Pazar Postası İrem Helvacıoğlu & Selin Yeninci: Erkeklerle eşit işe eşit ücret alamıyoruz ama bu değişecek
Paylaş
İrem Helvacıoğlu & Selin Yeninci: Erkeklerle eşit işe eşit ücret alamıyoruz ama bu değişecek

İrem Helvacıoğlu ve Selin Yeninci, iki şahane oyuncu ve bu kez aynı dizide buluştular. ‘Annenin Sırrıdır Çocuk’un başrol oyuncularıyla hem yeni dizilerini hem de kendi hayatlarını konuştuk. ALEV GÜRSOY CİMİN / alev.gursoy@posta.com.tr

Tv8’deki diziniz daha ilk bölümüyle çok ses getirdi, ben de sizlere bol reytingler diliyorum. Kulağa farklı gelen bir proje. Sizleri ne kadar etkiledi?

Haberin Devamı

İrem Helvacıoğlu: İnsanın tercihlerinin başka insanları nasıl etkilediğini, kendin için iyi olacağını düşündüğün kararların ve sırlarının gün yüzüne çıktığında nasıl sıkıştığını ve nelere sebep olabileceğini birbirinden farklı bu karakterlerin kendileri için iyi olacağını düşünerek yaptıkları eylemlerin diğer kişi üzerindeki etkileri ve kararların hepsinde farklı dönüşümlerle etki bulması çok gerçekçiydi.

Selin Yeninci: Çok teşekkürler. Bir önceki projemin son bölümleri esnasında okudum projeyi. Açıkçası niyetim 121 bölüm oynadığım, seyircinin de sevip yakın ilgi gösterdiği Saniye karakterinden sonra bir süre dinlenmek ve doğru karakteri seçmek için kendime zaman vermekti ancak 1.bölüm inanılmaz ilgili çekti ve bana teklif edilen Meryem’e bayıldım. Oynamak ve rolü tasarlamak için sabırsızlandım ve bana bu duyguyu bu kadar çabuk hissettirmesinden çok etkilendim, zor heyecanlanan biriyim çünkü.

Haberin Devamı

Proje elinize geldiğinde ‘Evet ben de bu işin içinde olmalıyım’ dedirten şey neydi sizlere?

İrem H: içimden bir parça bulabilmiş olmak ve inanmak

Selin Y:  Çok riskler alınarak kurulmuş bir senaryo ve risk almak dönüştürücü bir süreçtir biliyorsunuz. Sonuç ne olursa olsun bu riskleri üretme heyecanımız için almak beni çok heyecanlandırdı. Örneğin; Meryem karakterinin çok renkli bir duygu eylem skalası var. Ve genelde dizilerde gördüğümüz üzere kahramanımız nedensizce sevdirilmek üzere değil tam tersi hatasıyla sevabıyla bir karakterin yolculuğunu gösteren bir anlatımla yaratıldı.

Senaryonun kadınları klişe bir mağduriyet içinde değil kendi seçimlerini yapan ve hayatlarının sorumluluğunu alabilen kuvvette konumlandırması da bana çok güvende hissettirdi. Sonrası için de güven duyduğum bir ekiple çalışacağımı gördüm bu cesur bakışlarını görünce.

Kadın ve annelik bu dizide ön planda, sizlere bende kadın olmayı soracağım, zor mu kadın olmak ve siz kadın olduğunuz için kendinizi şanslı mı şansız mı hissediyorsunuz. ‘Hani bazılar der ya; ‘Keşke erkek olsaydım, hayat daha kolay olurdu’

İrem H:  Anne olmak zor bence gelecek neslin temellerini anne baba olarak oluşturuyorsun. Anne olarak nasıl bir insan olması gerektiğinin yolunu gösteriyorsun. Böylece bir kadın ve bir erkeğin hayatında hakkaniyetli olabilmesini karşısındaki kişiye hiçbir ayrım gözetmeksizin insan olarak yaklaşması gerektiğinin yolunu gösteriyorsun. Bunu çocuğuna öğrettiğinde zaten bu tarz soruların sorulmasına gerek kalmayacak. Kadın olmak dünyada kolay değil maalesef ama hiç “keşke erkek olsaydım” demedim ama kadın olarak varlığımızı kabul etmeyenlerle mücadeleyi bırakmadım sonuçta öğrenmenin yaşı yoktur.

Haberin Devamı

ÇOK GÜZEL UYUM YAKALADIK, SEKTÖRDE BİRBİRİNE DESTEK OLMAK ÇOK ÖNEMLİ

Peki Selin ve İrem, ne kadar uyuştu, birbirinden ne kadar enerji aldı, (daha doğrusu Defne ve Meryem) birlikte iyi bir ekip olabildiniz mi?

İrem H: İlk andan itibaren aynı dili konuşabilmek ve anlaşabilmek içinden geçeni net ifade etmek kolay değil, ama şükür ekip olarak bu uyumu çok güzel yakaladık. Sete geldiğimizde kahvelerimizi alıp günaydın sohbetlerimizi yapıyoruz. (Gülüyor) yani aslında Defne ve Meryem’den daha daha samimi bir durum var (Gülüyor)

Haberin Devamı

Selin Y:  Ben İrem’i de, karavanda geçirdiğimiz vakitleri de, kısa sürede yaptığımız eğlenceli sohbetleri de, bana gösterdiği özeni de çok sevdim. Ben de ona her zaman özen göstermeye çalışıyorum. Gerçekten sektörde çok önem verdiğim bir şey bu. Birbirine sahip çıkmak. İrem’le kısa sürede o anlamda çok iyi gittiğimizi düşünüyorum.

Peki rollerinizi sevdiniz mi?

İrem H: Sevmeden oynamak mümkün mü? İçimden bir kadın yaratabilmeliyim önce inanıp benimsemeliyim sevmeliyim.

Selin Y: Ben prensip olarak sevmediğim rolü kabul etmiyorum. 7 yaşında tiyatroda çocuk oyunu oynadığımda da böyleydi bu. Hiç de değişmedi. Meryem’i sevmenin ötesinde derdini ilk okumada çok derinden hissettim ve çok riskli ve iddialı bir rol olduğunu fark ettim. Kendi sınırlarımı aşma sınavı olduğunu görünce de, Meryem’i çok yorulacağımı bilmeme rağmen çok sevdim.

HAYATTA DA SİYAH BEYAZ YOK, DÜNYA GRİLİKLER DÜNYASI

Haberin Devamı

İyi insan ya da kötü insan hangi karakterleri daha çok benimsiyor ya da oynamayı seviyorsunuz?

İrem H: karakterin beni etkilemesi, karakter içinde arınmak ya da bir olma uyumu yakalayıp o karakter ve benim uyum içinde neler yapabileceğimizi düşünmek önemli kötü ya da iyi diye net bir şey söyleyemem

Selin: Ben derdini anlatmak istediği karakterleri iyi kötü diye ayıran senaryoları gerçekçi bulmadığım için sevemiyorum. Hayatta da siyah beyaz yok, dünya grilikler dünyası. Her şeyi seçimlerimizin belirlediği bu dünyada bir derdi derinlemesine araştırmak için yazılmış karakterleri oynamayı seviyorum diye özetleyebilirim.

Tanıtımda geçen “Hepimizin cebinde anlatılmayı bekleyen hikayelerimiz vardır” cümlesi bende de çok merak uyandırdı. Sizin cebinizde de muhakkak bir şey vardır. Bize kısa da olsa birini anlatır mısınız?

Selin Y: Her hikâye paylaşılmak için kendi zamanını belirler. Şimdilik merkezde Meryem’in hikâyesini anlatmak beni daha çok heyecanlandırıyor. Biz bir karakterin hikâyesini anlatırken kendi kişisel tarihimizden de hikâyelerden faydalanıyoruz aslında, her hikaye sözcüklerle anlatılmaz, gözlerle, oyun için aldığımız bir nefesle, verdiğimiz bir es’le de anlatılır. Ben Selin olarak oynadığım karakterlerde kendi hikâyemi de bu yollarla paylaştığımı düşünüyorum açıkçası.

ANNE OLMAK İSTEYİP İSTEMEDİĞİMİ GERÇEKTEN BU İŞLE KENDİME SORMAYA BAŞLADIM

“Annenin Sırrıdır Çocuk” anneliğin kadınlara verilen en önemli değerlerden biri olduğunu gözler önüne serecek. Peki siz annelik konusunda ne düşünüyorsunuz? Anne olma fikri sizlere ne kadar uzak ya da yakın? Peki sizler anneliğe ne kadar yakın hissediyor ya da bunu çok istiyor musunuz?

İrem H: Anne olmak gerçekten bana hep mucizevî gelmiştir harika bir his olmalı. İçinde her anına şahit olduğun her duygunu, hissini, yediğini, içtiğini paylaştığın dokunamadığın koklayamadığın ve bunun için 9 ay beklemen gereken bir mucize…İçimde hep bir yakınlık oldu ama doğru zaman çok önemli.

Selin: Biz ilk bebeklerini kaybetmiş ve bunun üzerlerindeki travmatik etkiler ve toplumun baskısıyla majör seçimler yapan ve bunların bedellerini ödeyecek olan iki kadının hikayesini anlatıyoruz aslında. Meryem toplumdaki yanlış ve koyu inançlar sistemi tarafından hayatı elinden alınarak mağdur edilmiş bir kız. Ve bu mağduriyeti kabul etmeyip çıkış yol araması, bunun için çözüm arayıp bulması, aşırı zeki oluşu ve duygularını hedefi uğruna bastırma şekli bana çok güçlü ve seksi geliyor açıkçası.

Anne olmak isteyip istemediğimi gerçekten bu işle kendime sormaya başladım. Ben hayatın deneyimlerden oluştuğunu düşünüyorum. Anneliğin de fiziksel, mental ve ruhsal olarak güçlü bir deneyim olduğunu düşünüyorum. Umarım çocuk için de benim için de doğru bir zamanda bu deneyimi yaşayabilirim .

Sizler nasıl bir annenin kızlarısınız? Nasıl bir ilişkiniz vardı? Hatta nasıl bir aile ve çocukluktu sizlerinki?

İrem H: Annem, çok genç anne olmuş bazen arkadaş bazen anne oluyor. Ama hiç anne çizgisini kaybetmeden. Çok anaç çoğu zaman kendinden ödün veren ailesine düşkün bir anne. Babam sevgi dolu ama otoriter oldu bunların birleşimi bizi oluşturdu.

Selin Y: Ben annemi hiçbir zaman sadece ‘annelik’ kategorisinde değerlendiremedim. Onun bağımsız, otantik bir birey olduğunu, onun da yardımıyla çok erken yaşlarda keşfetmiş bir evladım. Onun var oluş şekline şiirler yazan bir kız evlat olarak onu sadece sözcüklerle anlatamam. O benim ilham kaynağım, en sevdiğim şarkı, en büyük gücüm ve güçsüzlüğüm.

Çocuklarını yalnız büyüten çok başarılı bir iş insanı, çok dürüst ve devrimci bir anne, harika bir annenin mücadeleci kızı. Beni ve kardeşimi biricikliğimizin farkında olarak ve bunu bize hep hatırlatarak yetiştirdi. Annemin benim annem oluşu bana verilmiş en büyük hediye.

HERKES ANNE BABA OLMAK ZORUNDA DEĞİL, BAZEN ÇOK İSTERKEN BİLE OLAMIYOR

Nasıl bir anne olurdunuz? Ve bir soru daha ille de anne olmak şart mı, (Kadınlar üzerinde hep bu psikolojik baskı toplum tarafından dayatılır sanki) bazen insan bunu istemeyebilir de çünkü…

İrem H: Nasıl bir anne olurum bilmiyorum. Böyle vaatlerde bulunup yapamamış olmayı istemem. Dayatılmışlıkla böyle bir sorumluluğu almaktır belki sorun. Herkes anne baba olmak zorunda değil, bazen çok isterken bile olamıyor insanlar ve bunu dayatmak ve sormak sadece karşındakinin canını yakıyor. Bence bu soru ‘nasılsın’ kadar kibar bir soru değil.

Selin Y: Bu soruyu kendime hiç sormadım ama genel olarak dinleyen ve oyun oynayan ve dans etmeyi seven biriyim. Çocuğunu dinleyen ve onunla bolca oyunlar oynayıp dans eden bir anne olurdum herhâlde.

AYRI DÜŞÜNCELERLE İNSANIN HIRSINA YENİK DÜŞÜP KARŞISINDAKİNE VERDİĞİ ZARARDIR

Dizinin konusuna bakınca aklıma şu sor geldi; hani hep derler ya ‘Kadın kadının kurdudur,’ diye; siz bu görüşe nasıl bakıyorsunuz, bir de hiç kendi hemcinsinizden zarar gördünüz mü hiç?

İrem H: Buna şöyle cevap vereyim bu söz aslında zaman geçtikçe değişmiş evrilmiş farklı bir anlama gelmiş doğrusu insan insanın kurdudur. Ayrı düşüncelerle insanın hırsına yenik düşüp karşısındakine verdiği zarardır. Elbette kendi hemcinsimden de gördüm hemcinsim olmayandan da…

Selin Y: Bu tip spekülatif cümlelerin genelleme yapma şekli bana çok sağlıklı gelmiyor. Ama kadınlar ve kurtlardan bahsedeceksek Clarisa Estes’in Kurtlarla Koşan Kadınlar kitabını okumalarını öneririm tüm okuyuculara. Ben doğada dişi olmakla ilgili edindiğim tüm pratik bilgileri bu kitaptan öğrendim. Dolayısıyla zarar vermek ya da görmenin cinsiyetlerden ziyade doğadaki av-avcı ilişkisine dayandığını düşünüyorum.

Tabii bir de şairin dediği şu söz var ‘Beni ancak benzerim öldürebilir’ ya buna katılır mısınız?

İrem H: Bu şiiri daha çok hayattaki deneyim ve yaşadıklarımla bütünleştiğini düşünüyorum. Cinsiyet değil, hayatta nasıl yaşayıp nasıl insanları hayatıma girmesine müsaade ettiğim ve kötü deneyimlerde kendi hatalarımla yüzleşmem gerektiğini görüp yüzleştiğim şeyin kendimde belki vazgeçmem gereken parçalarımdır.

Selin Y: Ben hiçbir zaman kimseyi öldürmeyi düşünen biri olmadığım için bence benim benzerim de kimseyi öldüremez. Cezmi Ersöz kin duygusunu biraz sert hissettiği bir dönemde yazmış olabilir mi bu dizeyi.

Peki hayat nasıl gidiyor, özelde neler yapıyorsunuz?

İrem H: Son zamanlar biraz yoğun geçti. Hem güzel hem koşuşturmacalı hem mutluluk verici çok heyecan dolu…Havalar güzelleşti dışarı çıkıp güzel havanım tadını çıkarıp yeni şeyler keşfetmek için plan yapıyoruz.

Selin Y: Ben haftanın 6 günü çalışıyorum o nedenle tek boş günümü yapmak istediklerime yettiremiyorum. Ama arkadaşlarımla evde toplanmak, güzel yemekler yiyip gülüşmek ya da iyi bir film izlemek, sevdiğim bir albümü tüm dikkatimi vererek dinlemek,  bana o tek boş günümde hep çok iyi geliyor.

İrem Hanım son dönemde evleneceğinize dair pek çok haber yazıldı çizildi doğrusu nedir. Sizden duyalım?

İrem H: Sevgiyi kelimelere dökmek duyguları anlatmak çok zor ama her şeyin zamanı ve sırası var.

Selin Hanım sizin özel hayatınızda son dönemde ne var ne yok? En son ‘Bir Zamanlar Çukurova’da size  ve rolünüze bayılmıştık?

Selin Y: Teşekkür ederim, umarım Meryem’in mücadelesini ve var oluşunu da seversiniz. O kadar güzel bir ekibimiz var ki onlarla uzun uzun çalışmak için can atıyorum çünkü.

HERKES ANNE BABA OLMAK ZORUNDA DEĞİL, BAZEN ÇOK İSTERKEN BİLE OLAMIYOR

Karşımda iki güzel kadını bulmuşken sormak isterim, son dönemde dizilerde hep güzel kadınlar, kaslı yakışıklı erkekler var, ve kadın üzerinde de zayıf olmalı çok güzel olmalı gibi baskı olduğu düşünülüyor, siz kendi üzerinizde hiç böyle baskılar gördüğünüz ya da bunlara takıldığınız oluyor mu?

İrem H: Dünya bu estetik anlayışından ya çok uzaklaşıyor ya tam içine düşüyor. Kendimi nasıl mutlu hissediyorsam öyle olmak istiyorum, kadın ve erkek üzerinde hissedilen bu baskıya ortak olup bunu insanlara bu böyle olmalıdır diye oluşturulan bir algının içinde yer almak istemem. Benim derdim insanların dışını anlatmaya çalışmak değil.

Selin Y: Sette çok uzun saatler çalıştığımız için fiziksel, mental ve ruhsal sağlımızın sürekli dengede olması gerektiğini düşünüyorum. Yani bu bir zorunluluk evet ama sette verimli bir şekilde oyunu maksimumuzla oynamak için. Oyuncunun kaslarının yuvarlak ve şişkin değil ince ve uzun olması gerektiği öğretildi bize. Çünkü oyunculukta ilk ihtiyaç esneklik. Takıldığım tek şey de doğru oynamak.

KİMSE KENDİ OTANTİK HALİNİ KABUL EDEMİYOR KORKUDAN              

Sizleri en çok rahatsız eden şeyler neler sektörde?

Selin Y: Mesleğin doğası seçilmek üzerine kurulu olduğu için rekabet duygusu çok yüzeyde ve çiğ. Kimse kendi otantik halini kabul edemiyor korkudan, kendimiz gibi olduğumuzda seçileceğimizi deneyimlemek yerine, zaten seçilenlerin taklit edilmesi beni üzüyor. Kendimizi tanımak için içe doğru derin bir keşif sürecine girmek her zaman daha kazançlı geliyor bana. Çünkü biz birbirimizin aynısı olmak yerine, birbirimizi tamamlayan renkler olursak verimliyiz. Huzur hizmetten gelir. Huzur için çalışmak gerekir. Sete çalışarak gitmenin özgüvensizlik olarak algılandığını da gözlemlediğim bir iki gözlemim oldu, bu da beni çok rahatsız ediyor. Ben kimseyle yarışmam. Benim sınavım kendimle. 

Peki kadın olmak avantaj mı dezavantaj mı bu sektörde, hatta güzel kadın olmanın zorluklarını da sormak isterim?

İrem H: Zor tabii eşit şartlarda iş yapmanın karşılığında eşit ücret alamıyorsun. Bu her sektörde böyle ama artık değişiyor ve bu değişimi tercih edenlerle birlikte çalışmayı seçiyorum

Selin Y: Ben artık birbirimizi suçlamadan ve yolunda gitmeyen şeyler için cinsiyetlerimizin ardına gizlenmeden konuşmamız gerektiğini hissediyorum. Beni birey olarak tanımlayan ilk şey cinsiyetim ya da mesleğim değil ki, var oluşum. Şikayet edilen şey maalesef o kadar içselleştirilmiş bir şey ki aslında biz iki kadının hikayesini anlatırken bahsi geçen, paylaşılamayan , çalınan, kıymetli olan bebek erkek bebek anlatabiliyor muyum?  Yani çok daha başka yerleri konuşup bu konudaki kendi hatalarımızı düzeltmekten başlayabiliriz gibi hissediyorum.

Hangi rolleri oynamak sizlere zor gelir ve asla oynamam dersiniz ve projelerde dikkat ettiğiniz kırmızıçizgiler neler?

Selin Y: Benim kırmızıçizgim karakterin inandırıcı ve derdinin gerçek olması ve iyi-kötü şekilciliğinin içine hapsedilmemesi. Yeniye duyduğum heyecan nedeniyle daha önce oynadığım karakterlerden uzak rolleri seçmeyi daha doğru buluyorum.

Hayattaki kurallarınız neler?

İrem H: belirli kurallarım yok ama değer yargılarım var ve bunların çizgileri çok net

Nelere asla katlanamazsınız?

Selin Y: ‘Vermediğiniz şeyi alamazsınız, kendinizi vermeniz gerekir ancak.  Devrimi satın alamazsın, devrim olabilirsiniz ancak.’ Ursula LE Guin’in bu lafı benim aklımın bir köşesindedir hep.

