Magazin Cesur da olsak yine de insanız yaralanırız

Cesur da olsak yine de insanız yaralanırız

Paylaş
Cesur da olsak yine de insanız yaralanırız

Boya mermisi atan oyuncak silahlarla doğada oynanan airsoft oyunu bir aksiyon filmine dönüştü. "Oyun Bitti" adlı filmin başrol oyuncuları İlay Akkök ve İlker Aksum ile filmde geçen "Cesurlar her zaman yaralanır" sözüyle başlayan keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.

Airsoft oyunlarına meraklı Cenk, Cihan ve arkadaşları, bir Rus takımının kendileriyle para ödüllü bir maç yapmak istediklerini öğrenirler. Ama bir şeyler ters gider ve oyunun içinde oyun başlar. İlay Erkök ve İlker Aksum’u başrollerde izlediğimiz ‘Oyun Bitti’, izleyiciye bol aksiyon vadediyor. Buluştuk, biraz oyunları, biraz gerçekleri konuştuk.

Haberin Devamı

HAYATIN İÇİNDEYSEN HEP YARALISIN

‘Oyun Bitti’ 27 Ekim’de vizyona girdi. Yeni bir proje hayata geçerken, üretim aşaması mı daha sancılı oluyor, yoksa izleyiciyle buluştuğu zaman mı?

İlay Erkök: İkisi de ayrı sancılı. Bir karakteri yaratırken daha önce hayat verdiğimiz karakterlere benzememesi için çaba sarf ediyoruz. Diğerleriyle aynı renkte gitmemeye çalışıyoruz. Filmin izleyiciyle buluşması da çok sancılı çünkü o duyguyu izleyiciye ne kadar verebildik, geri dönüşü nasıl olacak? Bunlar da merak ve heyecan uyandırıyor.

İlker Aksum: Yaratım kısmı her zaman sancılıdır ama yayın kısmında da çok fazla sancı var. Türkiye’de 2683 salon var, peki biz kaç salonda gösterime gireceğiz? İşte ona göre yayın sancısı başlar. Düşünün, biz 400 salonda birden gösterime girersek, seyirci zaten geldiğinde bizden başka bir şey göremeyecek. Burada maalesef para konuşuyor ve bu sadece bizde değil, dünyanın her yerinde böyle. Bu yanıyla sinema ne yazık ki ticaridir. Parası olmayan sinema yapamaz. İstisnalar tabii ki vardır ama kaideyi bozmaz.

Haberin Devamı

Filmin sloganı, “Bu sıradan bir oyun değil.” Bu oyunu sıra dışı yapan yanları neler?

İ.E.: Bu oyunu sıra dışı yapan en temel şey oyunun içinde oyun olması.

Karakterler sizi zorladı mı yoksa kolay mıydı bağ kurmak?

İ.E.: Deren karakteri sevdiği adamla evlenmek istiyor. Çok aşık fakat evlenmek için paraya ihtiyaçları var ve Deren de bu para kaygısına düşüyor. Bir ev kurmak aynı zamanda bir para demek çünkü... Benim de hikayede bu oyuna girme sebebim aslında para kazanacak olmamız. Ha ama kendimle bu konuda çok empati kuramıyorum çünkü ben İlay olarak hayatta kısa vadeli plan yapan bir insan değilimdir. Deren daha duygularıyla hareket ediyor, ben daha mantıklıyımdır.

İ.A.: Sinemada kulvarlar var; romantik, aksiyon, macera gibi… Bu bir aksiyonmacera filmi. Dolayısıyla burada biraz tecrübeli olmanız gerekir. Ben burada organizasyonu yapan bir karakteri oynuyorum. Bütün oyunu kuran, planlayan kişiyim.

CESARET, NEYLE KARŞILAŞACAĞINI BİLMEMEKTEN GELİR

Filmde geçen, “Cesurlar her zaman yaralanır” sözü epey düşündürücü. Siz gerçek hayatta yaralanmaya açık olan o cesurlardan mısınız yoksa kalkanlarınız var mıdır hep?

Haberin Devamı

İ.A.: Her ikisi de var bende. Cesur bulurum kendimi ve yaralanmaya açığım; kalkanım da vardır ama yine yaralanmaya açığım çünkü kalkanın olsa da yaralanırsın. Kendini istediğin kadar koru, bu seni yaralanmaktan kurtarmaz. Dolayısıyla hayatın içindeysen zaten yaralısın bence.

İ.E.: Bir de tedbiri nereden alacağını bilemezsin ki… Cesaret aslında yola çıkarken neyle karşılaşacağını bilmediğin için hissedebildiğin bir şey.

İ.A.: Bilsen de yaralanırsın! Sen istediğin kadar hazır ol bir şeylere, senin dışında bir dünya faktör var.

