Giriş
Sevgili dünlük, dün Buca’daydım.
İzmir’in en eski semtlerinden birinde, görkemli köşklerin gölgesindeki bahçeleri, ağaçları, çocukları izledim. O nefis mimari yapıların, yanına yöresine nasıl oldu da zevksiz binalar diktik?
HİÇ Mİ SIZLAMADI İÇİMİZ?
Bu düşüncelerle tam içim kararacaktı ki karşıma çocukluğumdan tanıdığım, yemyeşil eski bir dost çıktı. Hasanağa Bahçesi, çölde vaha gibiydi. İtalyan asıllı levanten Aliotti’nin yaptırdığı köşkün bahçesi aslında. İlk sahibinin ölümüyle, Ödemişli Hasan Ağa tüm mülkü satın alıyor. İki teyzemin Şirinyer’de oturması sebebiyle, çocukluğumda çok gittiğim Hasanağa; filmlerde gördüğüm kocaman ormanların İzmir’deki özetiydi. İşte bu bakış açımla yürüdüğüm yollar hep ağaçlı yollar, bahçeler ve parkların etrafında oluyor. Bildiğim yol kestirme değil, manzaralı. Daima bildiğim yoldan şaşıp, güzelliklere kavuşuyorum.
YAZLIKLAR, YAZLIKÇILAR
Memleketimin gevreği, Saat Kulesi gibi yazlıkları ve yazlıkçıları da meşhurdur. Şimdi onlar için çalışma zamanı. Çeşme’de, Gümüldür’de, Foça’da ve daha onlarca sahil kenarında, kış boyu kapalı kalmış evler, havalandırılmayı, kabaran duvarlar onarılmayı, kurumuş ağaç dalları budanmayı bekliyor. Bir evim olmasa da ahşap bahçe çitlerinin verniklendiğini görmek sizi de yaza daha da yakınlaştırmıyor mu? Şimdi nereden baksan oralarda iş bekleyen ustaların, minik bakkalların, tertemiz ekmek fırınların, evlerine aş olacak yazlık bakımları. Biliyorum ki küçücük umutlar, sabırla yapılan işler, karşılıklı helalleşmeler, aynı gökyüzünü paylaşanlara bolluk bereket getirecektir. Bahçelere domates, biber, fesleğen, çilek fideleri ekilecek ve mis gibi kokacaktır.
TURUNCU AŞKINA
Ah şu günbatımları... Bizim gibi su kenarında büyümüş bir halkın müziğe, resime, şiire düşkünlüğü hep bu günbatımlarının büyüleyici güzelliğinden. Yaz, kış, güz, bahar ayrı film! Sarı, turuncu, tarçın rengi, kırmızı ve bazen iyice abartıp mor gün batımları. Olmadık anıları akıla getiren, durup dururken hüzünlere salan, neşeli kahkahalar attıran ve öyle ya da böyle hepimizi heyecanlandıran bir etkisi olduğu sağasağlam bir gerçek. Benim son zamanlarda izlediğim en etkileyici günbatımlarından biri Ildırı’da Erythrai antik kentinin amfi tiyatrosunun tepe noktasından izlediğimdi. Bir diğeri ise festivallerin aranan adresi Bayraklı’da bulunan İzmir Arena. Eğer daha önce gitme fırsatınız olmadıysa, önümüzdeki günlerde gerçekleşecek etkinlikleri takip ederek siz de bu nefis günbatımına şahit olabilirsiniz.
SEVGİLİ GİBİ ÖZLENEN BOYOZ
Bir İzmir klasiği. Bizler için dünyanın en hızlı ve en leziz kahvaltısı, ikindi çayı eşlikçisi, gece gezmelerinin final atıştırması. Sıcak, kat kat, nefis boyoz. İzmir’den göçenlerin, sevgilisi gibi özlediği, memleketten geleceklere ilk sipariş ettikleri, fotoğrafını bile görse canın çektiği boyoz. 1400’lü yıllarda İspanya’dan İzmir’e gelen Sefaradların çöreğidir aslen boyoz. Hatta ilkini Kemeraltı’nda boyozcu Avram usta yapmıştır. Bu harika kahvaltı geleneği günümüzde onlarca fırında sürdürülüyor. Sokak lezzetleri trendinin tüm dünyada yükseldiği zamanlardayız. Boyoz da bizim sıkı sıkı sarılıp sahip çıkmamız gereken imza bir gastronomi geleneği.
