Cumartesi Postası Ceyda Ateş Toplusoy: Evliliği sağlama almak için çocuk yapmayın

Ceyda Ateş Toplusoy: Evliliği sağlama almak için çocuk yapmayın

Paylaş
Ceyda Ateş Toplusoy: Evliliği sağlama almak için çocuk yapmayın

Ceyda Ateş Toplusoy bir süredir ‘Çocuk’ dizisinde Şule karakteriyle karşımızda. Kendisine aşık olmayan bir adamla evli. Uzun süre kendi çocuğu olmayınca başka bir çocuğa kendi çocuğu gibi bakıyor ama sonra kendisi anne olunca işler değişiyor. Güzel oyuncu geçtiğimiz yıl Buğra Toplusoy ile evlenip Amerika’ya yerleşmiş, oyunculuğa da bir süre ara vermişti. Yeni dizisiyle ididalı bir dönüş yapan Ceyda Ateş Toplusoy ile hem kariyerine hem özel hayatına dair konuştuk.

‘Çocuk’, çok katmanlı ve iç içe geçmiş bir dram hikayesi. Sizi bu hikayede başından beri en etkileyen şey ne oldu?

Haberin Devamı

Dizideki bütün karakterler başkalarının yaptığı hataların yansımalarını yaşıyor… Karakterlerin birbiri ile bağı ve durabildikleri, tutunabildikleri doğruları benimi çin çok önemli.

‘Çocuk’ aslında Efe’nin hikayesi gibi duruyor ama Şule’nin hikayesi de başlı başına bir dram. Siz onun yolculuğuna nasıl bakıyorsunuz?

Hayatın içinde her şey var. Her şey insanlar için. Şule gibi seçimler yapmak zorunda kalanlar da var maalesef. Ben oynarken onu çok sorgulamıyorum açıkçası. Her durumda empati kurmaya ve onu anlamaya çalışıyorum.

‘Kötü kadını’ oynamanıza rağmen ben sizi bazen mağdur olarak izliyorum… Orada size aşık olmayan biriyle evlenmeyi seçmeniz başlı başına çok üzücü mesela…

Şule’ye tam olarak ‘kötü kadın’ diyebilir miyiz, bilemiyorum. Tartışılır bence. O yüzden mağduriyetini hissediyor olabilirsiniz. Ama ben içinde olduğum için bir bütün olarak bakıyorum. Biraz da etki-tepki meselesi olarak. Bu, onu daha iyi anlamama yardımcı oluyor.

Haberin Devamı

Şule var olma çabası veriyor

“Ben olsam bunu yapar mıydım? Bana aşık olmayan birine bu kadar koşulsuz sevgi duyabilir miydim?” sorusunu kendinize hiç sordunuz mu?

Çok zor bir durum tabii. Dilerim böyle bir duyguyu kimse yaşamak zorunda kalmasın…

Kendi doğurduğu çocuğa bile annelik yapamayan kadınların var olduğunu düşünürsek, Şule’nin Efe’ye hissettiklerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Şule kendi bebeği doğana kadar Efe’ye öz annesi gibi bakıyor. Ama sonrasında her şeyin yükünü kendi üstünde hissetmeye başlıyor. Yalnız kaldığını hissediyor… Onun bu noktaya gelmesindeki en büyük etken destek görememek. Aslında çok seviyor onu. Ama var olma çabasında ve bu durum Efe’nin hikayesini de zorluyor ister istemez.

Aslında sadece evliliğini sağlama almak için çocuk yapmak gerçek hayatta da çok yaşanan bir durum…

Evet maalesef ama çocuk gibi önemli bir sorumluluğun evliliği sağlama almak için yapılmasını hiç doğru bulmuyorum. Evlilik zaten yürümüyorsa çocuğa da çok yazık olur. Bazı şeyler koptuğunda onarması kolay olmuyor. O koşullara bir de çocuğu dahil etmek yanlış.

İlerleyen zamanlarda Şule içindeki iyiye mi yoksa kötüye mi teslim olacak sizce?

Haberin Devamı

Her bölüm birbirinden farklı dinamiklere sahip. Ben okurken hep çok heyecanlanıyorum ve kafamda kurguluyorum sürekli. Ama yolculuğu onu nereye götürecek noktasında çok net bir şey söyleyemiyorum tabii.

Geriye bakınca içimdeki çocuğu kaybetmediğimi görüyorum

Altı yaşından beri setlerdesiniz. Geriye bakınca ne görüyorsunuz?

Her şeyden önce hâlâ içindeki çocuğu kaybetmemiş bir Ceyda görüyorum. Tıpkı bir çocuğun hayata bakışı, düşünme şekli gibi iyi niyetli bakmaya çalışıyorum.

Sizce insan ne olunca yaşadığı hayattan ya da kazandığı başarılardan tam anlamıyla tatmin oluyor?

Bence insan kendine ulaşılabilir hedefler koyarsa ya da zaten istekleri ulaşılabilir hedeflerse başarılarından tatmin olabilir. Ama tabii ki o hedefleri sürekli yenilemek kaydıyla. Ben kendi hayatımda, koyduğum hedeflere birçok kez ulaştım ve mutluyum bu anlamda. Ama yol uzun. Daha çok hedef var.

