Giriş
TOBB yani Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nde seçim yapıldı; Rifat Hisarcıklıoğlu beşinci kez başkanlık koltuğuna oturdu. Hayırlı uğurlu olsun... Yalnız kadınların bu yeni yönetim kurulu fotoğrafına şiddetli itirazı var.
TİKAD (Türkiye İş Kadınları Derneği) Başkanı Nilüfer Bulut sitemini sosyal medyadan yaptı: “Sn. Hisarcıklıoğlu kadınların kendi alanına girmesini istemez. Kadınlar, iş hayatında da erkeklerin arkasında kalmalı...”
KADEM (Kadın ve Demokrasi Derneği) Başkanı Doç.Dr. Sare Aydın şunu yazdı: “Kadınların olmadığı bir ticaret kurulu; kendi işini kuran, binlerce istihdam sağlayan, ülkemizin ekonomisine katkı sunan kadınları nasıl temsil edecek?” Güzel soru değil mi? Ve Leyla Alaton…
Kadınların eşit temsili söz konusu olduğunda sesini yükseltmekten çekinmeyen Leyla Alaton ise “Tebrikler TOBB! Erkek gibi nurtopu yönetiminiz hayırlı olsun iş dünyamıza... Biriniz de çıkıp kadınsız olmaz diyemediniz, yazıklar olsun” diye isyan etti.
Haklılar mı?
Sonuna kadar hem de! Ama kadını her yerde kafeslere kapatmak isteyen bu toplumda tersinin olması bana tuhaf gelirdi...
Kadınlara özel otobüs, kadınlara özel AVM, kadınlara özel metro vagonu derken kadınlara özel yönetim kurulu yapsalar bile şaşırmam.
KOLTUK ALTINI HALKA AÇANLAR...
Her yaz bıkmadan usanmadan yazdığım konudur ter kokmak... Çünkü Orhan Baba’nın deyimiyle ‘koltuk altlarını kamuya açan’ ama kötü kokusunu asla umursamayan bazı insanlar yüzünden delirmemek elde değil! Deodorant markası Rexona tam da bu konuyla ilgili çok konuşulan bir reklama imza attı. Kimi Orhan Gencebay seçimini beğendi, kimi beğenmedi ama bana göre cuk olmuş!
Bu vatandaş ‘Orhan Baba’yı da dinlemeyecekse kimi dinleyecek değil mi? Orhan Gencebay sayesinde geniş kitlelerin dikkati meseleye çekildi mi? Çekildi. Herkes reklamı konuşuyor mu? Konuşuyor. Tamam işte budur, yeter ki farkındalık yaratılmış olsun; bana bu kadarı yeter.
Hatta bana sorsalar; daha fazla ünlü isimle çekilmeli bu reklamlar, kamu spotu haline getirilmeli, her yerde yayınlanmalı, kafalara iyice yerleştirilmeli.
Öte yandan…
Yıl olmuş 2018, hala insanların duş alması ve yıkanması gerektiğini anlatıyor olmak çok ama çok acayip değil mi?
KOKUYOR AMA ALINGAN!
Ha, bir de bu temizlik meselesinda gereksiz yere duyar kasanlar var… Reklam için biri şöyle yazmış Twitter’da: “Kötü ulaşım sistemi yerine halk ile deyim yerindeyse dalga geçiliyor. İnsanlar günde 10-12 saat çalıştıktan sonra tıklık tıklım olan araçlara biniyor...”
Eee yani? Çok çalışıyoruz, kokabiliriz, siz de çekeceksiniz demek mi? Toplumsal bir uyarı yapılıyor yahu, bu neyin alınganlığı? Ayrıca pahalı bir şey de değil istenen: Sadece sabunla bile olur, yıkan diyorlar. Bu kadar basit. Bu kadar mı meraklısınız kokmaya?
GÜLLAÇ SORUNSALI...
Ramazan geldi mi güllaç tartışması yapmak bir Ramazan geleneği oldu: Güllaç yenir mi yenmez mi? Güllaç sevilir mi, sevilmez mi? Çok demokratik bir çözüm önermişler Twitter’da: “Arkadaşlar güllaç sevenler yesin, sevmeyenler yemesin. Nasıl fikir?” diye sormuşlar.
Bence şahane çözüm. Ben yerim, hatta bayılarak yerim ama isteyen de yemesin. Bir başkası şöyle diyor: “Bir Twitter geleneğidir güllaç tartışması... Menemen gibi.. Hesabı kim ödemeli gibi.Bu bizi birbirimize daha da yakınlaştırıp, ayrılmaz bir bütün yapacak.
Bu tartışmaları destekleyeceğiz…” Sahiden mümkün olsa da, sadece bunları tartışsak… Tatlı yiyip tatlı konuşsak…
MİZAH MI APTALLIK MI?
Elinde tespih, meyve tabağından meyve yiyip, ayaklarıyla otomobili kullanan sürücü, sosyal medyada büyük tepki çekmişti ya...
Neyse ki bu şahsın ehliyetine el konulmuş. En azından bu magandalığa özenecek başka insanlara uyarı olur bir şekilde. Ve bu sürücünün bunu yapmasının nedeni mizah yapmakmış.
Sağolsun ama hiç gülmedik! Bu kıroluk ve magandalığı mizah diye satanlardan bana fenalık geliyor artık.