İLAY ERKÖK: 

SOSYAL MEDYADA BİRİYLE ARKADAŞ OLAMAM

İlay Hanım, “Zamanda yolculuk şansım olsa 50’lerde, insanların birbirine mektup yazdığı yıllarda yaşamak isterdim” demişsiniz. Romantik ve duygusal biri misiniz?

İ.E.: Ben çok mektup yazarım. Yurt dışındayken oradan aileme, arkadaşlarıma hep mektup yazarım. Uzun zaman kalmaktan da bahsetmiyorum, tatildeyken de yazarım. Anıların her zaman tazelenmeye ihtiyacı olduğuna inanıyorum. Eski erkek arkadaşlarımın yazdığı mektuplar bile durur hâlâ bende. İnsanoğlu bazen yaşadığı şeyleri kafasında farklılaştırıp onun o haline inanmaya başlıyor. Ama yazdığın zaman o kayıt altındadır ve gerçeği çarpıtamazsın. Sosyal medya arkadaşlığı da hiç bana göre değildir o yüzden. Bende her şey yüz yüze olmalı.

Haberin Devamı

İLKER AKSUM:

TİYATRO KUTSAL DEĞİLDİR ANAM ÖLSE AKŞAMINDA SAHNEYE ÇIKMAM BEN ABİ!

Filmde kazanmaya odaklı karakterleri oynuyorsunuz. Gerçek hayatta bu anlamda hırslı mısınızdır?

İ.A.: Oyunculukta korkunç hırslıyım ve iddialıyım ama mesela bir ara stand-up yapmak istedim. Cem Yılmaz’ı hiç izlememiştim. İzlediğim gün vazgeçtim.

Neden?

İ.A.: Hem zeka olarak hem anlatım biçimi ve tarz olarak onunla başa çıkmam mümkün değil. Daha iyisini yapamayacağım hiçbir işe elimi sürmem.

Genellikle eğitimli oyuncular, “Televizyon oyunculuğu için iyi oyuncu olmaya gerek yok” diyorlar. Katılıyor musunuz?

Haberin Devamı

İ.E.: Katılıyorum. Seyircinin de bunun artık çok iyi ayırdında olduğunu düşünüyorum.

İ.A.: Oynatılır, seyirci de bunun notunu verir. Bu armut, bu kazma der geçer. Hiçbir drama değeri yoktur. Ama gerçek oyuncu ne televizyonu ne tiyatroyu ne sinemayı hafife alır. Hepsinde kendini en iyi şekilde göstermek zorundadır.

“Oyunculuğun er meydanı tiyatro” ifadesine katılıyorsunuz o zaman?

İ.E.: Oyuncu olmayan tiyatroda var olamaz. Televizyondaki gibi seni kimse kurtaramaz. Tekrarı yok bir kere. Oynayamazsan tokadı yemişsin demektir.

İ.A.: Hele Ankara izleyicisi gibi bir izleyici karşısındaysan kafana domates yersin. Ama şuna da katılmıyorum. “Tiyatro kutsaldır” denir mesela, hayır tiyatro kustal değildir. “Annem öldü akşam sahneye çıktım” derler, annenle aran nasıldı acaba? Benim anam ölürse ben akşam sahneye çıkamam abi!

Kısa kısa…

Aşkın zoru mu makbul, daha huzurlu ve kolay akanı mı?

İ.E.: Dengeden yanayım. Çok stabil giderse sıkılırım, çok git-gel de yorar.

İ.A.: Ben de dengeden yanayım

Sizi hayata bağlayan şey ne ya da kim?

İ.A.: Eşim.

İ.E.: Abim.

En yakın arkadaşlarınız genellikle en çok hangi huyunuzdan dert yanar?

İ.E.: Sabrımdan. Gereğinden fazla sabırlıyım.

İ.A.: Hiperaktifim ben. Hiç durmadığım için, “Bir dur bee” cümlesini sık duyarım.

İyi bir erkek yalanı?

İ.E.: Uyuyordum, görmemişim.

İ.A.: Hemen geliyorum.

İyi bir kadın yalanı?

İ.A.: Kadın zaten yalancı, her şeyi yalan. (Gülüyor) Erkekler o kadar iyi yalan söyleyemiyor bence kadınlar daha iyi yalan söylüyor.

İ.E.: Beş dakikaya hazırım. Bir de ayrılma aşamasındayken, muhtemelen tam bitirmek istemediği için, “Arkadaş kalalım” yalanını çok söylüyorlar.

İ.A.: Bence kadınlar bitirince tak diye bitiriyor ya! Sabır taşı gibiler. Sabır… sabır… sabır ama sonra bir anda küt diye bitirebiliyorlar.