Tuğçe Erçetin Uykusuzluğum beni otobüs durağına götürdü
HABERİ PAYLAŞ

Uykusuzluğum beni otobüs durağına götürdü

Bazen hep kendimiz için eşitlik isteriz, iyilikler hep bize yapılmalıdır, şartlar bizim için iyileştirilmelidir, bizim şansımız bol olmalıdır. Böyle düşünürüz, böyle isteriz. Aksi olursa mutsuz olmaya hakkımız var diye geçiririz içimizden. İstediğimiz gibi olmazsa çok sevdiğimiz her şeyden bir anda nefret duyabiliriz. Bu kadar da kolaydır, çünkü bazen sadece benciliz. Yalnızca bu hayatın bize ait olduğu düşüncesine kapılır, evrende çok büyük olduğumuzu bile iddia edebiliriz. Ama öyle değildir, içten içe biliriz ama her zaman kabul edemeyiz. Sokağa çıktığımızda gözümüzün önünde çok başka şeyler vardır, bizden daha iyi veya daha kötü hayatlar. Ama önce iyi hayatları görürüz, kötü olanları ise travmatik bir fotoğrafla ya da haberle fark ederiz. Bazen ise ne duyarız ne de görürüz. Görebildiğimizde ise sadece kendimiz için değil, başkaları için de bir şeyleri değiştirebiliriz aslında. Değiştiremesek de "önemsiz" halde bırakmayız...

Haberin Devamı

Bir türlü erken uyuyamadım. Denediğim günlerde ise yatakta dönüp durdum. Ama bazen bazen bir anda sızarım koltuk üstünde.. Televizyon izlerken, kitap okurken veya yanımdaki kişi tatlı tatlı konuşurken.. Ama çoğunlukla geç uyurum. Geçen gün olduğu gibi, saat sabah 7 olmuştu; kitap bitti, film bitti. Konuşacak kimse de yok o gün, yalnızım. Önce koltukta uzandım, gözümü kapadım ama beceremedim. Uyuyamadım resmen. İnadına gözlerim açılıyordu sanki. Bari çıkıp sabah yürüyüşü yapayım diye düşündüm ve bunu aklımdan geçirmemle sokağa çıkmam arasında maksimum 6-7 dakika vardır. Otobüs durağında çocuğu kucağında bir adam vardı, Suriyeliler. Türkçe "günaydın" dedi, ben de karşılık verdim. Hızlıca geçtim, arkamı dönüp bakmadım. Bir şekilde dönüşte orada olacakları ne de olsa, bunu bildiğim için yiyecek bir şeylerle geri dönüp onların yanına oturdum. Aramızda uzun bir konuşma olmadı, bir şeyler yedik (simit falan). Ama beraber oturduk.

Bir beklentim yoktu, onların da benden bir şey istediği yoktu. Adam kendi halinde kızını kucağında rahat ettirmeye çalışıyordu sadece. Otobüs durağında ne kadar rahat edebilirse... Konuşturmak için oturmadım, zaten uykum yoktu, belki de o gün benim birilerinin yanında olmaya ihtiyacım vardı. Kim bilir.. Kız çocuğunu sevdim biraz, yumuş yumuş kollarını mıncırdım. Adam da bana "en azından şunun için biraz iyi olmalı insan" dedi. Bende acıma duygusu mu sezdi diye düşünürken geri durdum, hissetti tabii. "Yok yok, sen değil. Sen iyi ol (rahat ol demek istedi bence). Sen sev kızı. Benim kızım da değil bu arada, bana kaldı ama. Kardeşin çocuk bu. Sözlerim kocalara" dedi. Burada "kocalar" dediği, aslında sadece politikacılar veya polis değil; herkes idi. Beklentisi ise çok basitti, çoğunluktan beklentisiydi. "Vicdan". Kahrolduğumuz fotoğrafların benzerleri çoğalmadan, ırkçılık yapmadan bir an önce farkındalık ve vicdan beklentisi. Tabii "sıradan" bizlere düştüğü kadar sorumlu olabilecekler yine o "kocalar", o yüzden lafı sadece onlara söylemişse de çok haklı

Haberin Devamı

Bütün gece uykum gelmemişti, sanki bir tek ben uyuyamıyordum, benim rahatım kaçmıştı. Sokağa çıktığımda yatacak yeri olmayan ki bunu dramatize etmeden gerçek anlamında söylüyorum, kız çocuğu benden daha çok gülümsüyordu. Üstelik yorgundu. Daha çocuktu her şeyden önce. En çok onun huysuzlaşması lazımdı. Ailesinden ve evinden bir savaş nedeniyle uzak kalmıştı. Yaşadığı bir yer yoktu. Eminim çoğumuz sokakta benzer yaşamlara rastlıyoruz, belki bazen üzülüyor bazen de "adaletsiz dünya" diye geçiriyoruz içimizden. Tabii aklımızda ne kadar kalıyor bu görüntü ve yeni bir gün olduğunda bu rastlaşmayı yine görüyor muyuz?

Haberin Devamı

Bu arada, götürdüğüm yiyecekten niye mi bahsettim? Yardımından bahseder gibi..

Yardım değildi çünkü, ben de o simidi orada yemek istedim. Yalnız olmak istemedim belki, bir de onların hiçbir şeyi yoktu..

Sıradaki haber yükleniyor...
holder