Cumartesi Postası Kork benden Trump!

Kork benden Trump!

Paylaş
Kork benden Trump!

Amerika Başkanı Trump kabin yasağı modası başlattı! İngiltere de takip etti. Artık uçağınız İstanbul’dan kalkıyorsa laptop’lar, tabletler, e-kitaplar hooop bavula! Peki, ne yapacağız biz saatlerce havada? İşte yeni yazarımız Gözde Tezer'in ilk yazısı...

Dava açıyorum Donald Trump sana! Tazminat davası! Uçak fobimi yeneyim diye psikologlara akıttığım tüm paralar boşa gitti. Tam yükseklik korkum bitti, bu kez Trump kabin yasağı modası başlattı. New York uçuşum var haftaya. Aklıma kötü kötü şeyler geliyor.

Uçaktayım. Yanıma bebekli bir kadın oturmuş mesela. Kucağında da kıyamet günü gibi ağlayan bebeği. 2016 doğumlu bir bebek nerden bilsin eline tablet verilmeden sesini kesmeyi? Nasıl bir yırtınmak, sanırsın bağrını kartallar deşiyor. E diğer bebeler de durur mu? Meksika dalgası bu! Artık New York’a kadar toplu ayin!

UÇAK BAKIMI MI? UYKU HAPI MI?

Uyku hapı mı götürsem acaba? Ama değilim ki o prenses gibi uyuyan kızlardan. Horluyorum! Korkar valla herkes! Hostese söylerler, uyandırırlar beni. Ayrıca son uyku haplı uçuşumda, kafamı yan koltuktaki teyzenin memelerinde bulmuşluğum var.

Peki bu 10 saatlik uçuşta ne yapabilirim? Kitap okursun. Hatta yazarsın bile. Spor da yaparsın. Ciddiyim. Tuvalette 25 squat. Kil maskesi falan belki yüzüne. 15 dakika beklesin yüzünde öcü gibi. Ayin öyle değil böyle yapılır çocuklar!


Uçaklarda yüz maskeli kadınlar görürseniz korkmayın.

Sahiden, ne yapıyorduk biz tüm bu teknolojik oyuncaklarımız yokken uçaklarda? Bir saniye...

Hatırladım! Ama yok! İşte onu yapamam! Uçak eğlencesiydi küçüklüğümün. Bilet fiyatlarının bu kadar ucuzlamadığı, Şeyma Subaşı bile olsan özel uçak kullanamayacağın zamanlardı. ‘Ünlü’ dolardı o yıllarda business class. Ve saçları iki yandan toplu, sarışın bir kız çocuğuysanız, her yere rahatça sızabilirdiniz. Ne zaman uçağa binsek, kemer ikaz ışıkları söner sönmez kalkardım ekonomideki annemlerin yanından. Ve başlardı business class’ta imza terörüm! Burak Kut, Tarkan, Yonca Evcimik, Sertab Erener...

Hatta kim olduğunu o zamanlar bilmediğim ama sırf tipinden ötürü ünlü mü olduğuna kanaat getirdiğim Bülent Ersoy’dan bile imza almışlığım var!

İmza defterimi evde unuttuğum bir uçuştu. Havayolu dergisinden Osmanlı mutfağını anlatan bol resimli bir sayfa koparıp koştum yanına: “Şeyyy bir imza alacaktım da...’’ “Uzat çocuğum’’ dedi, uzattım. Osmanlı soframa baktı, baktı, baktı, ‘’Neresini imzalayayım evladım’’ dedi. “Şu köftelerin tam üstünü lütfen.” Ünlülerle röportaj yaparken duyduğum tuhaf ezikliğin sebebi de bu sanırım: Eski bir terörist olmam!

GİTTİ NOBEL!

Küçüklüğüm demişken...

Küçüklüğümde bırakamadığım bir korku daha: Ya bavullarım havaalanında başka birininkiyle karışırsa? Kabin yasağı da geldiğine göre, bu kez içinde laptop’umla...

Ve o bavulumu yanlışlıkla alan şahıs, çok ünlü bir yayınevi sahibinin kız arkadaşı falansa? Okuttuğum kimsenin yayınlamak istemediği ama bence kesin Nobellik kitabımı, bilgisayarımı karıştırırken bulup, kendi adıyla bastırırsa? Kaltak!

Bak şimdi aklıma daha da kötü şeyler geldi! Sevgilim de uçacak benden sonra Amerika’ya. Hissediyorum, yanına kesin Adriana Lima gibi bir kadın oturacak. Tablet yok, laptop yok, ikisi de sıkılacak. E bir süre sonra laf lafı açacak. Diş macunu reklamlarındaki gibi gülümseyecek Lima, sevgilime. El ele inecekler mutluluğa kalkan son uçağımdan!

Trump sen bunları hiç düşünmedin değil mi?

Hiç!

Duygularımla oynama. Saçları iki yandan toplu küçük teröristi uyandırma bak. Gelirim o Beyaz Saray’ın önüne tehdit neymiş görürsün.

Haberin Devamı