Oral Çalışlar Tarihsel uzlaşma...
HABERİ PAYLAŞ

Tarihsel uzlaşma...

Haberin Devamı

Modernleşme geçmişimiz bir çatışmalar tarihidir. II.Mahmut dönemi, sürecin başlangıcı kabul edilir. Daha gerilere uzanmak mümkün olsa da, bu dönemi bir nirengi noktası sayabiliriz. Modernleşmek, bir anlamda gelenekle kapışmaktır. Osmanlı ve Cumhuriyet modernleşmesi, büyük ölçüde Batı'ya öykünme temelinde yürüdü. Bu yüzden çatışmacı bir yol izlendi. Türk aydınlanması, Fransız devrimi etkisinde gelişti. Jakoben bir laiklik, radikal ve otoriter bir dönüşümcülüktü bu. “Gelenek” ve “dindarlık”, otoriter modernleşmenin hedefi ve mağduru oldu. Modernleşmeci akım; Batı kültüründen, bu kültürün üreticisi olan, Mülkiye, Harbiye, Mühendislik, Tıbbiye gibi okullardan gücünü aldı. Türkiye'deki, yabancı dilde eğitim veren Batı okullarını da, bu çerçeve içinde ele alabiliriz. Bu akım, eğitimli, laiklikle kendini tanımlayan bir orta sınıf üretti: İlerlemeyi Batılı hayat tarzıyla tanımlayan, geleneksel dindar kitleleri “ayak bağı” gören, değişimi zor kullanarak ve “halka rağmen” gerçekleştirmeyi normal bulan bir orta sınıf...Askeri darbeler, bu zihniyetin ürünüydü.

Çatışarak çözüm üremiyor

Ne “modernist”ler yok oluyor, ne de “gelenekçi”ler... Türkiye'nin geleceği, gelişmesi ve ilerlemesi, “birbiriyle sürekli çatışan bu iki ana akımın tarihsel uzlaşması”ndan geçiyor. FETÖ darbesini, bu iki ana akımın ortak direnişi önledi... Tabii, “tarihsel uzlaşma” için her iki tarafın da hatalarını ve bugünü doğru anlaması şart. FETÖ, dindarlığın bir defosuydu. "Başı secdeye değenden korkulmaz" deyişi bir hatanın özetiydi.

Kemalist darbecilik, dindar ötekileştiricilik

Her iki akımın ortak özelliklerinden biri, "kendilerine demokrat" olmaları. Yalnızca kendi durduğu yeri doğru görenlerin, “herkesi hizaya sokma arzusu”ndan vazgeçmeleri, kolay değil. Kemalistler, “FETÖ tehlikesini” çok önceden gördüklerini söylüyorlar. Bunda gerçeklik payı var. Ancak, onların bu bakış açısı üzerinden asıl olarak dindarlığı ötekileştirdiği de, açık. Toplumun önemli bir kesimin tehlike olarak gören, onları saf dışı bırakmaya amaçlayan bir siyaset tarzından, demokrasi çıkmaz. Madalyonun diğer yüzü: Dindar kesimlerde de; laikleri, Kemalistleri susturup, siyaset alanı dışına itmeye uğraşan psikoloji, henüz sona ermiş değil. İnanan ile inanmayan, laikle dindar; çatışmaya değil uzlaşmaya yönelebilmeli: “Yenikapı Ruhu”nun işte bu eksende gelişmesine ve derinlik kazanmasına ihtiyacımız var.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder