Pazar Postası İpek Tuzcuoğlu: Hayat Felsefem: Bu da geçer yâ hû!
Paylaş
İpek Tuzcuoğlu: Hayat Felsefem: Bu da geçer yâ hû!

İpek Tuzcuoğlu, çizgisini hiç bozmayan bir isim. Hep iyi projelerde yer aldı, canlandırdığı her karakter hafızalara kazındı. Şimdilerde TRT 1 ekranlarında izlediğimiz ‘Tövbeler Olsun’ dizisinde Latife karakterine hayat veriyor. Ünlü oyuncuyla hem dizisini hem hayatı hem de tasavvufa yönelişini konuştuk. Alev Gürsoy Cimin / alev.gursoy@posta.com.tr

Nasılsınız, hayatınızda her şey yolunda mı?

Haberin Devamı

Çok şükür! Pandemi süreci, yeni bir düzen, yeni bir yaşam sistemi… Maske kullanımına, el temizliğine, sosyal mesafeye son derece önem veriyorum. Gönüllü pandemi polisi gibi geziyorum. Birçok kişinin vurdumduymazlığı, lakaytlığı, akılsızlığı devam ediyor. Zaten vaka artışlarından da görüldüğü gibi durum pek iyi değil.

Eskiden sizi daha sık ekranda görürdük ancak son dönemde biraz uzaklaştınız. Neden?

Bu bir tercih meselesiydi. O alanı artık genç arkadaşlara bıraktık. 30 yıllık sanat yaşamımdan sonra bana bir doygunluk hissi geldi. Bir de polemik yaratacak söylemlerde bulunmadığım için magazinin ilgisini çekmiyorum. Ben deneyimlemediğim daha farklı yollarda yürümek istedim. Şimdiki yolum daha sade, sakin ve huzurlu benim için.

Haberin Devamı

DİZİLERDEKİ KÖTÜ KARAKTERLER O KADAR SIĞ İŞLENİYOR Kİ CANIM OYNAMAK İSTEMİYOR

Yeni diziniz ‘Tövbeler Olsun’ nasıl gidiyor?

Ekip olarak birbirimizi gerçekten çok seviyoruz. Set haricinde de buluşmalarımız, konuşmalarımız devam ediyor. Uyumlu ve güzel insanlarla çalışıyorum ki setlerde pek böyle bir durum olmaz. Şanslıyız.

Hiç tövbe ettiğiniz oldu mu?

İnançlıysanız Allah’ın tövbe kapısı her daim açıktır size. İnsanoğlu, her zaman yenilenme, düzelme, iyiye dönme şansına sahiptir. Yaratıcı bu fırsatı verir. Tövbe ettiğiniz her ne ise kişiye özel ve mahremdir.

Hep sağlam karakterler oynadınız. Şimdi oynadığınız Latife Horanta karakteri sanki İpek Tuzcuoğlu’ndan çok uzak!

Oooo hem de nasıl uzak! Latife; fazla gösterişli, duygularını abartılı yaşayan, dünya hayatının süsüne püsüne düşkün, duygusal ve deli bir tip. Oğlu için yaşayan, eşinin pintiliklerinden dolayı kendi yaşamsal sistemini kurmuş o düzende yaşayan süslü püslü Latife o. Ben ise bambaşkayım.

Hangi karakteri oynamak sizi mutlu eder? İyi mi yoksa kötü mü?

İyi kurgulanmış bir hikayenin içinde iyi ya da kötü karakteri oynamak benim için fark etmez ama ne yazık ki dizilerdeki kötü karakterler o kadar derinliksiz ve sığ ki bir oyuncu olarak canım oynamak istemiyor doğrusu. Oysaki bir kötü, asla salt kötü değildir; zaafları, çocukluk hikayeleri, karşılaştığı olaylar döngüsü onu o noktaya getirmiştir.

Haberin Devamı

MARİFET, DİĞER DİYARA YÜKSÜZ GÖÇ EDEBİLMEKTE

Geçmişe özlem duyanlardan mısınız?

İnsanların kibarlıklarını, edeplerini, birbirlerine gösterdikleri özeni, hoşgörüyü, güven duygusunu, yüksek değerdeki ahlaki yapılarını özlüyorum çünkü bizler öyle bir dönemin çocuklarıydık.

Çoğu kişi ünlülerin dünyasının güllük gülistanlık olduğunu düşünür. Siz nasıl bir hayat yaşıyorsunuz?

