Giriş
Bugün zor bir gün. Ülkenin doğusunda cenaze töreni var. Törene katılacaklara “Aman ha provokasyona gelmeyin!” demiyeceğim, çünkü son bir kaç gündür bu lafı duymaktan yüreğimiz şişti ve bir kişi daha söylerse eminim provokasyona gelecekler! Törelerine çok bağlı bir toplum Kürtler. Geleneklerine, göreneklerine göre kaldıracaklar cenazelerini. Bunun için de çok yadırgıyorum Osman Baydemir’in üniversitedeki küçük bir militan grubu yönlendiriyormuşcasına “karalar giyeceğiz, beyaz şal takacağız” ifadesini. Cenazeye zaten kimse kırmızı giyip gitmez. Adetlerde beyaz şal takmak varsa da takar, yoksa takmaz. Parti kararıyla mı cenaze kıyafeti belirleniyor? Sen dinletebiliyorsan ve söyleyeceksen “Taş atmayın” de, “Lastik yakmayın” de, “Sağa sola zarar vermeyin” de... Göreceğiz ne olacağını. Umuyor ve diliyoruz ki olay çıkmasın, cenazeler olgunluk ve sağduyu içinde kaldırılsın. Burada da amaç önemli. Amaç cenazeyi kaldırmak mı, adresi belli olmayan bir tepki koymak, fırsat bulmuşken propaganda, siyaset yapmak mı? Tepkinin de adresi belli değil, çünkü daha kim vurdu belli değil!
‘TC sahip çıksın’
BDP Genel Başkan Yardımcısı Gülten Kışanak “Bu üç kadın TC vatandaşıdır. Türkiye vatandaşlarına sahip çıkmalıdır” diyor. Parti ve örgüt yanlıları, bu kadınlara Jeanne d’Arc muamelesi çekiyor. Ama Batıdakiler için, öldürülen kadınlar PKK üyesi. Unuttuysak hatırlayalım: PKK, TC sınırları içinde terör örgütü olarak tescilli. Kadınlardan Sakine, TC vatandaşı ama Fransa’dan siyasi iltica hakkı istemiş. Türkiye’de konser bileti sattı diye PKK üyeliğinden üniversite öğrencilerini içeri tıkan bir siyasi iklim varken bu kişiler TC için ne kadar muteber vatandaş? Sakine canlıyken içeri girmeye niyetlenseydi, omuzlar üzerinde karşılanmak yerine gözaltına alınırdı. Bölünmeyelim diye uğraşıyoruz ama fikren bölünmüşüz. Birbirimizi anlamamız öyle zor ki!
[[HAFTAYA]]
Aygün, CHP’yi temsil ediyor
Sosyal demokrat bir parti olan CHP’nin milletvekillerinin, yöneticilerinin, AKP’liler gibi çok disiplinli davranmasını beklemiyorum. Parti disiplininin parti içi demokrasiyi öldürmesine de karşıyım. Ama Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’ün seçildiğinden beri CHP’ye yarattığı sıkıntıların bini aştığı da bir gerçek değil mi? İlk çıkışını 10 Kasım’da Zaman Gazetesi’ne Mustafa Kemal karşıtı bir demeç vererek başlatan Aygün, kişisel çıkış ve başarılarını o gün bugündür devam ettiriyor.
En son Sakine Cansız’ın ailesine yaptığı taziye ziyaretini savunmasında özrü kabahatinden büyük: “Ben oraya sade vatandaş Hüseyin Aygün olarak gittim. CHP’yi temsil ederek değil” diyor. Aradaki fark şu ki Hüseyin Aygün, CHP’yi temsil ediyor! CHP’li seçmen onu CHP milletvekili yapmak için oy verdi. “CHP’nin bu taziyeyi yapması gereklidir” deseydi daha doğru bir savunma olurdu ama o zaman da partisini haberdar etmiş olması gerekirdi. Her isteyen her istediği siyasi adımı atarsa, orası parti olur belki ama hani gece yapılanlardan, eğlenmek için!
Okuduğuma inanamadım!
Haberi yanlış anladığımı düşünerek bir kaç kez okudum. 9 ve 10 yaşındaki erkek yeğenlerine tecavüz ettiği için yargılanan ağabeylerinin 56 yıl hapis cezasına çarptırılmasına tepki gösteren erkek kardeşleri “terör suçlularına bile bu kadar ceza verilmiyor” diye mahkeme heyetine küfür etmiş, “bu ülke vatandaşı olmak istemiyoruz” diye kimliklerini yakmışlar! Hemen yollayacaksın, hangi ülke vatandaşı olmak istiyorlarsa oraya!..
Hemen! Böyle vatandaşı biz de istemiyoruz. Suç bir değil, iki değil, üç değil: Nitelikli cinsel istismar, küçük yaşta çocuğa, üstelik erkek çocuğa. Adam üç türlü sapık. Az bile o ceza. Onu savunan kardeşleri de aynı kafada ki “bu nasıl ağabey, bir başka kardeşimizin iki erkek çocuğuna tecavüz etti, az bile bu ceza” demiyor. Teröristle karşılaştırıp daha az ceza istiyor. Milliyetçi ya! Milliyetçiler için akraba çocuğuna fiili livata uygun mudur, ne diyorsunuz siz? Aslında niye şaşıyorum ki. Meslekte neler gördük. Benzer bir olayda, aile meclisi kararıyla “kirlendi” diye çocuğa infaz, amcaya da iade-i itibar yapılmıştı da haberi yazarken bile öğüre öğüre bir hal olmuştuk! Yazıklar olsun.
