Pazar Postası "Çocuk ruhuma sevgilim yetişemiyor"
Paylaş
"Çocuk ruhuma sevgilim yetişemiyor"

Kendinden 6 yaş küçük zengin borsacı sevgilisi Selim Sarı ile masal gibi bir aşk yaşayan Didem Uzel'le konuştuk

MERVE ÖZYATEKİN

Manken-oyuncu Didem Uzel’i sık sık basından takip ediyorsunuzdur. ‘Amerika’da yaşayan borsacı sevgilisi Selim Sarı’yla...’ diye yazılıyor hep. Selim Sarı’yı uzun yıllardan beri tanırım. Amerika’da kariyerinde hızla yükselen, başarılı Türkler arasında adından söz ettiren pırlanta gibi bir adam. New York’a son gittiğimde düzenini kurmuş, yaşamından memnundu. Tek eksik hayatını paylaşacağı bir kadındı. Doğru kişiyi bekliyordu.

Çok geçmeden Didem Uzel ile beraberliğini duymayan kalmadı. ‘Yakında ayrılırlar’ diyenler oldu. Selim’i tanıdığım için gerçek aşkı Didem’de bulduğunu konuşmalarımızda hissettim. Didem’le tanışma fırsatımız olmadı. Kısmet bugüneymiş. Bu sefer kız tarafı oldum ve tanışmalarını ondan dinledim. Didem Uzel aşkla hayatının nasıl değiştiğini tüm içtenliğiyle anlattı.

Mutlu olduğu, kendini güvende hissettiği her halinden belliydi. Aşkı yoluna koymuşken biraz da kariyerine vakit ayırmak istemiş. Soluğu Türkiye’de almış. Onu yakında bir dizide seyredeceğiz. İkiliyi magazinde daha çoook görürüz. Benden söylemesi.

Ne oldu da hayatınız bir anda değişti? Sizi hangi rüzgar Amerika’ya attı?

Amerika-Los Angeles’ta oyunculuk eğitimi almak istiyordum. Ama ailem, işlerim beni hep Türkiye’ye bağlıyordu. 2008 yazında gerçekten gitmek istediğimi anladım. Los Angeles’ta bir okul ayarladım. Tam büyümeye, bakış açımı değiştirmeye, yenilenmeye hazırdım ki...

Ne oldu?

Kız kardeşim “Gitme” dedi. Aileme çok düşkünüm, gidemedim. Bir magazin programı sunmaya başladım. Aniden yayından kaldırıldı. Her şeyden çok sıkılmıştım. Ve kendime bir doğum günü hediyesi verdim.

Hediye neydi?

4 günlük mucize nefes terapisi semineri... Sonrasında hayatımda her şey değişmeye başladı. İş yağdı. ‘Beyaz atlı prens’ derler ya, ne beyaz atlı prensler çıktı karşıma. Kısmetim açıldı. Şaşkınlık içinde yaşamaya başladım.

Selim de hayatınıza tam da bu zamanda girdi öyle mi?

O dönem arkadaşlarım “New York’ta yaşayan bir arkadaşımız seninle tanışmak istiyor” diyorlardı. “Ee hep biri var diyorsunuz, ama bu çocuk New York’ta, olmaz bu iş!” dedim.

Hiç mi merak etmediniz?

Fotoğrafından beğendim. Ama bana göre aşıklar yakın olmalı. O zamanlar sipariş verir gibi, ‘erkek şöyle olmalı böyle olmalı’ derdim. Selim pes etmedi. Facebook’tan mesaj attı. Nezaket olsun diye ben de “Sen döndün mü?” diye cevap verdim. “Hayır ama bir kahve içmek için hemen Türkiye’ye gelirim” dedi.

Geldi mi?

Benim için gelmesini, yanlış bir şey olmasını istemedim. Bu lafım üstüne çok iddialı mesajlara girişti. “Dünyanın neresi olursa olsun, Paris, Tokyo de; gelirim. İstersen dünyanın öbür ucu Afrika de; yine gelirim. Ben seninle bir gün karşılaşacağım ve sohbet edeceğim!” dedi. Ee her kadın gibi benim de çok hoşuma gitti. Sonra telefonda konuşmaya başladık. Konuşmalar günde 8 saate çıkınca artık birbirimizi çok merak ettik.

İlk buluşma nerede oldu?

New York’ta. Bir haftalık otelimi ayarladım, bir valizle yola çıktım. Ödlek biriyim. Gitmeden Selim’in yakın arkadaşlarından kız kardeşine, kuzenine kadar herkesle tanıştım. Nasıl biri olduğunu biliyordum. Ailemle de paylaştım.

Karşılaştığınız ilk an nasıldı? Hissettiğiniz aşk mıydı?

Havaalanında boncuk boncuk terleyen bir çocuk vardı. Selim’in eli ayağına karıştı. Bense görür görmez aşık olmadım. “Ne şeker, ne tatlı bir adam” dedim içimden. Beni dinlenmem için otelime bıraktı. Ve o tatil bir hafta, bir hafta daha derken 1 ay uzadı. İkimiz de ayrılmak istemedik. Şartlar öyle gelişti ki ben kısmetime engel olamadım. Ağlayarak İstanbul’a döndüm.

O sizi önceden tanır mıymış?

Evet. Meğer Selim beni caddede çekim yaparken görmüş. O günden beri çok beğenirmiş. Sonrasında Selim “Aşık oldum sana. Amerika’da yaşamayı denemek ister misin?” dedi. Kaybedecek hiçbir şeyim yoktu. Yıllardır beklediğim adam karşıma çıkmış, tutmuş ellerimden ve bırakmıyor! Ailemin rızasını aldım.

New York’ta ilk günler nasıl geçti?

New York romantizm için biçilmiş kaftandı. Selim bunu çok iyi kullandı. Sadece şehir işe yaramaz tabii... Selim, yeryüzünde eşi benzeri olmayan erkek türlerinden, kalmamamış onun gibisi. Çok iyi kalpli olduğu için ilişki oturdu. Nazar değmesin!

Neden bu yaz hep Türkiye’deydiniz?

Selim’e oyunculuğu özlediğimi, orada aldığım eğitimle Türkiye’de Türkiye’de kendimi görmek istediğimi söyledim. O da “Tamam” dedi. Bu yıl Düriye’nin Güyümleri adlı dizide rol almıştım. Geldiğimde birkaç kişiyle görüşmüştüm. Görüştüğüm cast ve yapım şirketleri “Bir şey çıkarsa arayacağız Didemciğim” dediler. Her aradığımda “Yakında bir proje var, kesin” dediler. Meğer beni oyalamışlar. Görüşmelere çağırıldım. Çekimler amatör ötesiydi. Bir diziden “Oyunculuğun güzel ama son cümledeki tonlamanı yönetmenimiz beğenmedi” dediler. Çok kırıldım. Yurt dışında başka bir dil öğrenip kendimi Anthony Bova’nın oyunculuk okuluna kabul ettirdim. Başarıyla tamamladım. Ülkemde çalışmak istiyorum, ama yok. Sanki televizyon dizileri Oscar’a aday!

Şimdi ne olacak?

Tam Amerika’ya döneceğim derken ünlü bir yönetmenden teklif geldi. Çok iyi bir dizi projesinde yakında beni de ekranlarda göreceksiniz.

'Henüz evlenme teklifi yok’

Herkes soruyordur ama bir de ben sorayım. Selim size evlenme teklifi etti mi?

Aleni bir teklif yok. Ama evlenmek istiyoruz. Biz kimseye hesap vermek istemiyoruz. Evlilik olması gerektiği için olacak. O da çekirdek aileyi kurma amaçlı.

Siz Selim’in hayatına ne kattınız?

Yaşamının her saniyesine düzen getirdim. Çekmecesinden hayatındaki her anı iyi değerlendirmesine kadar... Bir de Selim negatife tutunmayı seven biriydi. Güneşli bir havada ‘Yağmur yağacak’ der sonra da yağdırırdı. “Madem böyle bir gücün var tam tersini yap. Güneş açsın” dedim. Artık o da pozitif. Selim’in hayatında her şey düzgün ve iyi olsun isterim. Bunun için de elimden geleni yaparım.

Ne gibi mesela?

Ütüsünü yaparım. Kıyafetlerini kuru temizlemeye götürülecekse ben götürürüm. New York’ta hiçbir kadının temizliğine güvenmem. Kendim temizlerim. Bugüne kadar hep benim için bu işleri başkaları yapmış. Bense şimdi sevdiğim adam için yapıyorum.

Yaşadığınız en romantik an neydi?

O kadar çok var ki... Çok güzel sürprizler yapar Selim. Bir gün Karayipler’e gittik. Akşam yalın ayak olmamı istedi. Bütün otağlar tüller ve meşaleler içindeydi. Yemekleri bize yardımcılar servis etti. Sanki ada bize aitti. Denizin sesi ve doğadaki hayvanların sesi şahaneydi

Hiç mi tartışmazsınız?

Tartışırız ama kavga edemeyiz. İkimiz de kavgacı değiliz. Selim hem bana kıyamadığı için hem de ben kırılırım diye çekinir, susar. Ben de susarım. Evde birkaç saat sessizlik olur, sonra da unuturuz.

Aranızdaki yaş farkı problem oldu mu? Siz Selim’den birkaç yaş büyüksünüz?

Olmaz olur mu? Benim çocuk ruhum Selim’in olgun yaşına bir türlü erişemiyor. Oturmuş bir çiftiz aslında. Ama hala ben Disneyland’a tatile gitmek istiyorum. 4 kez gittik, şimdi 5. kez gitmek istiyorum.

Kadınsı talepleriniz yok mudur? Sadece Disneyland’a mı gitmek istersiniz?

Yook. Selim diyor ki başka kadın olsa Prada, Gucci, Chanel’den çıkmaz... Bense Mickey ve Minnie Mouse koleksiyonu yapıyorum. Yatak odamızı görsen şimdiden çocuk odamız hazır. Öyle büyük paralar da vermem. En pahalı almak istediğim parça büyük boy peluş Mickey. Fiyatı 100 dolar. Chanel’im bir tane var, taktığımda mutlu oluyorum. O bana yeter!

Tamamen Amerika’da yaşamak gerekse kalır mısınız?

Yaşamam. Şartlar orada yaşamaya itiyor. Sevdiğim adam orada. Eninde sonunda döneceğimiz yer ülkemiz. Selim de benden fazla Türkiyeci. Tüm Türk dizilerini seyrediyor. Her pazar sabahı Türk kahvaltısı hazırlarız. Evde Selim’e hep Türk yemeği yaparım.

(11.09.2011 tarihli Pazar Postası'ndan alınmıştır.)

2

Haberin Devamı