Cumartesi Postası 'Kadavra olmak istiyorum'

'Kadavra olmak istiyorum'

Paylaş
'Kadavra olmak istiyorum'

Sahnesi, yaptığı albümlerin önüne geçen Cenk Eren bir ilke imza attı: 20 yıl önce hayatını kaybeden efsanevi sanatçı Tanju Okan'ın şarkılarını seslendirdiği bir albüm yaptı. Albüm 'En çok satanlar listesi'nin ikinci sırasına yerleşti. Cenk Eren ile muhabbetimiz renkliydi

Haberin Devamı

Röportaj: Elmas DERECİ

elmasdereci@gmail.com

Son albümde umduğunuzu bulabildiniz mi?

Altı yıldır düşünüyordum. Tanju Okan şarkılarını söylemek riskli ve zordur, bu riski almam çok kolay olmadı. Şu anda albüm en çok satanlar listesinde ikinci, demek ki altından kalkabilmişim, bu nedenle çok mutluyum.

Klip şarkısını nasıl belirlediniz?

Tanju Okan denince akla ilk ‘Kadınım’ şarkısı gelir. Biz de klibi, sanatçının son yıllarını yaşadığı Urla’da çektik.

Neden Tanju Okan şarkıları?

Tanju Okan’ın yorumladığı şarkıları çok severim. Şimdikilerden daha farklı, naif, dingin ve içten. Yıllarca sahnede de seslendirdim. İyi tepkiler geldi, ses tınım ve rengim benziyor onunkine. Üstelik kimse onun şarkılarını albüm yapmamıştı. Bu yüzden istedim.

Haberin Devamı

Neden bunu kariyerinizin en önemli albümü olarak nitelendiriyorsunuz?

İyi bir sahne şarkıcısıyım, önceki yedi albümüm hep sahnemin arkasında kaldı. Bu gerçekten en iyi albümüm oldu.

“Ezilen bir nesildik”

Cenk Eren altın çağını yaşadı mı?

Kaderciyim, alnıma yazılanı yaşayacağıma inanıyorum. Bu yüzden hesap kitap yapmam. Benim için hayatımın en güzel yılları 1993’te İstanbul’a geldiğim ve popüler olmaya başladığım dönemdir.

Gerçek adınız Yüksel Venedik’miş. İnsanı, en iyi kendi bilir. Yüksel Venedik nasıl biridir?

Ankara’da küçük bir mahallede büyüdüm. Ezilen bir nesildik. O ürkekliğimiz sonraki yıllarda insanlara ukalalık gibi göründü. Halen, binlerce kişinin karşısında şarkı söyleyen birisi olmama rağmen utangacım. Evime gelirken köşede üç-beş kişi birikmişse yolumu değiştirip arka sokaktan dolaştığım oluyor. Gören ‘selam vermiyor, kendini beğenmiş’ diye düşünse de utangacım işte. Ukalalık, kibir kapımdan giremez. Bugünlere tırmanarak, düşüp kalkarak, her yerim parçalanarak geldim. Onca acıdan geçmiş biri nasıl kibirli olur? Kendimi çok iyi ifade edemiyorum.

Utangaçlığınızı çözmenin üzerine gitmediniz mi hiç?

Amaaaan, ne yapacağım bu yaştan sonra, benim dünyam zaten çok güzel. Güzel bir hayat yaşadım, çok anne-baba duası aldım. En büyük servetim yeğenlerim, ağabeylerim, ablalarımın olduğu ailem ve arkadaşlarım. Babam hayattayken sahneden iner, onlara gider, annemle babamın arasına kıvrılıp yatardım. En güzel, en korunaklı, en temiz, en menfaatsiz yer orası. Televizyon, gazete, ışıltılı hayat sadece işimin bir parçası.

Haberin Devamı

‘İstemeden kırdıklarım oldu’

“Ahhh kalbim!” diyecek kadar acı duyduğunuz oldu mu?

Defalarca. Bir olay karşısında kalbiniz acımıyorsa sadece nefes alan birisinizdir. Mesela, annem çarşı-pazarı çok sever ama artık sağlık nedeniyle tek başına dışarı çıkamıyor. Bir gün onu tekerlekli sandalyeyle pazara götürdüm, çok mutlu oldu. Annem için güzel bir şey yaptığımı biliyor olmama rağmen içim ürperdi, kalbim sızladı ve bu durum canımı çok yaktı.

