Yazgülü Aldoğan İftiraya uğramak isyan ettirir insanı!
HABERİ PAYLAŞ

İftiraya uğramak isyan ettirir insanı!

Haberin Devamı

Aydın Doğan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a açık mektup yazmış; aslında o mektup Erdoğan’a değil, isyanını kamuoyuyla paylaşıyor! Üç gazete, iki tv kanalı sahibi bir medya patronu olarak uğradığı haksızlığı biraz olsun duyurma şansı var hiç olmazsa. Ya olmayanlar ne yapsın? RTE’nin kötü bir huyu var; olmamış şeyleri olmuş gibi anlatıyor. Hem de televizyon ekranlarında, mitinglerde, herkesin gözünün içine baka baka söylediği şeyler doğru değil.

Ve eğer siz o söylenenlerin konusuysanız, kendinizi çok fena hissediyorsunuz, çok savunmasız, çok harcanmış! Aydın Doğan için 22 Eylül akşamı Kanal 7 televizyonunda diyor ki “Bana ‘biz hükümet getirdik, hükümet götürdük’ dedi. Yani beni açıktan tehdit etti.” Bu çok büyük bir suçlama. Tabii kendi söylemese de, yandaş medyaya Aydın Doğan’ı ve yayın organlarını terör destekçisi göstermesi de cabası.



Oysa bizim patron, bırakın PKK, sol destekçiliğini, bildiğin milliyetçidir! Zaten RTE’nin de aslında onunla fikren alıp veremediği tek konu, yayın organlarının politikası, kendisi değil.

İstiyor ki Hürriyet, Posta, CnnTürk’teki kendisine muhalif herkes işten atılsın, bir tür Star, YeniŞafak, hatta Sabah, Takvim gibi yayın yapılsın. Aydın Doğan, buna direndiği için de ona yükleniyor da yükleniyor.

RTE, olmamış şeyleri olmuş gibi söylemekte çok rahat, bunu hep yapıyor. Bizzat şahsım da yaşadım. Bana da kızmış, toplantılarda saydırıyor, suç duyurusunda bulunuyor, “Hakkında açılmış davalar elliyi geçti” diyordu. Epey bir süre sonra ifade vermeye çağrıldığımda hakkımda sadece 5 kişi şikayetçi olmuştu, onlar da malum mihraklar. Samimi bir dindar bilir ki müfterilik, en büyük günahtır... Aydın Bey’in isyanını anlıyor, sabır diliyorum.

Onlar bize emanet edilmiş canlar


“Leylâ’lı Hikayeler” Şebnem Kadıoğlu’nun ilk yapıtı ama yazar, zaten hep basın yayın sektöründe çalıştığı için ilk yazı gibi değil, su gibi akıyor. Çok içten, çok sıcak, çok gerçek, her şeyden önce. Leylâ, bir güzel kız, ıslak burunlu, kısa kuyruklu, güzel bakışlı bir dişi köpek. Onun özelliği, kaderini kendi oluşturması. Çoğu zaman kediler yapar bunu, sahibini seçer, gider onun evine yerleşir.

Köpekler bu kadar girişimci değildir, ama Leylâ, hem geliyor, hem de gidiyor! Tam da kendini sevdirmiş, vazgeçilmez olmuşken gidiyor üstelik ve ardında gözü yaşlı, peşinde koşan birilerini bırakıyor. Ama isteyerek mi gidiyor, koşullar mı zorluyor, onu da kitapta zaman zaman Leylâ’nın ağzından okuyoruz. “Leylâ’lı Hikayeler” tam da bir kısım şehirlinin doğa açlığını kedi köpek sevgisiyle doldurmaya çalıştığı, bir kısım şehirlinin de bu aninden çoğalıveren hayvan sevgisine dudak büküp, hatta düşmanlık beslediği dönemde bize sunuluyor.

Üstelik de önce sokakların, sonra bahçelerin ve ormanların terkedilmiş, birbirinden değerli, cins köpeklerle dolu olduğu bir ortamda. “Sokak köpeği” diye bir canlı türü oluşturduğumuz şehirlerde unutmayın ki hiç bir köpek, bir şehrin sokağında yaşamak için donatılmış olarak doğmuyor. Hele petşoplarda büyük paralara satılan, satın alındıktan sonra evin başköşesine yerleştirilip özel mamalarla beslenen köpek, bir süre sonra bir süs eşyasıymış gibi sıkılıp boynunda tasmasısyla ormana götürülüp bırakılıveriyor!

Ve şaşkın, ve korkak, ve başına nasıl bir felaket geldiğini anlamadan, diğer köpekler tarafından hırpalanıp dövülerek, yanına sığınmaya çalıştığı insanlar tarafından tekmelenip horlanarak yeni hayatına alışmaya çalışırken bir süre sonra dayanamayıp hastalanıyor, ölüyor. Yeni bir sahip bulunsa bile, o travmayı atlatması, o korkusunu yenmesi kolay olmuyor. Leylâ’lı Hikayeler’i okuyun. Dünyayı paylaştığımız canlıların ne hissettğini, neler yaşadığını anlamaya çalışın ve lütfen, ömür boyu bakamayacaksanız bir hayvan edinmeyin!

Suudilere toz kondurmayıp savundu!

Suudi Arabistan’da bine yakın insanın ölümüyle sonuçlanan faciadan sonra Suudi yetkilileri savunan bir tek kişi var: Cumhurbaşkanı Erdoğan! Vatandaşları bu faciada ölen İranlı din adamları Suudi yetkililerin uluslararası mahkemede yargılanmaları gerektiğini söyler, İslam kamuoyu ve hatta AKP’li politikacılar, Suudilerin bu organizasyonun altından kalkamadığı suçlamasını getirirken bizim Cumhurbaşkanı Suudilere kefil oluyor: “Bardağın dolu tarafını görmek gerek; Suudilerin hassasiyetini yakından bilen bir insanım, bu tür organizasyonlarda böyle şeyler olur” diyor! Yani başkaları öldüğü zaman ne kadar rahat bizim cumhurbaşkanı! Maden faciasında 301 kişi ölür, bu işin fıtratında var der, terör olaylarında askerler şehit olur, askerlik yan gelip yatma yeri değil der, bir tek Filistinlilere ağlıyor! Tanıdık bir yaklaşım da Suudi yetkililerden geliyor, “Bu kadar kalabalıkta bu ölümler olur!” açıklamasını bir başka fıtrat tamamlıyor: “Zaten onlar cennete gittiler!” Cennete gitmiş olabilirler ama cenazeleri bile verilmeden orada bir yerde gömülüyorlarmış, tabii bizimkiler buna da itiraz etmiyor!

Nihayet okullar açılıyor!

Ertelene ertelene bir hal olundu, çocuklar eğitimden soğudu. Neyse ki bu pazartesi okullar açılıyor, milyonlarca çocuğumuz okulla buluşuyor. Eğitimin sorunları bini aşkın. AKP’nin yaz boz tahtasına çevirdiği eğitim, milli değil, dini oldu. Bir çok çocuk, okulda yer bulamadı, açık öğretime yönlendirildi. Eğitilmemiş bir nüfus ne işe yarar, hâlâ çok çocuk isteniyor diye dertlenmemek mümkün değil. Bunları eğitim döneminde konuşacağız ama şimdi öğretmenlerimize, öğrencilere ve ebeveynlerine verimli bir eğitim yılı diliyorum.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder