Anne olmak istiyorum
8 yaşında seslendirme ve dizi oyunculuğuna başlayan Rojda Demirer bunca yıldız hayatımızda, evimizde... 'Aşk Olsun', 'Ağa Kızı', 'Candan Öte', 'Geniş Aile', 'Melekler Korusun' dizilerinden sonra şimdi de 'Alev Alev'de rol alıyor
ÖMER GÖREN
ogoren.aktuel@gmail.com
Rojda Demirer (32) ile diziyi konuştuk elbette ama özel hayatını da sohbete kattık. Diyarbakırlı Raman Aşireti’ne bağlı bir Kürt kızı olan, ne var ki tek kelime Kürtçe bilmeyen Rojda “Oyunculukta hayallerim kalmadı, şimdi anne olmak istiyorum” dedi.
- Kendini bize tanıtır mısın?
Aslen Diyarbakırlı olup 12.08.1980 yılında Ankara’da doğdum. Raman Aşireti’ne bağlı ama Kürtçe bilmeyen bir Kürt kızıyım. İki kız kardeşiz. Babamı çok küçük yaşta kaybettim. Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuarı Tiyatro Bölümü’nden 2001’de mezun oldum. 2002’de Devlet Tiyatrosu’na girdim, mecburi hizmet nedeniyle Trabzon Devlet Tiyatrosu’nda göreve başladım. 2008’de istifa ettim, çünkü İstanbul’daki dizi çekimi yüzünden sürekli İstanbul-Trabzon arasında gidip geliyordum. Bu trafik beni yormuştu.
- ‘Alev Alev’ dizisinden başrol teklifi kimden ve nasıl geldi?
Teklif Türker İnanoğlu’ndan geldi. Görüşmemiz esnasında filmi ve rolü en ince detayına kadar öyle bir anlattı ki senaryoyu okumama gerek kalmadan “Kesinlikle bu rolü oynamak istiyorum” dedim.
- Oynamak için yanıp tutuştuğun rol var mı?
Bir takım saplantıları olan, hastalıklı, bağımlı, biraz daha uçlarda, farklı, çok kötü bir karakteri oynayarak seyirciyi ters köşeye yatırmak isterim.
- Aslen tiyatrocusun. Dizi oyunculuğu yapmanın başında maddiyat geliyordur herhalde.
Doğruya doğru. “Maddiyat gelmiyor” desem yalan olur. Parasından dolayı dizilerde oynuyoruz. Ama büyük bir kitleye de dizi sayesinde ulaşıyoruz. İnsanların sevgisini kazanmak açısından çok mutlu edici bir şey! Bunların dışında bu işin çekilir hiçbir tarafı yok. Dizi çekerken gerçekten çok yoruluyorum. Hayatımızdan feragat ediyoruz resmen. Bunun karşılığını da maddi anlamda almamız gerekiyor. “Çikolata dükkanımız var”
- Yatırımların var mı bari?
Gayrimenkul yatırımları yapıyorum. Onun dışında, 2009 yılında ablamla birlikte Nişantaşı’nda çikolata dükkanı açtık. Çocukluk hayalimiz ve tek tutkumuzdu. Kendi markamızı yaratmış olduk. Çikolatalarıma bayılıyorum.
- Madem söz açıldı: En çok sevdiğin üç şey?
Ailem, köpeklerim ve çikolatalarım. Çikolatalarımı anlattım. Köpeklerime gelince: Çocukluğumdan beri, aklınıza ne geliyorsa her türlü hayvanım vardı evimizde: Kaplumbağa, tavşan, kuş, balık... Şu anda da üç köpeğim var. Biri 17 yaşında sakallı Collier ve Terrier karışımı Kuki. Diğeri 1 yaşında King Charles cinsi Bambi. Üçüncüsü de sokakta yaralı olarak bulduğumuz, Terrier cinsi 6 yaşındaki Ceki.
- Olmazsa olmazların var mıdır?
Ailem, dostlarım, köpeklerim ve mutlaka zaman. Kendime vakit ayıramaz hale geldim. Hep şunu sorguluyorum: Neden para kazanıyorsun? Mutlu yaşamak için. Peki, mutlu yaşayamadıktan sonra para kazanmanın anlamı ne? İşte bu yüzden bu genç yaşımda biraz da kendime vakit ayırarak yaşamak istiyorum.
- ‘Keşke’lerin seni çok etkiler mi?
Genelde özel hayatımda oldu o ‘keşke’ler. Anlatamam tabii. Ama çok fazla ‘keşke’ dememeye çalışıyorum.
- Birkaç kelimeyle kendini anlatmanı istesek?...
