Yazgülü Aldoğan Uzlaşıya herkes hasretmiş
HABERİ PAYLAŞ

Uzlaşıya herkes hasretmiş

Haberin Devamı

Geç vakit gazeteden çıktım, eve gidiyorum. Kulenin orada caminin imamı Mithat Hoca’ya rastladım. Komşum da olduğu için tanışırız, birbirimize saygıda sevgide kusur etmeyiz. “İki satır konuşalım” dedi, caminin yanındaki çay ocağına oturduk. Öbür caminin hocasını da davet etti, hoş bir akşam sohbeti yaptık. Barolar Birliği Başkanı Feyzioğlu’yla Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın el sıkışıp konuşmasına çok memnun olmuşlar. Kavga ederek değil, uzlaşarak iş yapabiliriz çünkü, herkes görüyor. Laf lafı açtı, anladım ki 15 Temmuz öncesi ülkedeki kutuplaşma ortamından, siz ve biz diye ikiye bölünmüşlükten biz ne kadar mutsuz ve huzursuz isek onlar da o kadar mutsuz ve huzursuzmuş. Şimdi girdiğimiz birlik beraberlik ortamından da o kadar hoşnut. Çünkü MİLLET olmak böyle bir şey. Ümmet olduğunuz zaman haliyle ‘onlar ve biz’ oluyoruz. 15 Temmuz’dan sonra meydanları süsleyen “Biz bir milletiz” sloganını Türk bayraklarını birleştirici olduğu için sevdik. Burası hepimizin vatanı. Hepimiz eşit haklara sahip T.C. vatandaşıyız. Ülkemizin huzuru, ilerlemesi, istikrarı hepimizin mutluluğunu sağlar.

Laiklik önemli
Laik olmak dinsiz olmak değil, herkesin inancını, zorlama olmadan, kimseyi rahatsız etmeden, dayatmadan yaşaması demek. Dindarın da olmayanın da garantisi. Ümmet dediğin zaman ortak yararın olmayanlarla, hatta düşmanınla birsin. 15 Temmuz’un en büyük kazancı kutuplaşma ortamının yumuşamasıdır. Mustafa Kemal bunları bu ülkeyi kurarken görüp söylemiş, ulus devleti hayata geçirmişti. Tıpkı “yurtta sulh, cihanda sulh” ilkesinde olduğu gibi. Şimdi gelinen noktada Suriye politikamızın yanlış olduğunu itiraf ederken bunları da hatırlamalı. O yanlışı yaza yaza dilimizde tüy bitmişti. Binali Yıldırım’ın başbakanlığını, eleştirilere, taleplere kulak verişini, kimi yanlışlarda ısrar edilmeyip dönülmesini ve herkesi kucaklayışını da çok özlemiş olduğum değerler olarak vurgulasam? Olabiliyormuş demek ki..

D-Marin konserleri bu yil uzadı

Yazlık yerde klasik müzik festivali olmaz mı? ‘Bal gibi de olur’ denildi ve Doğuş Holding’in işlettiği Bodrum D-Marin’in ortasındaki çek çek yerinde bu yıl 12’ncisinin gerçekleşeceği bir festival başladı. İlk yıllarda 4 gün sürüyor, gün batımı ve gece konserleriyle 4 günlük maraton tatilcileri müzikle buluşturuyordu. Kimler gelip geçmedi ki buradan. Sanat planlamasını iki yıldır Pozitif üstlenmiş. Bildiğim kadarıyla ilk yıllarda bunu klasik müzik meraklısı emekli bir paşa yapıyordu! Bu yıl 20-27 Ağustos arasında 8 güne çıkan festivalin açılış konserini 75. yaşını kutlayan İdil Biret verecek. Festivalin bir başka önemli sanatçısı Fazıl Say. Kendi bestesi Nazım Oratoryosunu seslendirecek. Bir diğer etkinliği ise destek olduğu gençlerin Bodrum Kalesi’nde vereceği konser. Bu yıl festival hem D-Marin’in dışına taşıyor, hem de farklı müzik türleri katılıyor.

Ağaç ve çiçek çalan da var

Yani bağlantı kurmak istemiyorum ama insanın aklına da gelmiyor değil. Cezaevlerinde yeni tutuklamalara yer açmak için infazının bitimi yaklaşanları tahliye ettiler ya. Büyük bir kısmı hırsızlık suçundan. Önceki gün meslektaşım, arkadaşım İHA Ekonomi Müdürü Zafer Okay’ın gözü gibi bakıp büyüttüğü bahçesindeki begonvilden tutun da bodur dut ağacına, sardunyalarına kadar çiçekleri, ağaçları çalınmış! Bahçeden ağaç çalındığını bu yaşa geldim ilk kez duyuyorum! Binaya mantolama yapıldığı için güvenlik kameraları da kayıt dışıymış. Gündüz vakti, aile işteyken olmuş. Çalan da zarar vermek için değil, tekrar dikmek için çalmış belli, saksıların içinden çıkarırken kırıp dökmemiş. Zafer o küçük bahçedeki her çiçeği, ağacı tam 7 yıldır emekle büyütüyor, asmanın verdiği iki salkım üzümü, oğluna bile yedirmiyor, dalında tutup “Güzel oğlum” diyordu. Bir de tabii, hırsızlık hırsızlıktır, ‘çiçek çaldım ne olmuş’ değil. Ona verilen emeği, sevgiyi anlamak lazım.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder