Mesele vicdani dayanışma değil

Ermeni tasarıları, Ermenilerle vicdani dayanışmanın ötesine geçip açıkça Türkiye karşıtlığına dönüştü. Acılar istismar edildi. Katoliklerin dini lideri ve Vatikan Devlet Başkanı Papa Francis’in açıklamasının ardından Avrupa Parlamentosu’nun kararı geldi.

Papa, Ermenilerin yaşadıkları için “20. yüzyılın ilk soykırımı” ifadesini kullandı. Bunun üzerinden çok geçmeden özel bir oturumla bu konuyu ele alan Avrupa Parlamentosu da 1915 olaylarını resmen soykırım olarak tanıdı.

AB, gerçekten Ermenistan’la dayanışmaya girmek ve Ermenilerin refahını sağlamak istiyorsa Dağlık Karabağ sorununun çözümü için ağırlığını koymalıydı. Çünkü bu mesele ortada durduğu sürece Azerbaycan ve Ermenistan çatışma havasından çıkamıyor, barış sağlanamadığı için taraflar sürekli silahlanıyor, iki ülke halkı diken üstünde oturuyor.

[[HAFTAYA]]

Bu durumun en büyük kaybedeni Ermenistan oluyor. Ermenistan’ın karayoluyla Azerbaycan ve Türkiye’ye çıkışı kapalı. Ermenistan, bu güzergâhlardan mal alıp satamadığı için daha yüksek maliyetlerle karşılaşıyor, halk daha da fakirleşiyor. Dünyada etkili Ermeni diasporası da bugüne kadarki tutumuyla Ermenistan’a yardımcı olmadı. Kim Kardashian’ı Erivan’a göndermekle bu işler olmuyor.

Türkiye karşıtı kategorik açıklamalar ve karar tasarıları, zaten her boyutta şiddetle devam eden Doğu-Batı çatışmasına yeni bir halka eklemekten başka işe yaramayacak.

Bu karar tasarıları pratikte Türkiye’nin dışlanması ve ötelenmesiyle sonuçlanacak. Bizdeki Batı karşıtlığı -korkarım- daha da artacak. Şimdi gözler Amerika’ya, Başkan Barack Obama’nın 24 Nisan’da vereceği mesaja çevrildi. Geçen yıl Obama Ermenice’de “büyük felaket” anlamına gelen “medz yegern” demişti.

Ermeniler, Obama’nın, bu sözüyle “soykırım” dediğini savunuyor. Ama İngilizce “genocide” demediği için bu durum ortada kalıyor. ABD Başkanı’nın doğrudan “genocide” ifadesini kullanması 1915’in 100. yılında Ermenileri memnun edebilir; fakat bu, kötü durumda olan Türkiye-ABD ilişkilerinin ağır darbe almasına yol açabilir.

* * *

Tekrar ediyorum: Türk-Ermeni meselelerini yine bu iki halk çözmeli. Dışarıdan gelen her türlü müdahale sürece zarar veriyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başbakanlığı döneminde yaptığı taziye açıklaması, acılarla empati kurmak adına önemli bir girişimdi.

AK Parti hükümetleri döneminde Türkiye’deki dini azınlıkların, özellikle ibadet hakları konusunda önemli iyileştirmeler yaşandı. Vakıflar Genel Müdürlüğü, azınlıklara ait olan ve daha önce haksız yere el konulmuş olan varlıkların iadesi konusunda samimi bir süreç başlattı.

Türkiye’yi toptancı bir yaklaşımla suçlamak, mahkûm etmek ve karalamak ne kadar yanlışsa dünyada yaşayan bütün Ermenileri Türk düşmanı olmakla suçlamak da o kadar yanlıştır. Hele ülkemizde yaşayan ve vatandaşımız olan Ermeniler üzerinden düşmanca bir söyleme girmek kabul edilemez.