Yazgülü Aldoğan Atatürkçü öğretmen eğitim için işadamı oldu
HABERİ PAYLAŞ

Atatürkçü öğretmen eğitim için işadamı oldu

Haberin Devamı

Önce öğrencilerin sınavlara hazırlandığı bir dersane kurdu. Sonra dersanenin eğitime katkısının sınırlı olduğunu düşünerek bu uygulamaya ihtiyaç duyurmayacak bir eğitim kurumu yarattı. Ahir ömründe görmeyi istediği şey orta öğretimden sonra üniversiteye varmaktı. Üniversiteyi kurmak için gösterdiği çabanın sonucunu göremedi. Gerçi üniversite kurulmuştu ama o hayatla ilişkisinin pamuk ipliğine bağlı olduğu bir süreci yaşıyordu.

İbrahim Arıkan’dan ve MEF Eğitim Kurumları’ndan bahsediyorum. İş dünyasının Yurtiçi Kargo ile tanıdığı İbrahim Bey hayatını eğitime adamış bir öğretmendi. Silivri’deki çiftliğinde zaman zaman topladığı dostlarının arasında olmak keyifti. Çiftlikte bir yandan organik domates ve meyva yetiştirirken bir yandan da adeta mini bir hayvanat bahçesi kurmuştu! Arıkan’ın öğretmen olmasının ve eğitime yatırım yapmasının altında ise okulsuz bir köyden çıkması, Atatürk ilke ve devrimlerine bağlılığı gelir. MEF Okulları’nda en sevdiği şey öğrencilerin fen bilimleri dalında yapılan araştırmalarına yönelik düzenlediği yarışmalardı.

Görseydi üzülürdü

İbrahim Arıkan’ın son iki yılını hastane ve yoğun bakımlarda geçirmesi üzücüyse de onun gibi idealist-Atatürkçü bir eğitmenin ülkenin ve eğitimin içine düştüğü durumu görmemesini bir teselli olarak kabul edebilir miyiz? İbrahim Bey milli eğitimdeki dini eğitime dönüşmeyi görseydi, bir kaç kalp krizi daha geçirirdi! Nur içinde yatsın, o eğitim kurumlarında yetişen gençlerin sevabı onu cennete götürecektir.

Doğum günü yemeğinde kötü sürpriz!

Yaptığı spor ve detoks programlarıyla bir çok kişiye kilo verdirip ünlenen Umay Villa doğum günü yemeğinde uğradığı soygunun sıkıntısını yaşıyor. Kızıyla beraber kutlama yemeği için İspanya’da ünlü bir paella lokantasına giden Umay Villa masadaki boş iskemleye çanta ve paltosunu koyuyor. Ama bir ara yorgunluktan şişen ellerindeki Cartier takılarını da çıkarıp çantaya yerleştiriyor ve bence o anda hırsızların ilgi alanına giriyor. Gitmeye yakın elini attığında çanta yok, içindeki pasaportlar, para, kredi kartları ve 30 bin euroluk takılarla! Ve işin ilginci, lokantadan en ufak bir yardım alamıyor, polis bile çağrılmıyor. Avukat tutup El Caldero Madrid adlı restorana dava açmaya ve takılarının ikinci elde satılmasını önlemeye çalışan Villa’nın başına gelen hepimize ders olsun. İspanya, İtalya gibi ülkeler turistlere yaptıkları kapkaçla ünlü. Çantanızın içinde en az şey bulundurun ve gözünüzün önünden ayırmayın. Sonra polis bile ilgilenmiyor sizinle!

Haberin yok ÖLÜYORUM!

Türkiye, çok ilginç bir ülke. Her köşesinden roman çıkar. Salı gecesi TV8’de “O SES TÜRKİYE” yarışmasının finali vardı. Türkiye o gün 5 şehit cenazesi kaldırmış, gencecik insanlarını toprağa vermiş. Sosyal medyada büyük bir çoğunluğun ekran başında bir yarışma programına kilitlenmiş olmasını eleştiren paylaşımlar gırla... ‘İnsanlar ölürken siz eğlence programı seyrediyorsunuz’ kıvamı. Ekranda birinciliğe aday gencecik bir delikanlı gözlerini kapamış, nasıl da yüreğinden şarkı söylüyor. Seçtiği parçanın adı “Haberin Yok, Ölüyorum!” Duman Grubu’nun bu kana ekmek doğrayan şarkısını dinlerken gözlerimden yaşlar süzülüyor.

Eğlence değil, umut aşıladı

Batmanlı Emre Sarıkaya o gencecik yaşında sanki doğduğu bölgenin feryadına ses oluyor, sanki her iki tarafta da birbirine silah sıkanların ağzından söylüyor bize: Haberin yok, ölüyorum! Koparılan patırtıya gelince; bu eğlence programı değildi. O programdan müzik yapan, kendini göstermek isteyen yüzlerce insan geçti. Onların sahne heyecanı, iyi kötü şarkıları, elenmeleri, kazanmalarıyla, jüri üyelerinin sempatikliği, gerçekliği, bu kapkaranlık günlerde ekranı açtığımızda hepimize bir iyimserlik verdi. Katılanların, programı gerçekleştirenlerin hepsi kazandı. İzleyenler de! Kazan kazan bir programdı.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder