“1972’de yayalara açılarak araç trafiğine kapatılıyor”
D-100 Karayolu’nun yapılmasından sonra köprünün biraz daha iç kesimde kaldığını kaydeden Kankal, “1972 ve 1973 seneleri arasında Karayolları Genel Müdürlüğü tarafından burası tadilat işleminden geçiyor. Tek yönlü olarak açık olan bu köprü, 1972’de yayalara açılarak araç trafiğine kapatılıyor. Hala daha köprünün yaya kullanımına açık ve Diliskelesi Mahallesi’ne giden istikamette olduğunu söylememiz mümkündür. Bulunduğumuz Dilderesi ise 12 kilometre uzunluğunda ve köprünün olduğu yer 11. kilometrede. 12. kilometrede Dilderesi Körfez’le buluşuyor. Buradan da Marmara Deniziyle bir araya geliyor. Burada geçiş güzergahında köprü mahiyetinde herhangi bir yer yok. Bu güzergahın da Bağdat Yolu olmasından dolayı böyle bir tarihi yapı buraya inşa edilmiş ve 4 asırdan fazladır burada olduğunu biliyoruz” diye konuştu.
“Sert bir şekilde gelen molozun parçalanmasını sağlıyor”
Köprünün bulunduğu bölgede 1943 yılında e büyük bir sel felaketi yaşadığını vurgulayan Kankal, “Ancak bu sel felaketinde buradaki mimari özelliklerin önemiyle selde herhangi bir zarar almıyor. Yapılış tarihinden itibaren köprü sapasağlam ayakta. Çünkü köprüde o dönem Mimar Sinan yapılarında da gördüğümüz 3 kemer var. 3 orta kemer ve yanlarda 2 gözü var ki bunlar hidrolik yükü azaltmak için yani sel olayında, herhangi büyük bir taşkın olayında 11 kilometre yukarıdan gelen bütün molozu buradaki gözler vasıtasıyla köprüye zarar gelmeden bunlar boşaltılıyor. Molozlar ortadaki 9 buçuk metrelik alandan önce boşaltılıyor ve yanlardaki gözlere tahliye ediliyor. En ortada gözüken sağda ve solda bulunan gözler vasıtasıyla da küçük molozlar da suyla tahliye edilmesiyle birlikte köprünün de ayakta kalması sağlanıyor. Bu da Osmanlı dönemindeki tarihi yapıların mimari özelliklerin asırlarca ayakta kalmasının sebeplerinden birisi. Köprünün önünde 2 tane sel yaran veya dalgakıran dediğimiz 2 tane üçgensi bir çıkıntı var. Bunlar yukarıdan sert bir şekilde gelen molozun parçalanmasını sağlıyor. Bu şekilde de köprüye zarar vermeden orta açıklıktaki 9 buçuk metrelik alandan suyun akışına doğru boş bir şekilde gitmesine vesile oluyor. Bu anlamda da yeni teknolojilerin ne kadar geliştiğini görsek de tarihi köprülerin yaşadığı sel felaketlerinde, taşkınlarda ne kadar sağlam durduklarını da görüyoruz” ifadelerini kullandı.
İHA