Nerdeee! Ünlüler de hayat perdesinde herkes gibidir. Dertsiz insan yoktur ki. Herkesin kendine göre dertleri, imtihanları vardır. Kimi zaman hayat size şahane sürprizler sunar, kimi zaman da “Haydi bakalım, şimdi ne yapacaksın görelim” der. Öğrenme süreci son nefese kadar hiç bitmez. Marifet, tüm bunların farkında olarak bu hayat yolunda, dünya yüklerini olabildiğince hafifleterek, diğer diyara yüksüz göç edebilmekte.

Hayat felsefeniz nedir?

Bu da geçer yâ hû! Her şey gelip geçer bu hayatta. İnsan, acıları abartmadan, sevinçleri kendini kaybetmeden yaşayabilmeli.

Haberin Devamı

MADDİ DEĞİL MANEVİ EKSİKLİKLERİMİ TAMAMLAMAYA ÇALIŞIYORUM

Bu yolculukta neler öğrendiniz?

Maddi değil manevi eksiklerimi tamamlamaya gayret ediyorum. Zihin, beden ve ruh dengesini kaybetmemek gerekiyor. Yaşanan tüm olumsuz olaylara karşı olumlu ve umutlu kalabilmeliyiz. Herkesi olduğu gibi kabul etmeliyiz. Bilinç düzeyiniz yükseldikçe yalnızlaştığınız gerçeğini, hoşgörü ve güler yüzlü bir bakış açısına hepimizin aç olduğunu ve herkesin kendi ruhsal bütününü tamamlaması gerektiğini öğrendim.

Sevginin ve aşkın sizdeki karşılığı nedir?

Hayatın sevgi ve aşk üzerine kurulu olduğuna inanırım. Yaratılmış her şey, her bir canlı ilahi bir aşk ile ahenk içinde yaşamlarını sürdürür. Bizler, aşkı ve sevgiyi kadın erkek ilişkisi üzerinden okuyoruz sadece. Oysaki hayatın ta kendisi aşktır. Öyle okuyabildiğinizde içsel çoşku, şükür ve ahengi yakalayabilirsiniz.

OYUNCULUK EGOSANTRİK BİR MESLEKTİR

“Sette egonu göster, normal hayatta insan ol” demişsiniz. Bunu biraz açar mısınız?

Haberin Devamı

Oyunculuk egosantrik bir meslektir. Bu yüksek haz duygusunu izole etmek gerekir. Bu duyguyu canlandırdığı karakterin kalbinde taşımalı oyuncu. Tüm yaşamına katarsan insan olarak feci çuvallarsın.

Zorluklarla nasıl başa çıkıyorsunuz?

İnancımla, ibadetlerim ve dualarımla.

Şansa inanır mısınız?

Şanslı insanlardan biri olduğuma inanırım. Güzel bir ailede, sevgiyle büyüdüm. İstediğim mesleğe sahibim ve şükür ki çok önemli sağlık sorunlarım olmadı.

“Keşke”leriniz var mı?

“Keşke” ve “Eğer” demekten hoşlanmam. Kader planına inanırım. Ne yaşandıysa senin içindir. İyi de olsa acı da olsa yaşanan her daim senin yaşamının bir parçasıdır.

HAYVAN HAKLARI YASASI BİR AN ÖNCE ÇIKSIN!

Farah Zeynep Abdullah geçenlerde şöyle dedi: Kilo verince “Hasta mısın?”, kilo alınca “Ooo çok kilo almışsın!” diyorlar. İnsanları bir rahat bırakın! Sizin isyan ettiğiniz neler var?

Göz önünde olan bir iş yapıyorsanız herkesin fiziksel halinizle, işinizle, özel hayatınızla ilgili olumlu olumsuz bir fikri oluyor. Bu da bir nevi bedel aslında. İsyan ettiğim değil ama bir an önce çıkmasını arzu ettiğim bir şey var: Hayvan Hakları Yasası. Bir de son günlerde çeşitli şehirlerimizde çıkan, soru işaretleri barındıran orman yangınları... Yangınlarda evlerini, mallarını, tarlalarını, hayvanlarını kaybedenlerin Allah yardımcısı olsun. Dünya öyle bir hal aldı ki hangi olaya üzüleceğimizi şaşırdık...

SOSYAL MEDYADAKİ AHLAK EROZYONU BENİ ÇOK RAHATSIZ EDİYOR

İnsanlar artık birbiriyle daha az şey paylaşır oldu, samimiyetin yerini teknoloji aldı. Evlerimizdeki başköşeye misafirler yerine sosyal medya oturdu. Sizin buradaki duruşunuz nedir?