Çok dakik, aşırı programlı, müthiş disiplinliyim. Girdiğim her ortamda kendimi hemen kabul ettirir, sevdiririm. Sanırım şeytan tüyü var bende. Şiir yazmak, spor yapmak, konsere gitmek ve uyumak hobilerim. Fobim ise son zamanlarda çıktı ortaya: Kapalı yer korkusu, yani klostrofobi. Bir de yükseklik fobim vardı ama evimi 27’nci kattan alarak bu korkumu yendim.
- Giyim tarzın nasıl?
Tarzım ‘smart casual’, yani spor şık giyim. Ve tarzımın dışına da kesinlikle çıkmam. Sırf moda diye değil, kendime yakışanı giyerim. Topuklu ayakkabıdan nefret eder, düz ve rahat ayakkabıları yeğlerim.
- Mankenlik veya modellik teklifleri geldi mi?
Manken olmayı hiç düşünmedim. Çünkü bu iş için boyum yeterli değil. Belki 10 santim daha uzun olsaydım, düşünebilirdim.
- Bir daha dünyaya gelsen ne olmak isterdin?
Oyunculuk dışında diyorsanız, sesim güzel olsaydı, solist olmak isterdim. Keşke öyle bir yeteneğim olsaydı da sahnede şarkı söylüyor olabilseydim. Çünkü şarkı söylemenin çok büyük bir güç olduğuna inanıyorum. Bu, çok büyük bir arınma gibi geliyor bana.
- Biraz da özel konulara girelim mi? Mesela sevgilin olduğunu biliyoruz. Mutlu musun?
Bu sektörle hiç ilgisi olmayan, spor hocalığı yapan Erhan Ünal adlı bir sevgilim var. 4 yıldır güzel bir ilişki içindeyiz. Özel hayatını sakin ve huzurlu yaşamayı seven bir insanım. Öyle de bir kişi var hayatımda. Tabiatım gereği özelimi de içimde yaşıyorum. Daha öncekiler genellikle platonik aşklardı. İç dünyamı fazla açamadığım, kendime dönük bir tip olduğum için... Artık o çekingenliği attım üzerimden.
‘Sınırlarımı esnetebilirim’
- Sevişme ve öpüşme sahneleriyle ilgili ne düşünüyorsun?
Öpüşme-sevişme sahnelerinden ya da çıplaklıktan rahatsız oluyorum, gerilip bu sahneleri rahat canlandıramıyorum diye bunca yıllık oyunculuk kariyerimi ve eğitimimi çöpe atacak değilim. Hepimiz oyuncu olsak da herkesin farklı bir duruşu var. Filmlerde, dizilerde sevişme sahnelerini “mış” gibi yapıyoruz da öpüşme sahnelerini “mış” gibi yapınca neden olay oluyor anlamıyorum. Ona bakarsanız, sevişmek de öpüşmek gibi, doğal bir şey değil mi? Kaldı ki bunlar benim de gerildiğim sahneler, ama yapımcı ısrar ederse, kendi kriterlerim ve yapabildiklerim kapsamında bu sınırlarımı birazcık esnetebilirim. ‘Alev Alev’de kaçamadığım öpüşme sahnelerim gibi.
Sahil kasabasında yaşam
- Hayallerin var mı?
Konservatuvarda devlet tiyatrosuna girmek ve bir sinema filminde oynamak istiyordum. İki hayalim de gerçekleşti. Bugüne kadar da oyuncu olarak yapabileceğim her şeyi yaptım. Doyuma ulaştığımı hissediyorum. Bu yüzden bundan sonraki hayallerim özel hayatımla ilgili olacak. Bir erkek çocuk annesi olmak istiyorum. Böyle konuştuğumda şaşırıyorlar ama hırsları olan biri olmadım ve çok çocuk bana zor gibi geliyor. Gerçi hayat bu. Belli de olmaz. Evet, anne olmayı ve sakin bir sahil kasabasında çekirdek ailemle birlikte yaşamayı hayal ediyorum.
(24.11.2012 tarihli Cumartesi Postası'ndan alınmıştır.)
- Pekmezi yıllarca yanlış yemişiz! Kalsiyum ve demir deposu karışım: Kemikleri taş gibi yapıyor, bağırsakları makine gibi çalıştırıyor
- Gece 1 damla süren sabah genç uyanıyor! İnce çizgileri santim santim dolduruyor: Yüzde 100 doğal nemlendirici, kolajen üretimini hızlandırıyor
- İbrahim Saraçoğlu işaret etti: B12 eksikliğini tarihe gömüyor, kabızlığı bitiriyor! Yiyen gün boyu acıkmıyor, karnı dümdüz yapıyor
- Fondötenin adını unutturan maske! Cildiniz kar gibi beyazlatıyor: Pirinç unu ile birleştirin
- Evinde kaktüs yetiştirenlere için vakit geldi! Bu bakımları şimdi yaparsanız kaktüsler yaz ayınca çiçek açar