Cumartesi Postası 'Evde marka değilim'

'Evde marka değilim'

Paylaş
'Evde marka değilim'

Milyonları kah güldüren kah ağlatan Ebru Cündübeyoğlu'nun içine kapanık bir çocuk olduğunu söylesek... Şimdi daha çocuk olduğunu eklesek...

GÜZİDE YÜLEK

Haberin Devamı

gyulek@doganburda.com

Üzerine 'keşke'lerini, anneliğini, yeni filmini, şöhrete bakış açısını koysak... Yeni filmi 'Hititya: Madalyonun Sırrı'nda taşa döndüğünü yazsak... İşte 'Avrupa Avrupa' dizisinin komik yıldızı hakkında her şey...

- Bugününüzü planlamış mıydınız?

Planlarımda şöhret yoktu. Zaten planlı değilimdir. Şekilci isteklerden çok mutlu olmayı istedim hep.

- 20 yılınızı doldurdunuz. Bu sürece bakınca sanki şöhret olmayı planlamış gibi görünüyorsunuz.

Radyo-televizyon çok arzu ettiğim bir şeydi. Güzellik yarışmasına da “Ne kadar güzelim, bunu kanıtlayayım da yerime oturayım” diye girmedim. Televizyona geçmek için katılmıştım, çünkü o dönem yarışmaya girenlere sunuculuk kapıları açılıyordu.

Haberin Devamı

- Şöhretin keyfini seviyorsunuz öyleyse.

Evet ama şöhretten ziyade tanınır, bilinir olmayı seviyorum. Tanınır olma, mahalle sıcaklığının Türkiye’ye yayılmış hali. Ben bugün Türkiye’nin neresine gidersem gideyim buyur etmeyecek kimseyi düşünmüyorum. İnsani özelliklerimiz de bunu destekliyor. “Kendimi kimseyle kıyaslamıyorum”

- Böyle bir şey yaşadınız mı?

Hiç unutmuyorum, sıcak bir yaz günüydü. Susamıştım, bir damla su yoktu. Bir kapıyı çalıp çok susadığımı söyledim. Bana su vermekle kalmadılar, çok da iyi ağırladılar. Şöhretin bu naifliği güzel! Bana bakan insanlardan güzel elektrik almayı seviyorum.

- Bir sürü güzel kadın oyuncu var. Bu kadar çok güzel kadın oyuncu arasında kendinizi nerede görüyorsunuz?

Kimseyle kendimi kıyaslamıyorum. Ben kendimi kategorize edemiyorum. Sadece güzel oyuncu vardır, sadece oyunuyla öne çıkan oyuncu vardır, komedisiyle öne çıkan vardır. Bu anlamda kendimde baskın bir yön bulamıyorum. “Elma değil, avokadoyum”

- Olmanız gereken yerde mi değilsiniz?

İlk anda akla gelmez benim adım, biraz düşünenlerin bulabileceği bir ad benimkisi. İddialı oldu biliyorum ama öyle. Kolayı seçmemek, yani ‘elma’ dememek gerekiyor. Bu yüzden ben avokadoyum. Zaten anlattığım gibi değil, sizin anladığınız kadarım ben.

- Julia Roberts ile Gülşen Bubikoğlu karışımısınız. Siz kendinizi hangisine yakın hissediyorsunuz?

Haberin Devamı

İkisine de. Gülşen Bubikoğlu’nun bütün filmlerini hayranlıkla seyrederdim. Julia Roberts’ı da çok beğeniyorum. Belki benzetildiğim için de onları bu kadar çok seviyorum. İnşallah şansım da onlarınkine benzer.

- Fırlama bir yanınız var. Nasıl bir çocuktunuz?

Canlandırdığım karakterler genelde dominant oluyor, fırlamalık yapıyorum ekranda. Oysa çocukluğumda sessiz, sakin, kendi halinde, içine kapanıktım. Çocukluğum olgundu. Büyüdükçe çocuklaştım.

‘HALK PLAJINDA DENİZE GİRDİM’

- Mutlu evliliğinizin sırrı?

Ben normal Ebru’yum. Şöhretteki pazarlama stratejisinde eksik olduğum nokta budur belki de. Annemin de Ebru’suyum, sette de Ebru’yum. Evde marka değilim. Tanınır olmanın getirilerini gözümde büyütüp böbürlenmiyor, özel yaşamımı da etkilemesine izin vermiyorum. Tanınıyorum diye sıradan bir halk plajından denize girmezlik etmiyorum.

