Yazgülü Aldoğan Eyvah, dayakçılar serbest! Ya dayak?
HABERİ PAYLAŞ

Eyvah, dayakçılar serbest! Ya dayak?

Haberin Devamı


Özgür Basın yaptığı haber konusunda ‘kibarca’ ikna edilirken!

Ahmet Hakan’ı darp eden ve gözaltında olan 7 sanıktan 6’sı serbest kalmış. İfadeleri yayınlanmaya başladı, bir tür Kurtlar Vadisi senaryosu! Siparişte, “100 bin TL’ye dövülecek adam var; işin içinde MİT var, polis var, reis var” filan da denilince dövmüşler. Cumhurbaşkanı da zaten yaptığı açıklamada, “O da yazılarına dikkat etsin” demedi mi? Dövdüler, serbest kaldılar. Şaşırdım mı? Şaşırmadım!

Adalet, ilk kez yapmıyor ki bunu. Kadına yönelik şiddetten o kadar alışığız ki buna. Karısını darp eden, öldürmeye teşebbüs eden, yaralayan pek çok koca, gözaltına alınıp serbest bırakılıyor! Pek çok kadın da bu yüzden üç gün sonra çıkıp bunun hesabını daha beter sorar diye kocasını şikayet etmiyor. Ahmet Hakan olayı, tabii ki planlı, programlı, örgütlü bir darp.

Öldürebilirlerdi, amaç o değildi. Saldırganların serbest kalması, bundan sonra yapılacaklar için de teşviktir! Cumhurbaşkanını eleştiren bir tweet yazdıkları için hapiste olan onlarca kişi var şu anda ama taammüden adam dövdüğünüz zaman serbest kalıyorsunuz. Ha bu arada, kafasına özel harekatçı polisler tarafından tabanca dayanarak tehdit edilen DİHA Silvan muhabiri Serhat Yüce ve Özgür Gün tv kameramanı Murat Demir’e yapılanın da basit bir şaka ya da uyarı olmadığını, bu davranışların karşısılıksız kalmasının yanısıra, gazetecilere “sokağa çıkma yasağını” ihlal ettikleri için 208 TL para cezası kesildiğini de hatırlatalım. Neydi? Basın özgürlüğü değil mi? Gerçekten bir özgür bir özgür basın, dayak arsızına döndü özgürlükten!

Vaat edeceğinize yapıverseniz, elbirliğiyle!

Seçim vaatlerinin seçmenin oy vermesinde etkili olmadığını gördük. Belki de bunun için 4 parti de vaatleri abarttıkça abarttı. Üstelik de birbirinden kopya çekti. Neredeyse hepsi bol keseden salladı diyelim. Partilerin hepsi gençlere seslendi. Nüfus yaşlanıyor deyip doğumu teşvik ettiler, sokaklar genç, eğitimsiz, işsiz bir kalabalıkla doldu. Şimdi onlara, harçlık, burs, iş, gelecek, internet vaat ediyorlar.

24 yaşındaki oğlum, siyasetle ilgilenmiyor gözüküp her şeyin farkında, “Bizim gençler olarak ne düşündüğümüzü merak ediyorsan, artık gelecekten hiçbir beklentimiz, umudumuz yok” dedi. “Tek dileğimiz, yarının bugünden kötü olmaması, Suriye’ye dönmememiz”! İçim acıdı, içim! Nasıl umutları olsun ki gençlerin, eğitimden tatmin olmuyorlar.

Büyük çabalar ve ümitlerle girdikleri gerek liseden, gerek üniversiteden fazla bir şey öğrenmeden, hayata hazırlanmadan mezun olup, sonra da çoğu işsiz kalıyor. İş bulup çalışanlar da hayallerindeki işte değil, buldukları işte boğaz tokluğuna çalışıyor. Seyyar satıcılık yapan öğretmen adayından boş boş oturdukları AVM’lerde tezgahtarlık yapan yüzlercesine, bu böyle.

Daha da fenası, iş bulamadıkları için polis olup, hiç istemedikleri halde terörle mücadele gibi zor görevlerde yer alıp sonra da ölmek! Şimdi siz onlara ne vaat ederseniz edin, hiçbir gerçekliği yok. Ülkeyi el birliğiyle bu hale getirdik. Madem yapabiliyordunuz, hadi yapın, nasıl olsa vaatlerde anlaştınız, meclis de orada, çıkarıverin bu kararları? Siyasete olan inanç, yerlerde sürünüyor. Zaten seçime de kimsenin ilgi duyduğu yok, geleceğe olan korku belasından gidip oy verilecek işte o kadar. Bu muydu Yeni Türkiye, bu muydu, değiştirip hayata geçirdiğiniz yeni sistem? Eserinizle övünebilirsiniz, Sayın müstakbel Başkan. Yazık, bu ülkenin gençlerine yazık.

Ölümüne savaşanlar birbirine nasıl davranır?



Hacı Lokman Birlik’in öldürüldükten sonra cesedine saygı gösterilmemesi, tepki yarattı.


Güneydoğu’da adı konulmamış bir iç savaş yaşanıyor. Savaşın sevimlisi, şefkatlisi, güzeli olmaz. Savaş, öldürmek, tahrip etmek, yok etmek üzerine kurgulanıyor! Uygar dünya buna kurallar koymaya çalışıyor, sivilleri, sağlıkçıları, habercileri öldürmeyeceksin, öldürdüğün düşmana saygılı davranacaksın gibi. Kurala uyuluyor mu? İki güç, birbirini öldürmek üzere çatışırken kural, ilke mi kalır!

İki gündür çatışmada öldürülen bir PKK’lının cesedinin araca bağlanıp sürüklenirkenki görüntüsü yürek dağlıyor. Diyarbakır Cezaevi’nde yaşananlar olmasa bugün PKK olmazdı diye hep anlatılır. Böyle uygulamalar bölge halkını devlete düşman ederken özellikle devlet ve terör örgütü arasında sıkışıp kalan sivil halkın çok büyük haksızlığa uğradığı, can ve mal kaybı yaşadığını, günlük hayatının alt üst olduğunu da görüyoruz.

Ya evinden çıkıp işine giderken öldürülüp öldürülmeyeceğini bilemeyen bir polis, asker, örgüt militanına sempati duyabilir mi? O militan, öldürmeye hedeflendiği polise sempati duyuyor mu? Bırakın ölüleri, yaralılara ne yapılıyor, şu anda iki acemi asker kaçırıldı, PKK’nın elinde, acaba onlara nasıl davranılıyor? Bu çatışma ortamının bitmesinden başka çıkar yolu yok. Yoksa savaşta tarafların birbirlerine iyi davranmalarını beklemek inandırıcı olmuyor!

Sıradaki haber yükleniyor...
holder