Advertorial Çevre kirliliği beyin tümörü gelişmesini artırıyor
Sponsorlu

Çevre kirliliği beyin tümörü gelişmesini artırıyor


Paylaş
Çevre kirliliği beyin tümörü gelişmesini artırıyor

Beyin tümörünün öne çıkan ilk sinyallerini, önemli uyarıları, nasıl korunabileceğimizi ve görülme nedenleri Prof. Dr. P. Akın Sabancı’dan dinledik…

1- Beyin tümörünün görülme oranı, nedenleri, erken tanı yöntemleri nedir?

Beyin tümörleri çok farklı tipte tümör grubunu içerisinde barındırıyor. Hastalıkların toplumdaki yıllık görülme oranları 100.000 kişi üzerinden tespit edilir. Bu değere insidans adı verilir. Amerika Birleşik Devletleri(ABD) verilerine göre beynin kendi hücrelerinden köken alan kötü tümörlerin insidansı 7.5 /100.000’dir. Bu veriyi Türkiye Cumhuriyeti nüfusuna uygularsak 83 milyon vatandaşımız içerisinde önümüzdeki bir sene içinde 6225 yeni kötü huylu hasta olması bekleniyor.

Önemli bir detay da aslında bundan daha fazla sayıda onkoloji hastasında, vücudun başka organlarından beyne sıçrayan yani metastaz yapan tümörler de bulunmakta. Kadınlarda da meme kanseri, erkeklerde akciğer kanseri bu şekilde beyine metastaz yapabiliyor. Bu hastaların sayısı birincil kötü huylu(beynin kendi dokusundan köken alan) tümörlerden maalesef daha fazla. Beyin tümörlerinin görülme sıklığı her geçen yıl artıyor. Bu artış düşük bir hızda olsa da tümör görülme sıklığı ilerliyor.

Bu tümörlerin sebepleri araştırıldığında 2023 Mart ayında yapılan yeni bir çalışmada çevre kirliliğinin beyin tümörü gelişmesini arttırdığı gösterildi. Eskiden beri bilinen risk faktörü iyonize radyasyondur. Metastatik (sıçrayan) beyin tümörleri için de erkeklerde akciğer kanseri riskini arttıran; sigara, radyoterapi geçmişi, radon gazı, asbest gibi maddelere maruziyet ve ailede akciğer kanseri hikayesi olması nedenler arasındadır. Kadınlarda meme kanserini riskini arttıran faktörler olan; ailede meme kanseri olması, ilerleyen yaş, hiç çocuk doğurmamış olmak bu kansere bağlı gelişecek beyin metastazı riskini de arttırmaktadır.

Beyin tümörlerini en net gösteren tetkik ilaçlı beyin MR’ıdır. Ancak yeni gelişecek bir beyin tümörünü erken tespit etmek için şikayeti olmayan bir hastaya beyin MR çekmek mantıklı değildir. Çünkü belki MR çekilen kişinin o zamanda bir tümörü olmamış olması gelecek aylarda ve yıllarda olmayacağı anlamı taşımaz. Dolasıyla erken bir tanı testi şimdilik yoktur. Sadece bazı genetik testlerle insanların genetik haritaları çıkarılıp beyin tümörü gelişmesine bir yatkınlıkları olup olmadığı araştırılabilmektedir. Fakat şu unutulmamalıdır ki bir hastalığın gelişmesi için sadece genetik yatkınlık yeterli değildir. Ayrıca bazı çevresel faktörlerin(sigara, asbest vb.) de olması gerekmektedir. Günümüzdeki araştırmalarla; sadece damardan alınacak basit bir kan testi ile hastada beyin tümörü olup olmadığı ortaya konmaya çalışılıyor. Bu şekilde toplumda bir tarama testi(sağlıklı bireylerin tarandığı test) yapılarak beyin tümörünün erken tanısı konmuş olacak.

Irk açısından ABD’de yapılan bir araştırmada beyin tümörlerinin en sık beyaz ırkta görüldüğü giderek azalan oranlarda da İspanyol, Latin ve Afrika kökenli Amerikalılarda olduğu saptanmış.

 2- Tedavide cerrahi olmadığı zaman ne kullanılıyor?

