremediler. Bugün geldiğimiz noktaya bakar mısınız?

Meğer TSK’nın sanıldığı gibi bir etkisi yokmuş. İstenildiği kadar toplumun en güvendiği kurum olsun, değişen koşullar askerin eski etkinliğini zaman içinde erozyona uğratmış.

Bugün bakıyorum da, ulusalcı Kemalistlerin laik sistemi korumak için sırtlarını dayayabilecekleri tek kurum Avrupa Birliği kalmış durumda.

Bari fazla zaman harcamadan harekete geçseler ve başta CHP olmak üzere bu projeye sahip çıksalar. Aksi halde çok geç olacak ve herkes kaybedecek...

Sıradaki haber yükleniyor...
holder