Mehmet Coşkundeniz Sadece aşk yeterli mi?
HABERİ PAYLAŞ

Sadece aşk yeterli mi?

Geçen hafta sonu, gazetemizin ‘Pazar Postası’ sayfalarında sevgili Onur Akın’ın harika bir röportajı vardı. Onur, İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden okul arkadaşım. Röportajında müzik hayatına nasıl başladığını da anlatıyor ve ben hepsine tanığım.

Fakülte kantinindeki bankta, elinde sazı, yine hepsi o dönem üniversite arkadaşlarımız olan ‘Grup Baran’ üyeleriyle birlikte söylediği şarkıları ilk dinleyenlerden biriyim. Onur’un müziğini övmeme gerek yok, zaten bütün Türkiye hakkını veriyor. Röportajda Onur’un aşk ve evlilik üzerine yaptığı çok önemli tespitler var, ben biraz onlara değinmek istedim. Diyor ki Onur, “Aşk; aklın, mantığın kontrolden çıkıp anormalleşmesidir, bir nevi deliliktir. Gönüllü kölelik, körlük ve sonsuz adanmışlıktır... Yüksekliği belli olmayan bir uçurumdan atlamaktır...” Tam da böyledir işte, aşıkken yapmayacağımız şey yoktur. Aklımızın, mantığımızın devreden çıktığı, körlük içinde olduğumuz bu dönemde karşımızdaki insanla ilgili muhakeme yeteneğimizi yitiririz. Onunla ilgili, iyi, kötü, doğru, yanlış, güzel, çirkin, uyumlu, uyumsuz gibi kavramlar önemsizdir. O kişi için bize “Sana göre değil” deseler de umursamayız, üstelik bunu söyleyenlere düşman oluruz. Ancak... Onur, aşkın kural ve koşul tanımadığını anlatırken, evliliğe çok farklı bir bakış açısıyla yaklaşıyor. “Sizi anlayan, olduğunuz gibi kabul edip kendi istediği şekle sokmak istemeyen, hoşgörülü, empati kurabilen ve hayatı yarı açık cezaevine döndürmeyen bir eşiniz varsa ilham perileri hep döner başınızda. Evliliği mülkiyet duygusuyla, hapishaneye çevirirseniz aşk ölür. Daha özgürlükçü bir kafa yapısı aşkın da evlilik kurumunun da ömrünü uzatır bana göre” diyor. Nasıl da güzel söylüyor... Geleneksel evlilik anlayışından farklı olarak, kişilerin birey olma özelliklerini koruması gerektiğini anlatıyor aslında. Bir nikah defterine imza atan insanların birbirinin sahibi olamayacağını, ‘sahiplik’ kavramının insanın ruhunu yok edeceğini belirtiyor. Sonuç olarak aşkın harika bir duygu olduğunu, ama evliliğin bir ‘anlaşma’ olduğunun altını çiziyor.

Haberin Devamı

ZOMBİ EVLİLİKLER

Haberin Devamı

Her evlilik, bitmemek üzere başlar. Evlilik yeminindeki “Ölüm bizi ayırana dek...” sözü çok tatlı bir temennidir ama hayatın gerçekleri bu kadar romantik değildir. Türkiye’de geçen yıl 180 bin 954 çift boşandı. Üstelik bunların yarısı, evlilikleri daha 5 yılını doldurmadan boşanmayı tercih etti. “Büyük umutlarla evlendiler ama ummadıkları bir sonuçla karşılaştılar” demek isterdim ama aslında çoğunda bu sonuç daha evlenmeden önce belliydi. Geleneksel evlilik anlayışında çiftin, nişan ya da flört döneminde yaşadığı uyumsuzluklar, “Evlenince düzelir” mantığıyla ele alınır. Gerçeği söymemek zorundayım, düzelmez. Çiftler arasındaki uyumsuzluk evlendikten sonra daha da artar üstelik. Boşananları örnek verdim ama bir de “El alem ne der?”, “Şimdi rahatımı bozmayayım”, “Çocuklarım babasız/annesiz kalmasın” mantığıyla boşanmayıp ‘zombi evlilik’ yürüten on binlerce çifti de yabana atmayalım. Bir evliliği yürütebilmek için birbiriyle anlaşabilen, ortak zevkleri olan, Onur’un dediği gibi, kimsenin kimseyi değiştirmeye çalışmadığı, birbirini boğmadığı, aşktan daha kamil bir duygu olan sevgiyi ve en önemlisi saygıyı benimsemiş iki kişi gerekir. İşte bu yüzden de evlilik kararı bir delilik hali olan aşk duygusuyla değil, mantıkla verilmesi gereken bir karardır. Aşkın kimyası geçer, en pik noktası 6 aydır, sonra iniş başlar. Evlilik kararı da işte ancak o zaman verilmelidir. Aşkın gözümüzü kör ettiği anlarda değil de, şöyle bir geriye çekilip ilişkimize dışarıdan bakabildiğimiz zaman. Yeri geldi, daha önce de yazdığım bir sözümü tekrarlayayım. “Aşık olduğunuz kişiyle evlenin ama aşıkken evlenmeyin...”

Haberin Devamı

TEK KRİTER PARA

Geçenlerde sosyal medyada denk geldim, birkaç kadın kameranın önünde nasıl bir sevgili aradıklarını anlatmaya çalışıyordu. Kriter tekti, “Parası olsun, yediğimi içtiğimi ödesin.” Aman ne güzel hayat, ben ona sevgimi vereyim, o bana parasını versin... Para gerekli, itirazım yok. “İki gönül bir olunca samanlık seyran olur” deyimini de asla benimsemem. Ve fakat tek kriter bu olabilir mi? Nerede merhamet? Nerede şefkat, sevgi, sadakat? İşin kötüsü bu düşüncede olanların sayısı giderek artıyor. “Sponsorlu ilişki” diyorum ben buna. Yani kişinin önemi yok burada. Biriyle birliktesin ve masraflarını karşıladığı sürece ilişki yaşıyorsun. Parası mı bitti? Gelsin başka sponsor. Bulmaları da kolay, çünkü erkekler de bu akımın bir parçası olmaktan hiç gocunmuyor. Tabii onların da düşüncesi şu, “Nasılsa param için birlikte, sıkılınca bırakırım...” Ne diyeyim, tencere kapak meselesi. Para kazanılır arkadaşlar, ama ruhunuzu bir kez sattınız mı onun geri dönüşü olmaz.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder