Cem Kerpiççiler Bazı 'mavi'ler ertelenemeyecek kadar 'derin'dir
HABERİ PAYLAŞ

Bazı 'mavi'ler ertelenemeyecek kadar 'derin'dir

20 yıl önce üniversite kantininde tanıştığımız günden bu yana kurduğumuz hayaldi. Ben 'Ada' çocuğuydum, o 'Göl'... İkimizi o yıllardan bu yana birleştiren, hikâyemizin sürmesini sağlayan ayrı hikâyelere savrulsak da 'irtibat'ı koparmamamıza neden olan bu 'mavilik' miydi acaba? Güneşin parlattığı o mavilikte huzur buluyorduk. Fakülte İletişim olunca pek okula devam etmedik, edemedik doğrusu. Erkenden 'piyasa'ya çıkmalı, dört sene okuduktan sonra hiçbir şey bilmeden iş arayanlar arasına katılmamalıydık... Stajdı, kadroydu derken biz yine de ayrılmadık. Elazığ'ın Ağın'a bağlı Dürümlü Köyü'nde Keban Baraj Gölü'ne bir 'Zodiac' atıp Johnson motor takıp keyfini çıkaracaktık...

Zodiac o göle inmeli

Haberin Devamı


Ne zaman kafamız bozulsa, ne zaman İstanbul'un işe yaramaz kalabalığında boğulsak ne zaman 'Olmayacak, yapamıyoruz, böyle olmamalı' desek kuytu bir yer bulup insandan uzak o derin maviliğe 'Zodiac'ın inişini hayal ediyorduk. Güneş bütün gücüyle gülümserken, suyun üzerinde kayarken yüzümüze değip geçen esintiden... Bu kadar kolaydı aslında o bozgundan çıkıp bir an olsun mutlu olmak. Yeniden başlama cesareti bulmak. Düğmeye basıp sıkıntılı süreci silip, yeni bir hikâyenin ilk satırını yazmak...

Başka hayat tahayyülleri
Beni askere yollarken Tuzla Piyade Okulu'nun önünde de bahsettik o derin mavilikten, o dünyaevine girerken telaş içindeyken de... Aramızda bir şifre idi aslında. Yalnızca ikimizin bildiği bir hayata tutunma reçetesi. Sonra hayat daha da fazla gelmeye başladı üstümüze. Boyumuzdan büyük sorumluluklar, iş saatlerine endeksli nefes alışlar, başka hayat tahayyülleri... Araya giren zaman, kişi ve 'hayat'lara rağmen bir araya geldiğimizde sanki dün görüşmüş gibi devam ediyorduk... Bu devam edişte aslında hayata aynı yerden bakıp, aynı küçük hikâyelerle mutlu olmamızın büyük rolü vardı...

Güneş tepemizde duyduğumuz acıyı azaltmak istercesine

Bir türlü denk getiremiyorduk... Benim vaktim olunca Temel'in olmuyor, onun olunca ben mütemadiyen çalışıyordum zaten. Bir türlü nasip kısmet olmadı o derin maviliğe 'Zodiac'ı indirmek... Hatta gidip Karaköy'de Johnson motor bakmışlığımız da vardır. Ama yapamadık işte... Sonra işte çok uzun zaman sonra zifiri karalıkta Elazığ Havaalanı'na indiğimizde benim aklımda 'derin bir mavilik' vardı. Sabah köyde uyandığımızda pencereden dışarı bakınca ilk işim yanımdaki arkadaşım Anıl'a "Şu manzaranın fotoğrafını çeker misin?" demek oldu... Temel'in annesi Emine Teyze'yi son yolculuğuna uğurlamak için gelmiştik Dürümlü Köyü'ne... Güneşin tepemizde bizi ısıtmak ve duyduğumuz acıyı azaltmak istercesine parıldadığı bir Mart gününde en zor görev için toplanmıştık. Hiç böyle bir Keban planlamamıştım ben... Erteledikçe, ertelemiştik bir türlü denk getirememiştik o derin maviliğe 'mutluluğu' indirmeyi... Bir Heybeliadalı ile bir Elazığlı’yı birleştiren 'mavilik' nelere kadirdi... O göle 'mutluluk' yerine kocaman bir 'acı' indirdiğimizde aklım başıma geldi aslında. Bazı 'mavi'ler ertelenemeyecek kadar derin ve birleştiriciydi...

Haberin Devamı
Sıradaki haber yükleniyor...
holder