- Ev kadını Ebru nasıldır?

‘Avrupa Avrupa’daki karakterim Gülbahar gibi değilim. Evde çok düzenli, titizimdir. Tişörtlerimi çiçeklerine göre dizer, ilaçları alfabetik olarak dolaba yerleştiririm. Evle ilgilenmeyi seviyorum. Yağlı boya, akrilik çalışmalarım oluyor. Alışverişimi kendim yaparım. Çocuk yanım kaybolmamış, Duru ile oturup evcilik oynarım. Çok ciddi kurallarım yoktur, eğlenceli kadınım.

Haberin Devamı

- Ne kadar romantik, ne kadar gerçekçi, ne kadar tuttuğunu koparan birisiniz?

Mücadeleci değilim ama bugüne kadar arzu ettiğim her şeye sahip oldum. Tabii her şeyi tırnaklarımla kazıyarak elde ettim. Tiyatro benim her şeyim değil, evliliğim benim her şeyim değil. Sadece ‘bir şey’ bunlar, hayatımın bir kısmını oluşturuyorlar. Romantik miyim? Evet ama gizli romantiklikleri severim. Göze sokulmamalı.

‘Yaşarken heykelim yapıldı’

- Gelelim yeni filminiz ‘Hititya: Madalyonun Sırrı’na.

Güçleri olan prenses bir anneyi canlandırıyorum. Bir çocuk filmi. Biraz da kızım Duru’nun gözünü boyayacağım. Filmde taş oluyorum. Filmde özellikle bir rolüm yok ama emeğim çok. Senaryo gereği, kötü güçler beni taşa çeviriyor. Yüzüm, ellerim, kollarım alçıya alındı. Çok zahmetliydi.

Haberin Devamı

- Kaç saat sürdü taşa dönmeniz?

Feciydi. 10 saat sürdü alçı yapımı. Burnuma kağıtlar koydular, alçı dökülürken nefes alayım diye. Her tarafıma vazelin sürüldü, kaşlarıma, gözlerime birşeyler kapatıldı. Çünkü filmde tek görünen yerim, gözlerim. İşlemin uzun süreceğini baştan anlayınca müzik dinlemek istedim. Alçıyı yapan arkadaşlar “Size kağıt kalem vereceğiz, bir şeye ihtiyaç duyarsanız yazın” diyorlardı.

- Bunları duyup rolden vazgeçmeyi düşünmediniz mi?

Hayır. İşim söz konusu olduğunda gözükarayımdır.

- Neler hissettiniz alçı sırasında?

Önce soğukluğu hissettim, ardından yanmayı. Tedirgin oldum. Üstünüze bir şey kapanıyor ve kıpırdamadan durmak zorundasınız. Kıpırdarsanız kalıp bozulacak, tekrar yapılacak. Çıkarması da saatler sürecek. Kulağımda güzel müzik, kıpırdamadan 10 saat durdum. Mümkün olduğunca eğlenceli hale dönüştürdüm, “İşte Türkiye’nin yaşarken heykeli dikilen kadını” falan diye gırgıra vurdum işi. Öyle mi? Öyle. Heykelim var mı? Var. Film bittikten sonra almak istiyorum o heykeli, evin girişine falan koyarım.

İlk fantastik çocuk filmi

‘Hititya: Madalyonun Sırrı’ adlı yapım, ülkemizin ilk fantastik çocuk filmi. Ulaş Şimşek ve Cengiz Deveci’nin yönettiği filmin oyuncuları: Ebru Cündübeyoğlu, Emir Berke Zincidi (Öyle Bir Geçer Zaman ki), Egemen Zincidi, Nehir Çağla, Mete Horozoğlu (Öyle Bir Geçer Zaman ki), Okan Yalabık (Muhteşem Yüzyıl), Serra Yılmaz, Gürkan Uygun (Kurtlar Vadisi)...

Mart’ta vizyona girmesi beklenen filmin öyküsü de şöyle: Alaz, Nehir ve Yaman; özel güçlere sahip bir annenin çocuklarıdır. Kötü güçler, annelerini taşa çevirir. Çocuklar, paralel bir evren olan Hititya’ya geçerek özel güçlere sahip olurlar ve annelerine kavuşmak için kötülükler dünyasının efendisiyle savaşa başlarlar.

(26.01.2013 tarihli Cumartesi Postası'ndan alınmıştır.)