Affedemediğiniz bir şeyiniz var mı?

Gençliğimde ve sonrasında çok hırçınlıklarım oldu. İstemeden kırdıklarım oldu. Bu meslekte mücadele acımasız. Herkes birbirine kılıç sallayabilir, insanları yaralayabilirsiniz. Bu huyları törpüledim, son albümün yansıttığı dinginlik gibi. Affedemediğim bir şey mi? Var. Özel bir konu. Affetmem, affedeceğimi de düşünmem.

Haberin Devamı

Kendinizden söz ediyorum. Kendinizi affettiğinizde başkalarını da affedersiniz!

Doğru. Ama ben ‘düşünmüyorum, attım onu’ diyorum.

'Karavan tatili hayalim var'

Yapmak isteyip de yapamadığınız bir şey var mı?

Şarkıcı olmak istedim, oldum. Artık karavanla Türkiye turu yapmak istiyorum. Kendim kullanacağım, istediğim yerde duracağım. Üç-beş ay filan sürer. Bir sahil kasabasına yerleşmeyi düşünmem. Ben büyük şehir insanıyım. Şehrin göbeğinde, kalabalıkta insanlarla yaşamayı, balık pazarında olmayı, o keşmekeşi, trafiği bile zaman zaman seviyorum.

Kendinize karşı dürüst müsünüz?

İnsanın kendinden bile sakladığı noktalar olabiliyor. İnanmak istediğim şeylere inanıyorum, bu anlamda dürüst değilim. Ve bazen mutlu olmak için her insan kadar kendime yalan söylüyorum.

Bunlar ağırlık değil mi? Yük yapmıyor mu?

Yapıyor. Üstelik başkalarının 80 yılda yaşadığını bizim mesleğimizdekiler 30 yıla sığdırıyor, bu da insanı perişan ediyor. Bu yüzden bazen sivriliklerimiz, ‘kapris’ diye tanımlanan davranışlarımız oluyor. Her şey o kadar yorucu ki. Kulvarınıza giren çıkan, önünüzü kesmeye, daraltmaya çalışanlar... Kimse “Ben yapmam, kendi kulvarımdayım, kimse benim rakibim değil” diyemez, derse de doğru değildir.

Haberin Devamı

İstediğiniz hayat bu mu?

Benim için bu. Daha fazlası yok. Herkes ille Tarkan, Ajda Pekkan olmak durumunda değil. Kendimi çok iyi bir yerde görüyor, çok iyi hissediyorum, şükürler olsun. Bundan sonra maddiyatı değil, maneviyatı önemsiyorum. Daha fazlasını istersem yukarıdaki de ‘hooop!’ der yani. Çok zor şartlarda yaşayanlara bakınca ‘şuyum da buyum da olsun’ demek günah olur.

'Hesabımı Allah'a vereceğim'

İbadet ediyor musunuz?

Kendi içimde, evet. Açıkta yapmanın önemi yok bence. Bazen cuma namazına gider, oruç tutarım. Neyi yapıyor veya yapmıyorsam, Allah’la benim aramda. Hesabını ben vereceğim.

Ölümden korkar mısınız?

Bildiğimiz bir gerçekten neden korkayım? Bu bir döngü. Allah ölümün de hayırlısını nasip etsin. Sonrasında kaybettiklerinizle bir yerlerde karşılaşacaksınız, ona inanıyorum, biliyorum. Ölünce kadavra olmak istiyorum. Tıp öğrencilerine ve insanlığa faydam olsun. Günah mı bilmem. Bildiğim kadarıyla kimsesizleri kadavra yapıyorlar ama o zaman o günah değil mi?

'Etli patatese bayılırım'

Cenk Eren evde nasıl biridir? Ne yapar, ne sever?

Evde olmak ve evi yaşamak iyidir. Evle ve bahçeyle uğraşmayı çok severim. Bahçem yok ama balkonda bir şeyler yetiştirmek, yemek yapmak terapi oluyor bana. Tencere yemeklerinin hepsini yaparım, en sevdiğim de etli patates yemeğidir. Soğanını ve salçasını iyi ayarlarsanız, özellikle kışın çok lezzetlidir. Ocakta tencere olması bana o evde yaşandığı hissini verir. İstiklal Caddesi’nde yürümek, Kapalıçarşı’ya gitmek, Ortaköy’de şöyle bir nefes almak, İstanbul’u yürüyerek dolaşmak, koklamak da bana terapidir.