Pazar Postası Erdal Özyağcılar & Serra Pirinç: Oyunculuk kara sevda ile yapılır, her oyuncuya 'Duayen', 'Usta' diyemeyiz
Paylaş
Erdal Özyağcılar & Serra Pirinç: Oyunculuk kara sevda ile yapılır, her oyuncuya 'Duayen', 'Usta' diyemeyiz

Erdal Özyağcılar, 55 yıllık deneyimiyle ekranda yine büyüleyecek. Genç oyuncu Serra Pirinç ile birbirine çok düşkün baba-kız rolünde izleyeceğiz onları. Buluştuk; aile, değişen değerler ve oyunculuk üzerine konuştuk. Oya ÇINAR / oya.cinar@posta.com.tr

‘Benim Güzel Ailem’de baba-kız olarak izleyeceğiz sizi. Rasim ve Damla’yı nasıl anlatırsınız?

Haberin Devamı

ERDAL ÖZYAĞCILAR: Rasim bir börekçi, aynı zamanda klasik bir baba figürü. Dramatik bir baba tipi değil. Günlük hayatta Mardin’den tutun Çanakkale’ye, Trabzon’dan Hatay’a kadar bu coğrafyanın insanını, bu coğrafyanın baba figürünü yansıtıyor. Sevecen, çocuklarına düşkün, en küçük kızına daha düşkün. Tabii kızlar büyüyüp evlilikler başlayınca sorunlar da başlıyor.

SERRA PİRİNÇ: Damla çok kendi halinde bir kız ama babasıyla çok farklı bir ilişkisi var. Ona hayatındaki herkesten, her şeyden daha düşkün. Her adımını babasını üzmemek adına atıyor. Çok kontrollü.

Dizinin adı bile romantik. Özlenen duyguları anlatıyor. Ama aile kavramının günümüzde çok değiştiğini düşünürsek, izleyeceğimiz aile insanlara nasıl bir duygu geçirecek sizce?

Haberin Devamı

E.Ö.: Gerçekçi bir öykü, bir Kore uyarlaması. Enteresandır ki Kore aile yapısıyla Türkiye aile yapısı benziyormuş mesela. Sadece şöyle bir şey yapıldı. Senaryo olduğu gibi Türkçeleştirilmedi. Bizim motiflerimize göre yeniden yazıldı.

ÖVGÜ İFADELERİNİ HERKESE YAPIŞTIRMAYALIM

Sizce kime ‘usta’ denir?

E.Ö.: Usta ifadesini severim. Yönetmenlerime hep “Hocam” derim. Onlar da bana “Ustam” der. Ama duayen lafından hoşlanmam. En üst nokta dediğiniz yer görecelidir. Marlon Brando’nun anlattığı şöyle güzel bir hikaye var. Bir gazeteci ona diyor ki, “Amerika’nın en iyi oyuncusu sizsiniz.” O sırada yanda bir köpek var. Masada da peksimet var. Marlon Brando köpeğe sesleniyor. “Albert” diyerek çağırıyor. Köpek geliyor, Marlon Brando ona elindeki peksimeti veriyor. Sonra gazeteciye diyor ki, “Bakın mesela, bu Albert aslında benden hiç hoşlanmaz ama peksimeti görünce nasıl güzel oynadı, görüyor musunuz?” (Gülüyor) Durumu güzel özetleyen bir hikaye. O yüzden bu ‘en iyisi’ ifadelerini çok kolay yapıştırmamak lazım.


 

GENÇLER YERE BAKARAK OYNADIKLARINDA ONLARI UYARIYORUM

Erdal Bey, genç oyuncular için deneyimli oyuncularla bir arada olmak büyük şans zaten ama siz gençlerle çalışırken ne hissediyorsunuz?

E.Ö.: Sen ne bilirsen bil! Öğrenilecek şeyler asla bitmez. Bu da her zaman yaşla ya da deneyimle gelmez. Genç arkadaşlarımdan çok şey öğreniyorum. Bazen bir rolü senin hiç tahmin edemeyeceğin şekilde ele alabiliyorlar. Rolü renklendirebiliyorlar. Bazen bunu yapayım derken ters sonuçlar çıkıyor ortaya, o zaman da ben yine devreye girip uyarıyorum onları. (Gülüyor)

Haberin Devamı

S.P.: Erdal abi benim için yaşayan bir efsane. Sette sürekli gözüm onun üzerinde. Hep ondan bir şey öğrenmeye çalışıyorum. Müthiş bir şans ve deneyim benim için onunla çalışmak.

Erdal Bey iltifattan çok hoşlanmıyor yalnız. Daha önceki röportajımızdan hatırlıyorum. Doğru, değil mi?

E.Ö.: Ben işimi iyi yapmaya çalışıyorum, işimin kara sevdalısıyım ve bu işin içinde olan herkese de büyük saygım var.
55 yıllık bir deneyimim var ama hiçbir zaman bilgilerimi kendime saklamam. Hocalık yapmaktan hiç hoşlanmam ama bilgi aktarmak, paylaşmak… Bunları çok değerli bulurum. Mesela bazı genç arkadaşlarımız oynarken yere çok bakıyor. Ya da kilitlenip direkt karşı tarafın gözünün içine bakıyor. Bu da yanlış. Bunları gördüğüm zaman hemen ikazımı yaparım ama deneyim ve bilgi insanı tek başına duayen yapmaz.

Haberin Devamı

SANATÇI ÖZGÜRDÜR; MERVE DİZDAR MUHTEŞEM BİR OYUNCU, TABİİ Kİ FİKRİNİ İFADE EDECEK

Merve Dizdar’ın Cannes’da ‘En İyi Kadın Oyuncu’ ödülünü alması sizde nasıl duygular uyandırdı? Şaşırdınız mı?

E.Ö.: Hiç şaşırmadım. Merve muhteşem bir oyuncu ve aldığı ödül hepimizde muhteşem duygular uyandırdı. Ben, Merve’nin konuşmasını da çok sevdim. Kadınlarımız konuşacak. Orada bir ödül almış, tabii ki kadınlar hakkında konuşacak. Sanatçı özgürdür. Onun hiçbir ifadesinde siyasi bir mesaj olmaz. Hissettiği duyguyu konuşuyor sanatçı. “Yok onu demek istedi, yok bunu demek istedi” diye çarpıtmaya çalışıyorlar. Bırakın abi, ne alakası var. Kadın almış ödülünü çatır çatır, mis gibi de konuşmuş. Bize ancak alkışlamak düşer.

S.P.: Gurur duydum, çok hak edilmiş bir ödül. Kendimle ilgili böyle hayaller kurduğumda bana çok ütopik gelirdi. Eminim böyle hisseden çok genç arkadaşım da vardır. Merve hepimize bunun nasıl gerçek olabileceğini gösterdi aynı zamanda. Cesaret ve gurur vesilesi oldu hepimize.

Haberin Devamı