Giriş
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dediği oldu. Altı ay önce bir televizyon kanalında Adana’da durdurulan MİT TIR’larındaki silah görüntülerini haberleştiren Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar için şunları söylemişti: “Bu olay Bayırbucak Türkmenleri ile alakalı bir konu.
İnsani yardım, lojistik destek noktasında şu anda Milli İstihbarat Teşkilatımız, Bayırbucak Türkmenleri’ne bu desteği vermektedir. Bu söylenmiştir. Milli İstihbarat Teşkilatı’na atılan bu iftiralar, yapılan gayrimeşru operasyon, bir yerde bu ajan ve casusluk faaliyetidir.
Bu casusluk faaliyetinin içine bu gazete de girmiştir... Bu haberi yapan kişi bunun bedelini ağır ödeyecek öyle bırakmam onu.’’ Erdoğan’ın avukatları gazete ve Can Dündar hakkında şikayette bulundu.
Bir kez ağırlaştırılmış müebbet, bir kez müebbet ve 42 yıl hapis cezası istediler. Bu suç duyurusu öncesinde İstanbul Cumhuriyet Savcılığı Can Dündar ve Erdem Gül hakkında 29 Mayıs 2015 tarihli haber nedeniyle zaten bir soruşturma açmıştı.
İki gazeteci dün ifadeye çağrıldı. Eğer olay Erdoğan’ın söylediği gibiyse ortada casusluk değil olsa olsa ‘yalan haber’ olur. Ama soruşturma ve tutuklama talebi gizli belge temini ve casusluk.
Yani gidişat haberi doğrular nitelikte. Yapılan iş gazetecilik ama suçlamalar “Devlet Güvenliğine ilişkin belgeleri temin etme”, “Siyasi ve askeri casusluk”, “Gizli bilgileri açıklama”, “Terör örgütü propagandası” idi.
Buraya kadar olanlar bir gözdağı, korkutma çabasıydı. Ama dün bir adım daha ileri gidildi. İfadeye giden Can Dündar ve Erdem Gül ifadelerinin ardından tutuklanmaları talebiyle mahkemeye sevk edildi.
Basın özgürlüğüne saldırı
Artık korkutma fiiliyata sokulmuştur, basın özgürlüğü çok açık bir saldırı altındadır. Gazetecinin işi kamuoyunu ilgilendiren konularda gizli de olsa bilgi ve belge bulmak ve yayınlamaktır.
Cumhuriyet gazetesinin yaptığı tam da budur. İktidara yakın gazeteciler her gün terör soruşturmaları kapsamında cemaate yönelik operasyonlarla ilgili bilgi ve belge yayınlarken sesi çıkmayanlara şunu hatırlatmak gerekir; sadece sizin işinize gelen şeylerin yapılması gazetecilik değildir, propagandadır. Kimse onları, gizli belge bulmak, yayınlamak ve casusluk ile suçlamazken haber yaptığı için Can Dündar’a ve Erdem Gül’e yapılan sadece onlara değil tüm gerçek gazetecilere gözdağıdır. Ama gazeteciler ne açılan davalardan, ne hapis tehdidinden ne de Serbesti gazetesi yazarı Hasan Fehmi Bey’in öldürüldüğü 1909 yılından beri canı pahasına gerçekleri yazmaktan korkmadılar.
Şimdi de korkmuyorlar. Korkmak yok, gazeteciliğe devam...
