Giriş
Afra Saraçoğlu: 13 yaşından beri çalışıyorum, doğruyu da yanlışı da erken yaşta gördüm
Karakterini en iyi yansıtan ifadenin özgürlük olduğunu söylüyor. Bu, onun için o kadar değerli ki “Özgürlüğün olmadığı yerde aşk da yoktur” diyor. Zor bir çocukluk geçirmiş. Kendi ifadesiyle yıllar güllük gülistanlık geçmemiş ama yine de o dönemi güzel hatırlıyor. Afra Saraçoğlu son dönemde hem Çağan Irmak’ın yönettiği ‘Yeşilçam’ dizisiyle hem de Koton için hazırladığı özel koleksiyonla gündemde. Hem yeni projelerini hem de kendi dünyasını konuştuk. Oya Çınar / oya.cinar@posta.com.tr
Son dönemin en ilgi gören oyuncularından birisiniz. Keyifli olduğu kadar zor yanları da vardır diye tahmin ediyorum…
Bu mesleğin içine girince ünün bir önemi olmadığını anlıyorsun. Şöhret, dışarıdan göründüğü gibi değil.
Nasıl peki? Biraz açar mısınız?
Özgürlüğün kısıtlanıyor ister istemez. Tabii ki tanınmış her insanın yaşadığı türden zorluklar bunlar ama mesela evde oturmayı tercih ederim. Özel hayatım hakkında konuşmayı hiç sevmem. Ama ister istemez merak ediliyor bunlar popüler olunca.
“ŞÖHRET DIŞARIDAN GÖRÜNDÜĞÜ GİBİ DEĞİL, EVDE OTURMAYI TERCİH EDERİM”
Gördüğünüz ilgi markalar için de çok seçenek olmanızı sağlıyor. Koton ile yaptığınız iş birliğinden bahseder misiniz biraz?
Pandemi sebebiyle zor bir kış geçirdik. Hepimiz renkli giyinmeye, pozitif enerjiye hasret kaldık. Yeni sezonda Koton’la hazırladığımız koleksiyonda da ilham noktamız yine renkler oldu. ‘Yaşama Renk Kat’ mottosuyla, sezona sıcak ve canlı renklerle kucak açtık.
Koleksiyonu hazırlarken ilhamınız tamamen renkler üzerine miydi?
Renklere en çok ihtiyaç duyduğumuz, renklerin pozitif enerjisini hissetmeyi istediğimiz bir dönemdeyiz. Ne kadar şanslıyız ki ilham aldığımız renklerin hepsi doğadan geliyor. Güneşte, gökyüzünde, çiçeklerde, denizde, kumda, güneşte… Tam da bunlara ihtiyacımızın olduğu bu dönemde, “Yaşama Renk Kat” diyerek renkler ve renklerin enerjisiyle insanların içini açacak bir koleksiyon hazırladık.
ÖZGÜRLÜĞÜMDEN ÖDÜN VERMEMEK BENİM İÇİN ÇOK DEĞERLİ
Renklere yeni isimler koymuşsunuz; ‘coşku turuncusu’ mesela… Size en çok coşku veren renk hangisi?
Size bir sır vereyim mi? (Gülüyor) Renkleri oyunculukla bağdaştırıyorum ben. Mesleğine tutkuyla bağlı bir oyuncuyum. Hayat verdiğim karakter, beni yansıtıyorsa ve bana iyi geliyorsa, izleyicilerime de iyi geliyor. Renkler de yalnızca kendimiz için değildir. Üzerimizde taşıdığımız ve bize iyi gelen renkler, karşımızdakine de iyi gelir.
Peki Afra Saraçoğlu, başlı başına bir renk olsa ne renk olurdu?
Benim rengim ‘özgürlük mavisi’. Mavi, özgürlüğün ve aşkın rengi. Tabii bu seçimimde, yay burcu olmamın da etkisiyle en belirgin karakter özelliğim öne çıkıyor. Özgürlüğümden ödün vermemek ve kendimi özgürce ifade edebilmek benim için çok değerli.
KİMSEYE MUHTAÇ OLMADAN AYAKLARIMIN ÜZERİNDE DİMDİK DURABİLMENİN HAYALİNİ KURDUM HEP
Art arda çok iyi projelerde yer aldınız. Şu an kendinizi kariyer yolculuğunuzun neresinde görüyorsunuz? Ufaktan “Ben oldum” duygusu gelmeye başladı mı?
Kariyer yolculuğumun daha başlarında olduğumu düşünüyorum. Oyunculukla ilgili gelişimimle beraber kendi kişisel gelişimime daha çok zaman ayırıyorum. “Ben oldum” demek bana göre değil. Her daim kendime ve oyunculuğuma yeni şeyler katabilme çabasındayım.
Ne olsa “Ben oldum” dersiniz?
Kimseye muhtaç olmadan ayaklarımın üzerinde dimdik durabilmenin hayalini kurdum hep. Daha oyunculuk yolculuğumda doyum noktasına da ulaşmadım. Bu yüzden bana her şey zamanı geldikçe yaşanıyor gibi geliyor.
