A Milli Takım'ın efsanevi kalecisi Rüştü Reçber'in eşi Işıl Reçber MAG Ocak sayısında kendisi ile ilgili merak edilenleri anlattı A Milli Takım'ın efsanevi kalecisi Rüştü Reçber'in eşi Işıl Reçber MAG Ocak sayısında kendisi ile ilgili merak edilenleri anlattı. İki abiden sonra yaş farkıyla doğan, evin en küçük ve tek kızı olarak el üstünde tutulan bir çocukluk yaşadım. Tüm evin ilgisi ile geçen bir çocukluk geçirdim. Küçük yaşta, abilerim ders çalışırken ben de onlara heveslenerek beş yaşında kendi başıma okuma yazmaya öğrenmeye başlamışım. Her gün ağlarmışım okula gitmek istiyorum diye. Dolayısıyla ailem yaşımı biraz büyüterek ilkokula kaydettirmişler beni. Annem ve babam başlasın bakalım demisler, ama ben hem çok başarılı hem de derecelere giren bir ögrenci olarak okul hayatıma devam ettim. Tabii bunda Türk Dili ve Edebiyatı mezunu eğitimci anneninde etkisi olmuştur. Kariyer planları yapıp en erken 28 yaşında evlenirim diyen ben bakın neler yaşamışım. Başarılı ve milli formayı en fazla giyen bir futbolcunun eşi olarak eşimle bereber çok güzel ve gurur verici anlar yaşadık. Topluma mal olmak ve sevilmek özel bir şey. Tüm dünyada olduğu gibi insanlar kişiyi sahiplenirken ailesini de sahipleniyor aslında. Hep sevgi, saygı ve olağanüstü ilgi ile karşılandık. Tek zorluk; uzun kamplar, ayrılıklar ve alınan kötü sonuçlardaki psikolojik durumdu. Başarısız biten maçlar sonrası sporcular içlerine kapanırlar. Bir süre yalnız kalmak, deşarj olmak, kafayı toparlamak isterler. Eve kapandıkları dönemler de olur. Bir hafta sonu kötü biten derbiden sonra, diğer haftaki maça kadar Rüştü'nün idmanlar dışında dışarı çıkmadığını bilirim. Bu süreçte benim yardımıma çocuklar koşardı; babalarını normale döndürmeleri yüzünü güldürmeleri uzun sürmezdi. Kocam ile on yedi yaşında ortak bir arkadaşımızın iş yerini aynı zamanda ziyaret ettiğimiz sırada tanıstık. Benim için sıradan bir gün ve sıradan bir tanışmaydı. Ama Rüştü, daha sonraki ifadesine göre tanıştırıldığımız zaman içinden; İşte evleneceğim kız demiş. Tanıştığımda Rüştü, Antalya'dan Fenerbahçe\'ye yeni transfer olmuştu. Tebrik ettim bitti. Daha sonra Rüştü bana hislerini açıkladığında “Olmaz, şu an flört etmek için çok erken benim için, arkadaş kalalım dedim. Hem çok yaşım küçüktü hem de bu kadar uzakta olan biriyle imkansızdı. İki yıl bu kararım değişmedi. Ama bu süreçte yaşadıklarım şaka gibiydi. Kocamın önce bana aşık oluşuna aşık oldum, sonra da tanıyınca kendisine aşık oldum.19 yaşında üçüncü görüşmemizde yüzük taktık ve o günden bu yana beraberiz. Ben üniversite dördüncü sınıfta okurken, yirmi yaşında evlendim ve erkenden anne oldum. Kızım Tuana, ben ve kocam hep beraber büyüdük aslında. Anne olduğumun farkına oğlumda vardım diyebilirim. Kızımla arkadaş gibiyimdir hala. Her şeyi birlikte öğrendik ve yaşadık. Bu insanı birbirine daha çok bağlıyor. Birbirinizin eli kolu oluyorsunuz. Bazı şeyler görünmüyor, gözünüze batmıyor. Saygı çok çok önemli. Asla birbirimizi rencide edici ya da geri dönüşü olmayan sözler sarf etmedik, yıkıcı olmadık. Birbirimizin yapmasını istemediklerini yapmadık. Karşıdan ne bekliyorsak onu önce kendimiz yaptık. Saygı, aile içerisinde korunması gerekli bir faktör. Biz, çocuklarımızı da böyle yetiştiriyoruz. Salak kelimesi bile küfürdür bizim ailede mesela. Sevgi yok olmaz, aile olmuşsun bir kere. Ama saygıyı korumak aile fertlerine bağlı. Eşim çok yoğun çalıştığı dönemlerde “Hiçbir şey yapmanı istemiyorum benimle ve çocuklarımızla olmanı istiyorum derdi. Ben de aynen öyle yapardım. İdmanlar ve kamplar dışında ayrılmazdık hiç. çünkü onun mental olarak iyi olması gerekiyordu her zaman. Benim evdeki huzuru sabitlemem gerekliydi ve bu bunu her zaman yaptım. Sporcu, evde sakinlik ve huzura ihtiyaç duyar. Bunu da eşler sağlamalıdır. Dolayısıyla başarıda da başarısızlıkta da eşler büyük etken.