Yazgülü Aldoğan Turizmin zorda olması kimin umrunda?
HABERİ PAYLAŞ

Turizmin zorda olması kimin umrunda?

Haberin Devamı

Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik’i en son yine türbe açarken gördüm. Kültürden anladığı türbe restorasyonu. Turizmle ise hiç ilgilenmiyor! Oysa turizm sektörü Türkiye’nin su üstünde kalmasını sağlayan bacasız sanayisi. Ve bu aralar hiç keyfi yok. Pek çok nedenden: Rusya krizde ve Rus turist istese de gelemiyor. İngiliz turistler, hükümetleri IŞİD tehlikesine karşı uyardığı için korkudan gelemiyor.

Yerli turist, ramazanda evinden çıkmıyor. Turistik tesisler işçi çıkarmaya bile başladı. Tatile çıkma niyetiniz varsa ve oruç tutmuyorsanız çantayı kapıp gidin. Pek çok tesis yüzde elliye varan ramazan fırsatı sunuyor.

Oteller temmuzda boş, ağustos sonuna kadar dolu! Tüketici için fırsat, tesis sahipleri için ise perişanlık. Yerli turist orucunu bitirip bavulu hazırlayacak ama yabancı turist sayısında beklenmedik düşüşler olabilir. Sınırlarımızda süren savaş herkesi tedirgin ediyor, hele Türkiye’nin IŞİD’e silah ve mühimmat yardımı yaptığı haberleri...

İstanbul sokakları Arabistan’a döndü, Avrupalı turist yok gibi. Zaten Amerikalı turist yoktu, Japon turist de çoktan korkup Avrupa’ya çark etmişti. Peki Turizm Bakanlığı ne işe yarar? Hani kampanyalar düzenleyen, indirimli uçak bulan, bu krizi atlatmaya yardımcı olmak için gayret etmesi gereken bir bakanlık değil mi? Vallahi Ömer Dinçer bu bakanlığı hiç mi hiç sevmedi.

[[HAFTAYA]]

Onun gözü dışişlerindeydi ve alamayınca hani mecburiyetten razı olmuş gibi bir hali oldu hep. Yeni hükümeti kurmayı başarabilirlerse Ertuğrul Günay kadar çalışan bir Kültür ve Turizm Bakanlığı olur inşallah. Yoksa turizmcilerin hali duman; üstelik de dağ taş otele dönüşmüşken. Bir zamanlar yetmeyen yatak sayısı şimdi de fazla veriyor maalesef.

Muhalefet etmek yasaktır!

Pazar günü, herkes sokakta; Babalar Günü kutlayanı var, Ramazan rehavetiyle dolaşanı var... Galata’da turist kalabalığı yükünü almış. Tünel’den koşarak gelen ve slogan atan kalabalığı görene kadar. Nasıl bir korkuya kapılıyor, nasıl dehşet içinde kalıyor herkes. Polisin cop, gaz, su ile kovaladığı grup “Birleşik Haziran Hareketi”. Yüzü maskeli kimse yok. Molotof kokteyli, taş atan yok. Hatta her yaştan kadın, çocuk, ihtiyarlar bile var. Tünel’de toplanmış ve püskürtülmüşler. Sonra Galatasaray’da tekrar toplanmış, tekrar coplanmışlar.

Akşamüstü Tünel’de LGBT’nin toplantısı var. “Nerdesin aşkım? Burdayım aşkım!”, “İbneyiz, yolumuzdan dönmeyiz” diye slogan atıp duran trans kadınlar, etraflarında destekçiler, pazar gezmesine çıkıp şaşkına dönmüş, apaçi saç kesimli varoş gençleri. Polis, bırakın müdahale etmeyi, ortada bile yok. Tıpkı bir kaç gün önce Fatih’te tekbir getirerek yürüyen dincilere, Şişli’de slogan atarak yürüyen kadınlara müdahale etmediği gibi. Herkese hoşgörü var da muhalefete niye yok? Dünyanın en ünlü yorumcu gazetecilerinden Christian Amanpour, Koç Üniversitesi’nin diploma törenine katılmış ve yaptığı konuşmada “muhalefet etmek vatana ihanet değildir” demiş. Demokrasinin özü bu. AKP ise, seçim öncesinde, muhalefet partilerini iktidarı devirmek istemekle suçlamıştı!

Yargıda adalet kalmadı!

Hangi birini yazalım? Her gün başka bir adaletsiz karar çıkıyor mahkemelerden. Şiddet gördüğü için boşanma davası açıp annesinin yanına sığınan Sedef B.’yi kocası öldürüyor ve hapse giriyor. Annesi ölen, babası cezaevine giren 8 yaşındaki kızları Çiler ise anneanneyle beraber yaşıyor. Ve sıkı durun. Mahkeme, çocuğu devletin korumasına karar veriyor! Yani ona bakabilecek bir anneanne, ev varken çocuk yurduna gidecek Çiler! Neden? Çünkü babaanne de istiyormuş velayetini. Babaanne önce oğluna sahip çıkacak, katil olmasını engelleyecekti. Devlet korumasındaki çocuklara aile aranırken ailesi olan çocuğu koparmak nereden akıllarına geliyor?

Yeni dönem hayır olsun!

Bugün TBMM yeni üyeleriyle açılıyor. Geçici Başkan Deniz Baykal ve katip üye Dilek Öcalan yönetiminde yemin edecekler. Kimler? Tek tek göreceğiz. Sonra da Cumhurbaşkanı görevlendirme yapacak ve Davutoğlu turlara başlayacak. Erdoğan dua ediyor, beceremeseler de seçime gitsek diye. Davutoğlu dua ediyor, birini ikna etsem de başbakan kalsam diye. Bahçeli dua ediyor, üstüme çok gelmeseler de rahatımı bozmasam, muhalefette kalıp bağırıp çağırsam diye. Kılıçdaroğlu dua ediyor, bu bir fırsattır, ne yapabilsek kâr, iktidar ortağı olmalıyız diye. HDP dua ediyor, çözümü devam ettirecek kim gelirse biz arkadan iteriz diye. Bu tabloyu görenler “Sonunda HDP dış destekli AKP-CHP koalisyonu olur” diyorlar. Ben de hâla diyorum ki, TBMM açılır açılmaz bastırın önergeyi, işletin komisyonları, verin bakanları Yüce Divan’a. Kimmiş bakalım sahnede ödül alan, iftarlar veren, görelim.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder