Cumartesi Postası Efkar dozu yüksek grup Rubato: Birbirimize çekecek silahımız yok

Efkar dozu yüksek grup Rubato: Birbirimize çekecek silahımız yok

Paylaş
Efkar dozu yüksek grup Rubato: Birbirimize çekecek silahımız yok

Kendi deyimleriyle ‘efkar dozu yüksek’ bir müzik yapıyorlar. 20 yıl Sezen Aksu’nun orkestrasında çaldılar. Ajda Pekkan’dan Sıla’ya, Candan Erçetin’den Tarkan’a kadar sayısız ismin albüm kayıtlarında yine onların müziği var. 2013’te Rubato olarak kendi yolculuklarına çıktılar ve ‘Bir’ albümünü hayranlarıyla buluşturdular. Rubato şimdi üçüncü albümü ‘Üç’ ile karşımızda.

Sizi biraz yakından tanıyalım...

Haberin Devamı

Özer Arkun: Rubato’nun solistliğini yapıyorum. Müziğe 9 yaşında keman çalarak başladım. 1984’te, 11 yaşında konservatuara girdim. 1987’de ilk sahne deneyimim İbrahim Tatlıses’le oldu. Aynı yıl Orhan Gencebay’ın albüm kayıtları için çaldım. Bugüne kadar 10 binden fazla albüme çalmışımdır. 1994’te grup arkadaşlarımla birlikte Sezen Aksu orkestrasında çalmaya başladık. O müziği bırakana kadar da devam ettik. Arkadaşlarım sağ olsunlar bana “Rubato’nun ağabeyi” diyorlar. Besteler yapıyoruz. Diziler ve filmler için müzikler yapıyoruz...

Fatih Ahıskalı: Ben grubun telli babasıyım. Lakabım da bu. Grubun telli enstrümanlarını çalıyorum ve ikinci solistiyim. Profesyonel müzik yaşamıma 1997’de ‘Yeni Türkü Grubu’yla başladım. Birlikte 14 yıl çalıştık. Sonra Sezen’li yıllar geldi. Şimdi Rubato olarak devam ediyoruz.

Haberin Devamı

Göksun Çavdar: Ben grubun nefesiyim (Gülüyor). Fransa’da doğdum. İlkokulu orada okudum. Sonra Türkiye’ye geldik. 1986’da konservatuara girdim ve ilk sahne deneyimim 18 yaşında Zülfü Livaneli ile oldu. Sayısını veremeyeceğim kadar çok albümde icralarda bulundum. Eralp Görgün: Grupta bas gitar çalıyorum. Müzik öğretmenliği mezunuyum. Bir yıl öğretmenlik yapıktan sonra bırakıp profesyonel müzik hayatına atıldım. ‘Eşref Vakti’ grubunda Fatih’le birlikte çalıştık. Şimdi her şeyimiz Rubato.

● Sizi bir araya getiren neydi?

F.A.: Sezen Aksu’nun sahneyi bırakma kararı etkili oldu. O sahneyi bırakana kadar onun sahnesinde, en öndeki sazlardık. O bırakmaya karar verince bizde şöyle bir durum oldu: “Türkçe sözlü hafif müzikteki bize göre en büyük sanatçı için çalmayacaksak, kimin için çalacağız?” Ve kendimiz için çalmaya karar verdik...

Ö.A.: Rıza Okçu, Sezen Aksu’nun yurtdışı menajeri, bize hep “Neden kendiniz için çalmıyorsunuz? Siz sahnede çalarken başka bir şey oluyor, işitsel havai fişekler patlıyor” derdi. Galiba Sezen Aksu’nun sahneyi bırakması biraz işi hızlandırdı.

● Dört farklı akıl, dört farklı ruh... Grup olmak zor değil mi?

Ö.A.: Tabii ki zor, kimse kolay diyemez. Ama biz Göksun’la akrabayız, Fatih 25 yıllık dostum. Eralp ile arkadaşlığımız 15 yıla dayanıyor. Ben bizi bozabilecek her yolu çoktan geçtiğimizi düşünüyorum. Bu saatten sonra bizim birbirimizi üzmemiz mümkün değil.

Haberin Devamı

● Ama zaten egolar şöhret arttıkça, daha çok para kazandıkça ortaya çıkmaz mı?

E.G.: Biz bu işin mutfağından geldiğimiz için o egoyu nasıl bastıracağımızı iyi biliyoruz. Birbirini sonradan, hasbelkader tanıyan insanlar olsak dediğiniz gibi olurdu belki. Ama bu saatten sonra mümkün değil.

F.A.: Biz birbirimizin tabir yerindeyse ciğerini biliyoruz. Tüm eksiklerimizi, artılarımızı biliyoruz. Bizim birbirimize çekecek silahımız yok.

● Ve üçüncü albümünüz ‘Üç’ü Rubato hayranlarıyla buluşturdunuz. Nasıl bir albüm oldu ‘Üç’?

E.G.: Repartuarı ince eleyip sık dokuduk. Çok şarkı dinledik.

Ö.A.: Bizde öyle bir durum var ki, birinci albümü dinleyen başka bir tad alır, ikinciyi başka, şimdi başka. Ama sound olarak bir Rubato soundu var ve bu albümde de onu insanlara sunabildiğimizi düşünüyorum. Bir de şarkıları okurken o şarkının ya da türkünün önüne geçmemeye çalıştık. Aksine ona hizmet etme çabasıyla çaldık.

Haberin Devamı

RUBATO NE DEMEK?

Ö.A.: Ritmik özgürlük demek. Rabıta gibi, arafta kalmak gibi... Stüdyoda çalışırken, “Şurasını şöyle çalalım, rubato yapalım” derken aklımıza geldi. Rahmetli annem telaffuzunda zorlanırdı, ‘buruto’ derdi (Gülüyor). Bir de ben solist olduğum için başta Rubato’yu benim kendime koyduğum bir isim zannedenler oldu. Grup müziği olduğunun anlaşılması biraz zaman aldı. Ama bizim için derin bir anlamı var ‘Rubato’nun. Bizi çok iyi yansıtıyor.

OKUYACAĞIMIZ ŞARKILARI BİZ SEÇMİYORUZ ŞARKILAR BİZİ SEÇİYOR

Albümde üç tane Sezen Aksu şarkısı var. Sıla’nın, Hüsnü Arkan’ın ve Fatma Turgut’un sözleri var. Nasıl karar veriyorsunuz şarkı seçerken?

Ö.A.: Sezen Aksu’ya gittiğimiz zaman o en az yüz tane eser koyuyor önümüze, ama içlerinden iki tanesi “Bu Rubato ile olabilir” diyor. Yani biz şarkıyı değil, şarkı bizi seçiyor aslında.

● Albüm isimleriniz neden ‘Bir’, ‘İki’ ve ‘Üç’?

F.A.: Daha önce yapılmamış bir şey, en azından bu konuda dünyada tekiz (Gülüyor). Şaka bir yana biz ilk albümü yaparken albüme tek bir şarkının adını vererek tüm albümün duygusunu o şarkıya hapsetmek istemedik.

Haberin Devamı

● Sıla ile de defalarca sahneye çıktınız. Onunla yolunuz nasıl kesişti?

Ö.A.: Sıla ile dostluğumuz onun Kenan Doğulu’ya vokal yaptığı yıllara dayanıyor. 25 yıllık bir dostluk yani.

F.A.: Defalarca aynı sahneyi paylaşmıştık zaten. Sonra ilk albümümüzün birinci konserine ekip olarak gelmek istemişti. Bizi canlı dinledikten sonra kendi ifadesiyle müdavimimiz oldu (Gülüyor). Sonra da kendi müziğinin içinde Rubato’ya hep yer verdi.

● Müslüm Gürses’in ‘İsyankar’ şarkısını da okudunuz. Yaşasaydı nasıl bulurdu sizce?

F.A.: Müslüm Baba’nın yorumlarının çok ayrı bir duygusu vardır. Onun o kalpten, ciğerden okuyuşundaki tada en yakın yorumlardan biri de Özer’in yorumu diye düşünüyorum. O kendisi için bunları söyleyemez ama ben aynı zamanda dinleyicisi olarak rahatlıkla söylüyorum. Müslüm Gürses ile kim vokal yaparsa yapsın çok tehlikelidir. Çünkü o kadar müstesna bir yorumu vardır ki ezip geçebilir. Ama yaşasaydı ve dinleyebilseydi Özer’in yorumundan çok keyif alacağına eminim. Bu konuda müsterihiz açıkçası.

Ö.A: Canlı düet yapamadık ama geçmişte sırtımızı sıvazlamışlığı var. O da bizim için yeterince kıymetli.

'ALMA AHIMI' ALBÜMÜN RUHUNU YANSITAN BİR ŞARKI

● Yaptığınız müzik hem arabesk gibi hem değil gibi... Siz kendi müziğinizin tarzına ne diyorsunuz?

G.Ç.: Biz Rubato tarzı diyoruz. Arabesk de söylesek, türkü de söylesek onu kendi ruhumuzla yorumluyoruz. Biz icracıyız. Her tarzdan öğeler var müziğimizde. Ama nasıl ki MFÖ’nün Yeni Türkü’nün tarzı için ‘pop’ diyemezseniz, bunu söylemek yeterli gelmezse bizim için de o tip bir tanımlama çok doğru olmaz. İlle bir tarz adı koyacaksak Rubato tarzı.

● İlk klibiniz ‘Alma Ahımı’ şarkısına geldi. ‘Damar’ denilen şarkılardan. Kışın ruhuna uygun diye mi?

Yoksa albümün ruhunu mu yansıtıyor?

F.A.: Bu albümün efkar dozu oldukça yüksek. Genelde bizim şarkılarımızda böyle bir durum var ama bu şarkıda ve albümün genel ruhunda o duygu daha baskın. Nasıl bir albüm yaptığımızı temsilen ‘Alma Ahımı’ şarkısını seçtik. Güzel de oldu.

TÜM DÜNYA BİZİ DİNLESİN İSTİYORUZ

● Müzik dışında nelerle ilgileniyorsunuz?

E.G.: Yine müzik, hep müzik var, her anımızda. Ama grup olarak Beşiktaş’la da ilgileniyoruz. Hepimiz Beşiktaş’lıyız. Spor yapıyoruz, film izliyoruz...

● Bundan sonrası için neler hayal ediyorsunuz?

G.Ç.: Herkes bizi dinlesin. Tüm dünyaya çalalım ya! Yurtdışından büyük isimlerden konser teklifleri alıyoruz, değerlendireceğiz.

Ö.A.: İnsanlara iyi gelmek istiyoruz. Tek derdimiz bu aslında. İnsanlar bizi dinlerken kalplerine dokunabilmek istiyoruz. Ötesi yok ki zaten.

Oya Çınar

oya.cinar@posta.com.tr