Gerektiği kadar kullanıyorum. Yapılan birçok paylaşımı şaşkınlık ve büyük bir üzüntüyle izliyorum. “Biz ne zaman bu hale geldik, nasıl insanlıktan çıktık?” demekten kendimi alamıyorum. Linç kültürü de sosyal medyanın bir parçası oldu maalesef.

Sosyal medyada sizi rahatsız eden şeyler neler?

İnsanların seviyesizliği, birilerine hakaret etmeyi kendilerine hak görmeleri, sosyal medyadaki ahlak erozyonu beni rahatsız ediyor. Anti-sosyalleşme durumu çocuklarımız için endişe verici. Ancak ailelerin özel çabası yeni neslin teknolojiyle olan ilişkisini kontrol edebilir.

İNANÇLI BİRİYİM VE TEK HESABIMI YARADAN’A VERECEĞİM

Tasavvufla buluşmanız nasıl oldu?

Yaratıcı, evren ve insan ilişkisini kavrayabilme arzusu beni tasavvufa yöneltti. Hayatınızda yanlış giden şeyler varsa, iç huzursuzluğu yaşıyorsanız bunların nedenini bulmak istersiniz. Zaten dünya hayatı; hızı, doyumsuz istekleri, ihtiras-güç odaklı yapısı gereği insanı özünden uzaklaştırmaya çok müsait. Bu devinime kapılırsanız huzuru bulmanız çok zorlaşıyor. İnandığınız gibi yaşamazsanız, yaşadığınız gibi inanmaya başlarsınız. Ben, inandığım gibi yaşamayı tercih edenlerden olmaya çalışıyorum.

Bu yolculuğunuzu duyanlar muhafazakarlaştığınıza dair yorumlar yaptı. Buna ne dersiniz?

İnsanlar her zaman bir şeyler söyler. Bunlara takılıp kalırsanız kendi gerçekliğinizi yaşayamazsınız. Maneviyatın özünde iyi insan olma temeli vardır. Kişilerin inancı, inançsızlığı, imanı üzerinden kimse birbirini yargılamamalı. Bu konuların hakimi Yaradan’dır. Bendenize gelince, inançlı biriyim ve tek hesabımı Yaradan’a vereceğim. Dileyen dilediği gibi düşünebilir. Hz. Mevlânâ’nın dediği gibi: İnsanlar seni yanlış anladığında dert etme, duydukları senin sesin fakat aklından geçirdikleri kendi düşünceleridir.

GENÇ YAŞLARDA TATMİNSİZLİKLE YAPTIRILAN ESTETİK BANA ÜRKÜTÜCÜ GELİYOR

‘Asmalı Konak’, kariyerinizin dönüm noktası olarak gösteriliyor. O dönem, Türkiye’deki kadınlar arasında ‘Dicle makyajı’ modası başlamıştı. Eskiden insanlar estetik müdahale yerine ünlülerin saçına, makyajına özenirdi...

Eskilerde de Ajda Pekkan saçı, Emel Sayın dişleri, Minik Serçe saç kesimi gibi kadınsı istekler vardı ama bunlar şimdilerde yerini; çene törpülemelere, Angelina Jolie dudaklarına, öğle arası botoks yaptırmalara bıraktı. Tüm bunlar, son 10 yıldır kadın bedeni üzerinden yapılan medya pompalamalarının sonuçları ne yazık ki...

Bu tür estetik istekler, kendini fiziki anlamda mutsuz ve kötü hisseden kadınların tercih ettiği yöntemler olmalı. Genç yaşlarda tatminsizlikle yaptırılan estetik bana ürkütücü geliyor. Herkes genç kalma arzusunda. Bu arada meslekleri gereği sanatçıların bu tür yaklaşımlar sergilemelerini de doğal buluyorum. Estetik konusunda en beğendiğim kişi ise Nebahat Çehre’dir. Gayet doğal ve güzel duruyor.

Herkes estetik ve detoks derdine düştü ama ruh güzelliğinin detoksu yok” demişsiniz. Çok hoşuma gitti.

Gördüğüm kadarıyla herkes kendisini fiziksel anlamda güzelleştirme çabasında. Fiziki ya da statü kaygıları çok fazla ama kimse de demiyor ki: Şu biricik ruhum nasıl huzur bulur? Buna istinaden söylenmiş bir cümleydi.