 Her hasta gibi her beyin tümörü de farklı özelliklere sahiptir. Günümüzde tıbbın geldiği nokta; her hastaya terzi biçimi tedavi yapılmasıdır. Yani özetle hastalık yok, hasta vardır. Buradan hareketle her beyin tümörü ameliyatlık değildir. Bazı tümörleri takip etme kararı alınabilir. Belli bir süre sonra kontrol MR çekimi planlanır.  Biz bir beyin tümörünü MR ile tespit ettikten sonra onun MR’daki özelliklerine(tümörün çevresinde ödem olup olmadığı, beyin dokusunun bası altında olup olmadığı...) ve hastanın muayenesine(şuur bulanıklığı, kuvvet kaybı, başağrısı...) ve genel durumuna(anestezi alıp alamayacağı, ek hastalıkları, yaşı...) göre ameliyat edip etmeyeceğimiz kararını veririz.

Gelişen teknoloji sayesinde özellikle son 20 yılda, bazı tümörlerde yüksek yoğunluklu radyoterapi gibi (stereotaksik radyocerrahi) ameliyat kadar etkili ama kafatası açılmadan uygulanan tedaviler geliştirildi. Bunlar sayesinde ameliyat olması mümkün olmayan yerlerdeki bazı tümör tiplerinde veya ameliyatı anestezi sebebiyle kaldırması güç olan hastalarda ameliyata alternatif tedaviler uygulanmaya başlandı. Genel olarak stereotaktik radyocerrahi ismi verilen bu grup tedaviler arasında Gamma Knife ve Cyber Knife tedavileri bulunuyor. Ayrıca henüz geliştirilmekte olan Odaklı Ultrason tedavisi de şimdilik beyin tümörlerinde onaylanmış olmasa da ilerisi için umut vaadediyor.

​Merkezi sinir sistemi Lenfoması (beynin lenf kanseri) gibi durumlarda kafatasına açılan 1.5 cm çapındaki bir delikten bir iğneyle girip biyopsi alıp tanıyı kesinleştirip sonrasında da kemoterapi ve ışın tedavisi ile hastalık tedavi edilebiliyor.

 3- Ameliyat sonrası tekrar etme olasılığı var mı? ameliyat sonrası nelere dikkat edilmeli?

 Ameliyat sonrası bir beyin tümörünün tekrar etme olasılığı onun hücresel hırçınlığına ve ameliyatta kitlenin ne kadar çıkarıldığına bağlı. Dünya Sağlık Örgütü(WHO: World Health Organisation) beyin tümörlerini 4 ayrı seviyede sınıflıyor. Birinci evre; en iyi huylu beyin tümörleri, dördüncü ise en kötü huyluları. Maalesef en kötü huylu olan dördüncü evre en sık görülen tümörleri oluşturuyor. Bu sınıflama patoloji hekimlerince yapılıyor. Mikroskop altında alınan doku parçalarının fiziki özelliklerinin incelenmesi ve tümör hücrelerinin üzerinde bulunan bazı belirteçlerin kimyasal olarak gösterilmesi ile tümörün tekrar edip etmeyeceği veya ne kadar süre içerisinde tekrar edebileceği tahmin ediliyor.

Ameliyat sonrası dönemde evre üç ve dört tümörler mutlaka onkoloji hekimine yönlendiriliyor. Patoloji raporuna göre onkologlar yeni akıllı ilaçların da aralarında olduğu kemoterapi ve farklı ışın tedavi yöntemlerini uyguluyorlar.

Daha önceden belli bir hacimde yer kaplayan beyin tümörü, ameliyat süresi gibi kısa süre sırasında çıkarıldığı ve beynin anatomisinde değişiklik olduğu için geçiş sürecinde(genellikle ilk altı ay) hastaların nöbet geçirmelerini engelleyecek nöbet ilaçları kullanmalarını istiyoruz. Ayrıca nöbet geçirmeye sebep olabilecek uykusuzluk, kan şekeri düşüklüğü gibi nedenleri de elemek için hastanın iyi bir uyku düzenine sahip olması ve beslenmesine dikkat etmesini öneriyoruz. Tümör dokuları normal beyin dokularına göre şekeri daha çok harcadığı için hastalarımızın ameliyat sonrası dönemde aşırı şekerli gıdalardan uzak durmasını öneriyoruz. Benzer şekilde ameliyat süreci ve sonrasında kullanılan kortizonlu ilaçlar hastanın kan şekerini yükselttiği için olası vücut ödemi gelişimini engellemek amacıyla tuzlu gıdalardan uzak durulmalıdır.