ANNEM MADDİ ZORLUKLARIMIZI BANA YANSITMAMAYA ÇALIŞTI AMA BEN HER ŞEYİN FARKINDAYDIM
24 yaşındasınız ama 13 yaşından beri çalışıyorsunuz. O yaşta çalışmaya başlamanın size olumlu etkileri mi olumsuz dönüşleri mi daha çok oldu?
Tabii ki erken yaşta sektöre girmemin bana çok faydası oldu. Doğruyu da yanlışı da erken yaşta görmem beni daha bilinçli bir insan haline getirdi.
“Çocukluğumu doya doya yaşadım” diyebiliyor musunuz peki?
Doya doya yaşayamadım. Her istediğim, altın tepside önüme sunulmadı ama arkadaşlarımla sokakta çok güzel vakit geçirdim…
Nasıl bir ailede büyüdünüz?
İlk önce Balıkesir’deydik. Ardından Antalya’ya taşındık. Annem bir gayrimenkul şirketinde çalışıyordu. Ben okula gidiyordum. Birbirimize yardımcı ve arkadaş olduk, birbirimizin arkasını kolladık. Annem, maddi zorlukları bana hiç yansıtmamaya çalıştı. Ama ben her şeyin farkındaydım. O yüzden çok güllük gülistanlık geçmedi yıllar. Ben annemi korudum, kolladım; o beni kolladı. O yüzden İstanbul’a taşındığımızda da para kazanmaya başladığımda da oyunculuk yaparken de her şeyi çok daha farkında olarak yapıyorum.
MİZAH ANLAYIŞIMIZ UYMUYORSA O KİŞİYE KENDİMİ AÇAMAM
Oyunculuğun sizi en cezbeden yanı ne peki?
Her karakterin ruhunu keşfetmek, empati yapmak, ruhuna ruh üflemek.
Ekran karşısında iyi oynayanların çoğu özel hayatında hiç rol yapamadığını söyler. Siz bu konuda kendinizi nasıl buluyorsunuz?
Ben olduğum gibiyim, kendimi kasmıyorum. Gerçek hayatımda da rol yapmak istemiyorum.
Ne olunca karşınızdaki insandan gerçek Afra’yı saklarsınız?
Anlaşamadığım, mizaç olarak uyuşmadığımız hatta mizah anlayışımızın hiç yakın olmadığını düşündüğüm birine kendimi açmam ama ne zaman kendimden bir parça görürüm, onu kendime yakın bulurum, işte o zaman gerçek Afra’yı gösteririm.
MÜKEMMELİYETÇİ YANIM BENİ ÇOK YORUYOR, ÇOK DÜŞÜNMEKTEN BAŞIMA AĞRILAR GİRİYOR
Karakterinizin en baskın özellikleri neler?
Muzip, özgürlükçü ve kırılganım.
Hırslarınız var mıdır? Ya da neyle karşılaşınca hırs yaparsınız?
Hırslıyım demeyelim de mükemmeliyetçiyim sanırım. Bu özelliğimi hem çok seviyorum hem de bu yüzden çok yoruluyorum. Bazen “Neden daha iyisi olmadı?” diye düşünmekten başıma ağrılar giriyor… Ama düşününce her zaman daha iyisi tabii ki vardır. Her şey kusursuz olacak diye bir kural yok. Biraz rahat olmak, sakin durmak lazım.
ÖZGÜRLÜĞÜN OLMADIĞI YERDE AŞK DA YOKTUR
Aşkı nasıl tarif ediyorsunuz? Ve sizce aşkın rengi ne?
En önemli şey; birbirine karşı duyduğun saygıyı korumak. İki kişinin bir olduğu bir duyguda, birbirini ezmeden, özel alanına girmeden, seçimlerine ve özgürlüğüne saygı duyarak birlikte var olabilmesi benim için aşk. Bunlar yoksa zaten aşk da yoktur.
Uzun süredir kendiniz gibi oyuncu olan Mert Yazıcıoğlu ile berabersiniz. Sizce sizi bir arada tutan en temel şey ne?
Aramızdaki bağ diye düşünüyorum. Biriyle sevgiden kaynaklı bir bağ kurabilmek güzel bir şey.
YEŞİLÇAM DÖNEMİNİ, O NAHİFLİĞİ, KIRILGANLIĞI YAŞAMAK İSTERDİM
Şu sıra ‘Yeşilçam’ dizisiyle de gündemdesiniz. Yeşilçam ruhu size ne ifade ediyor?
Yeşilçam ruhunda kaybettiğimiz manevi değerler, insan doğasında henüz kaybolmamış olan romantizm ve masumiyet var. BluTV’nin ‘Yeşilçam’ dizisi de buna vesile oldu.
Normalde nostaljiyi sever misiniz?
Her genç oyuncu gibi ben de Yeşilçam sinemasıyla büyüdüm. Nostaljiyi de seviyorum. Bu projeyi kabul ettikten sonra yakın takipte olduğum Yeşilçam sineması gibi 1960’lı yılların Türkiye’sini de araştırdım. O dönemdeki nahifliği, kırılganlığı ve doğallığı yaşamak isterdim. Şimdi, teknolojiyle beraber farklı deneyimler yaşıyoruz. Her dönemin kendine özgü özellikleri var tabii.