Dünya neredeyse bir yıldır bir virüsün etrafında dönüyor. COVVIDD-1199 salgını çalışma hayatından sosyal hayata kadar neredeyse tüm alışkanlıklarımızı değiştirdi. Hastalık o kadar hızlı yayılabiliyor ki diğer hastalıkları veya sağlık sorunlarını konuşamaz hale geldik. Oysa içinde bulunduğumuz ay Meme Kanseri Farkındalık Ayı... 1985 yılından bu yana her yıl, meme kanseri konusunda farkındalık yaratabilmek için ekim ayı boyunca çok sayıda etkinlik düzenleniyor. Çünkü kanser vakaları tüm dünyada hızla artıyor.
Günümüzde, sadece 15 yıl öncesine göre iki kat daha fazla kanser vakasına rastlanıyor. Bu artışın önümüzdeki 15 yılda da hız kesmeden süreceği tahmin ediliyor. Meme kanserinin ön plana çıkmasının nedeni ise Dünya Sağlık Örgütü (WHO) verilerine göre kadınlarda en çok rastlanan kanser türü olması. Bu durum hem ülkemiz hem de dünya genelinde geçerli. Meme kanseri erken teşhisle aşılabilecek bir sağlık sorunu.
Meme kanseri periyodik meme muayenesi ve mamografi ultrasonografi gibi yöntemlerle teşhis edilebiliyor. Erken teşhis edildiğinde tedavi olasılığı da bir hayli yüksek. Bu nedenle farkındalık çok önemli. Eurostat tarafından yayınlanan 2018 araştırma sonuçlarına göre, risk grubundaki kadınlar arasında düzenli mamografi çektirme oranı İngiltere’de yüzde 75.2, Slovenya’da yüzde 74.3, Hırvatistan’da yüzde 62 iken bu oran ülkemizde sadece yüzde 34.8...
Fark etmemiz gereken ilk gerçek tam olarak da bu... Meme kanserinden korunmak için öncelikli olarak tüm kadınların kendi kendilerini elle kontrol etmeleri gerekiyor. Ayrıca doktorların önerdiği zaman diliminden itibaren mutlaka meme tarama programlarına girilmeli. 40 yaşından sonra yıllık doktor muayenesi ve mamografi de şart. Düzenli spor yapmak, yağ açısından fakir gıdalarla beslenmek alınabilecek diğer tedbirler.
Meme kanserine yakalanmış ve onu yenmeyi başarmış bir kadın olarak tüm kadınlara sesleniyorum: Lütfen riskin farkında olun ve yapmanız gereken kontrolleri, almanız gereken tedbirleri sakın ötelemeyin. Unutmayın; siz farkında olursanız kanser de sizden uzak olur.
HAK EDİLMİŞ BİR ÖDÜL
Yaşlı dünyamız yorgun... Kaynakları hızla artan dünya nüfusuna artık yetemiyor. Temiz havamız, içilebilecek suyumuz, yenilebilecek gıdamız azalıyor. Bir de bu duruma gelir dağılımındaki adaletsizlik, yoksulluk ve savaşlar eklenince dünya üzerinde açlık çeken insanların sayısı da katlanıyor. Tam da bu nedenlerle Dünya Gıda Programı’nın (WFP) 2020 yılı Nobel Barış Ödülü ile onurlandırılması asla bir tesadüf değil...
Bu ödül, görmezden gelinen açlık gibi çok önemli bir gerçeğin tüm dünyaya haykırılması. Dünya Gıda Programı, açlıkla mücadele eden ve gıda güvenliğini teşvik eden dünyanın en büyük insani yardım kuruluşu... WFP, sadece 2019’da 88 ülkede gıda güvensizliği ve açlığa maruz bırakılan 100 milyona yakın insana yardım sağladı.
Ayrıca pandemi karşısında çabalarını yoğunlaştırma konusunda etkileyici bir çaba ve güç göstererek Nobel gibi önemli bir ödülü tabiri caiz ise bileğinin hakkıyla aldı. Bizlere de tarımda ve gıdada sürdürülebilirliğin önemini bir kez daha hatırlattı.
‘ŞOFÖR BEY’ TARİH OLUYOR
Teknoloji gelişiyor, dünya değişiyor. Bu durum bazı meslekler için yok olma tehlikesini de beraberinde getiriyor. Mesela şoförlük...Uzunca bir süredir teknoloji ve otomobil şirketleri tarafından testleri gerçekleştirilen sürücüsüz otomobiller alanında önemli bir gelişme yaşandı. Google bünyesindeki otonom araç şirketi Waymo, sürücüsüz araçları ile taşımacılığa başladığını resmen duyurdu.
Şirketten yapılan açıklamada, ilk olarak ABD’nin Phoenix kentinde başlayacak hizmetin 80 kilometrekarelik bir alanı kapsayacağı bildirildi. Bizim gibi teknolojiyi üretme konusunda sıkıntı yaşasa da hızlı satın alıp kolay benimsemesiyle nam salan ülkelerin bu dönüşüme uzun süre kayıtsız kalacağını sanmıyorum.