Bundan sonra komedi yapmayı çok isterim

Sizi bugüne kadar hep ‘kötü’ rollerde izledik. Sarışın olmanızın bunda etkisi var mı? değişmeyen Yeşilçam geleneğinden mi kaynaklı?

Haberin Devamı

Sanırım Türkiye’de öyle bir algı var, evet. Ama ben aslında sadece ‘kötü kadın’ rolleri oynamadım. Son yaptığım işler aksine baya farklı, bambaşka karakterlerdi. Aralarında çok masum, elleri kınalı bir köylü kızı da vardı mesela.

Bundan sonra nasıl bir rol, oyuncu olarak iştahınızı kabartır?

Bundan sonra komedi yapmayı çok isterim. Ama onun dışında düşününce beni çok heyecanlandıran, hayal etmemi sağlayan bir sürü rol var tabii.

Evliliğin flörtten hiçbir farkı yok sadece ilişkiyi taçlandırıyor

Evliliğin flörtten en belirgin farkı ne oldu sizin için?

Aslında hiçbir farkı yok. Yine aynı duyguları ve aynı sorumluluğu taşıyorsun. Sadece evlilikle ilişkiniz taçlandırılmış oluyor bence.

Benim için en büyük fedakarlığı ailem yaptı

Bir insan için yapabileceğiniz en büyük fedakarlık ne olur?

Bence insanın yaşamadan,deneyimlemeden hangi durumda ne yapacağını bilmesi çok zor. O yüzden ne desem boş aslında. Hayatın içinde her şey olağan. O anki durumlar ve şartlar ne gerektiriyorsa onu yaparım sanırım.

Birinin sizin için yaptığı en büyük fedakarlık neydi?

Hayattaki en değerli varlığım, doğduğumdan beri yanımda olan ve hep de olacak olan ailem tabii. Bana karşılıksız, en büyük fedakarlıkları ailem yaptı her zaman.

Haberin Devamı

Hayatta “İyi ki yaptım” deyince aklınıza gelen üç şey?

İşim, evliliğim, yardım anlamında hayatına dokunabildiğim tüm canlılar…

“Keşke yapmasaydım” dediğiniz bir şey?

Herkesin keşkeleri vardır hayatında. Bence önemli olan bunların farkına varıp, tekrar aynı hataları yapmamak.

Buğra ile mutluluğumun her koşulda devam edeceğine emindim

Geçtiğimiz yıl Buğra Toplusoy ile evlenip Amerika’ya yerleştiniz. Orada nasıl bir hayat kurdunuz kendinize?

Günlerim keyifli ve dolu dolu geçiyor. Ben hiç boş duramayan bir tipim. Oyuncu koçum Rodney Rowland’dan dersler alıyorum. Resim çizip, tablolar yapıyorum. İleride mutlaka bir sergi açmak istiyorum. Profesyonel at biniciliğim var ve Amerika’da da binmeye başladım. Hedefim oradan lisans almak. Şu ara onun peşindeyim. Zaten hayatımda hep spor var. Eşim Buğra ile yeni yerler keşfediyoruz, geziyoruz... Gayet güzel geçiyor yani.

Amerika hep yaşamak istediğim yerlerden biriydi

Peki sizi ülke değiştirecek kadar aşık eden, gözünüzü karartan neydi?

Her şeyden önce Buğra’ya çok güvendim. Mutluluğumuzun her koşulda devam edeceğinden şüphem yoktu. Amerika da hep yaşamak istediğim yerlerden biriydi zaten.

“Mesleğim adına handikap olur mu?” endişesi yaşadınız mı?

Aksine, mesleğimle ilgili kendimi biraz daha geliştirmek için ara vermeyi düşündüğüm bir dönemdi. Sadece planladığımdan biraz uzun bir süre ara vermiş oldum. Ama şimdi kendimi izlerken o sürecin bana neler kattığını daha iyi görüyorum ki gelen tepkiler de bu yönde zaten. O yüzden kararımdan çok memnunum.

Uzaklık ilişkinize nasıl yansıyor?

Tabii ki ikimiz için de hem mesafe hem aradaki saat farkı baya zorlayıcı oluyor. Ama Buğra üç ayda bir İstanbul’a gelecek zaten. Ben de tatillerde gitmeye çalışacağım. Neticede kariyerimiz için bir süre bunu yaşamak zorunda olduğumuzu bilerek bu kararı aldık.

Kendimi seksi bulmuyorum

Sizce bir insanı seksi yapan şey ne? Siz kendinizi seksi buluyor musunuz?

Seksi olmak kime göre, neye göre? Ben kendimi gerçekten seksi bulmuyorum. Bence bir insanı çekici yapan şeyler bilgisi, kendini geliştirmiş olması, konuşmasını, nerede nasıl davranması gerektiğini bilmesi, etrafında saygı uyandıran biri olması... Kendine ve tüm canlılara saygı duyması, merhametinin olması çok önemli. Bir insanda bunlar yoksa geri kalanların hiçbiri çok da önemli değil bence.

Oya ÇINAR / oya.cinar@posta.com.tr