 4- Hangi yaş aralığındaki kadınlar hangi kontrolleri yaptırmalı?

 Metastatik beyin tümörleri açısından değerlendirdiğimizde meme ve yumurtalık kanseri risk grubundaki kadınlar doğal olarak metastatik beyin tümörü gelişmesi açısından daha riskli gruptadırlar. Bu sebeple 40 yaş üstündeki kadınlar yıllık rutin kadın doğum muayenelerini yaptırmalıdır. Yine aynı yaş grubundaki kadınlar yıllık mamografilerini çektirmeli ve aylık kendi kendilerine meme muayene yöntemlerini uygulamalıdırlar. 

 Birincil beyin tümörlerinden en iyi huylu beyin tümörü olan Meningiomların kadınlar açısından söyle bir önemi bulunmaktadır. Bu özel beyin tümörlerinin üzerinde kadınlık hormonu olan Östrojen algılayıcılar bulunmakta. Yüksek östrojen düzeyleriyle bu tümörler yavaş da olsa büyümeye devam ediyorlar. Öte yandan Türkiye’de ortalama 52 yaş olan menopoza girdikten sonra vücuttaki östrojen seviyesi düşüyor. Bu sebeple mmenopoz sonrası dönemde bir kadın hastada meningiom tespit edildiğinde tümörün büyümeyebileceği düşünülüyor. Bu yaş grubunda bir kadın hastada meningiomun çevresinde ödem yoksa, beyin dokularında itilme bulunmuyorsa, hastanın nörolojik bulgusu yoksa bu tip tümörler takibe alınabiliyor. Yani menopoz bir anlamda bu tümör açısından koruyucu oluyor.

 5- Erkek kadın görülme oranı, Türkiye istatistikleri nedir? 10 yıl öncesine göre artış varsa bunun sebepleri neler olabilir? Nasıl korunulabilir?

 Beyin tümörleri daha çok erkeklerde görülüyor(58 % erkek, 42 % kadın). Kötü huylu beyin tümörlerinin, erkeklerde görülme oranı 100.000 kişide 8.3 iken, bu oran kadınlarda 6.0. Ayrıca iyi huylu tümörlerde bu oran kadınlarda 19.8, iken erkeklerde 12.5. Özetle kadınlar beyin tümörleri açısından; hem kötü huylu tümörlerin daha nadir görülmesi, hem de iyi huyluların daha sık görülmesi açısından erkeklere göre daha şanslılar. Bunun sebebiyle ilgili pekçok çalışma yapılmış, çoğunun genel olarak bulduğu sonuç; kanser hücrelerinin hücre döngüsünde tümörü baskılayan genlerin kadınlarda erkeklere oranla daha verimli çalıştığı yönünde. Ayrıca aynı derecede hırçın, kötü huylu beyin tümörüne sahip kadın ve erkek grubu karşılaştırıldığında da kadınların erkeklere oranla daha uzun yaşadıkları gösterilmiş.

Maalesef ülkemizde bu istatistiklerle ilgili detaylı çalışmalar bulunmamakta. Yurtdışındaki oranlar alınıp Türkiye nüfus verilerine oranlanarak olası sayılar hesaplanmaktadır. 2022 yılında Çin’den yayınlanan bir makalede 1990 ile 2019 yılları arasında beyin tümörlerinin görülme sıklığı araştırılmış. Yıllar içerisinde tümörlerin görülme sıklığının arttığı fakat tümöre bağlı ölüm oranlarının azaldığı tespit edilmiş. Bu durumun sebepleri arasında hastaların günümüzde MR gibi görüntüleme tetkiklerine kolay ulaşılabilmesi ve gelişen yeni teknolojiler sayesinde 30 sene önce cerrahisi mümkün olmayan tümörlerin ameliyat edilebildiği ve de bazı yeni ameliyatsız yöntemlerle tümörlerin kontrol altına alınabilmesi sayılabilir.

 

İlandır.