Çok uzun zamandır fotoğraf çekiyorum. Ankara'dayken başlamıştı bu merakım, o zaman aldığım ikinci el Lomo fotoğraf makinemi hala kullanıyorum. Yıllar içinde ara verdiğim oldu ama fotoğraf makinelerim benim her yerde hep bir parçam oldu. Uzun yıllar dijital makinelerle çektim ama son yıllarda tekrar analog çekmeye döndüm ve niye ara vermişim dedim çünkü onun zevki bambaşka. Nereye gidersem gideyim hep elimde bir fotoğraf makinesi varmış gibi etrafıma baktığımı fark ettim ve artık makinemi yanımdan ayırmıyorum. Yıllardır biriken çok fotoğrafım oldu, setlerde de her zaman çekerim. İleride fotoğrafla ilgili yapmak istediğim çok şey var. Hiçbirini bir diğerinden ayıramıyorum açıkçası; hepsini çalışmak, anlamak, deneyimlemek bambaşka zevklerdi. Her seferinde her karakterle ve hikayeyle başka şeyler öğrendim ve kattım kendime. Dizi, sinema, tiyatro tüm bu farklı disiplinlerin arasında olmak benim yolculuğumun bir parçası. Şu an için setteyim ve çalışıyorum. Boş vaktim olursa evde olmak iyi geliyor ya da köpeğim Ginger ile, arkadaşlarımla zaman geçirip fotoğraf çekiyorum. Boş günlerimde oyun ve film izlemek de beni dinlendiriyor. Mutluluğu başkasına ya da bir duruma bağlama hatasını hepimiz yapıyoruz, hala yaptığım zamanlar oluyordur ama artık şunu hatırlayıp kendime söyleyebiliyorum Hayata güven o yolunu buluyor. Kolay değil ama yaşadıklarımız, deneyimlerimiz bizi kendimize iyi geleni bulmaya itiyor; sancılı bir süreç olsa da ben kendime bu zamanı ve imkanı verdim çok yol denedim sonunda evet mutluluğun yolu önce kendini anlamaktan geçiyor, kendine verdiğin şefkatle çözülüyor. Çok uğradım tabii ki herkes gibi. Panikle, üzüntüyle, öfkeyle hareket ettiğim zamanlar da oldu ama sakin kalmaya, zamana bırakmaya ve hayata güvenmeye çalışıyorum artık. Bu dünyada haksızlıklar bitmeyecek ama biz mücadelemize akılcı bir şekilde devam edeceğiz.