YALAN VE SAHTELİĞE KATLANAMIYORUM

Nelere asla katlanamazsınız?

İrem: Yalan, sahtelik, saygısızlık

Selin: Kuş üzümlü yaprak sarması.

Aşkta olmazsa olamazlarınız neler?

İrem H: Kurallar ya da belli kalıplarla yaşanacak bir şey değil ki bu o yüzden sevgi saygı ve farklılıkları birleştirmek birbirini anlamak yeterli

Selin Y: Kahkaha, dans, sadakat.

GÜZELLİK ANLAYIŞIM OLABİLDİĞİM KADAR KENDİM OLMAK

Çok güzel kadınlarsınız. Peki oyunculuk sırasında çirkin görünmekten korkar mısınız? Hep dayatılan bir güzellik algısı var çünkü.

İrem H: Böyle bir kaygım yok nasıl göründüğümle ilgilenmiyorum ne yaptığım beni daha çok ilgilendiriyor.

Selin Y: Benim güzellik anlayışım olabildiğim kadar kendim olmak. Daha güzel olmaya çalışmak değil her seferinde daha çok kendim olmak. Oynadığım kadının karakter tanımında ‘çok güzel bir kadındır’ maddesi yoksa hiç umrumda olan bir şey değil güzel görünmeye çalışmak. Bunu seçtiğim rollerden de rahatlıkla görebilirsiniz. Setteki saç makyaj hazırlığından ve her türlü düzeltme işleminden nasıl kaçtığımı sette çalıştığım tüm arkadaşlarım bilir. Bunu aşsam nasıl olur merak ediyorum.

SEVGİ VE SAYGININ MADDİ GÜCE KURBAN GİTMESİ BENİ ÇOK DERTLENDİRİYOR

Evet dediğiniz gibi son dönemde dünya hayli karışık. Sizin canınızı neler sıkıyor? Dünyanın hangi sorunları sizi dertlendirir?

Selin Y: Her şeyin satılabilir ve alınabilir olduğuna dair yanlış inancımız, sevgi ve saygının maddi güce kurban gitmesi beni çok dertlendiriyor. Sevgi eylemdir. Ama şartlar o kadar ağır ki kimse sevgisini ifade etmek için eyleme geçmiyor, daha güçlü olmak için hareket alıyor. Sadece konuşarak anlaşmaya çalışmak da tüm dünyayı çok yoruyor bence.

Konuşmak eyleme geçmenin önünde koca bir engel olabiliyor bazen. Anlaşmak zorunda değiliz ama saygılı olmak zorundayız. Temelde tüm bu nedenlerle küçük büyük tüm savaşlara tanık olmak, mağduru olmak beni dertlendiriyor. Bir de günümüzde sanatın içeriği ve sunum şekli beni dertlendiriyor.  Nitelikli bir sanat eserinin şifalandırıcılığını unuttuk. Neden sanatla ilgilenmemiz gerektiğini bilmemek bile çok üzücü.

En çok hangi konularda kaygılanıyorsunuz dünya adına?

İrem H: Tüketim. Bazı şeylerin geri dönüşümü yok dünyada. Gelecek için bu endişe verici hale geliyor.

Selin Y: Merhametsizlik beni çok kaygılandırıyor.

"Hayatınızdan bir kelimeyi sonsuza kadar çıkaracak olsan hangi kelime olurdu?"

İrem H: Yalan. Hayatta yaşanan tüm gerçekleri duymak belki herkes için daha iyi olurdu.

Selin Y: Asla.

Kendinizi birkaç cümle ile anlatsanız bunlar ne olurdu?

İrem H: Hiperaktif,  sakin, eğlenceli, bazen agrasif, bazen deli, mantıklı , hayalperest bazen sosyal, bazen içine kapanık biraz farklı bir tanım oldu ama inanın içimdekilerin tamamı böyle karışık .

Selin Y: ‘Beni kategorize etme, beni karıştırma, karşılaştırma. Ben seni öyle sevdim’

Bir kadına en çok yakışan şey güzellik mi seksilik mi sizce?

İrem H: Bir kadına en çok yakışan şeyin güzellik ya da seksilikle sınırlandırılmış olması hatta bir insanın bir şeylerle sınırlandırması benim görüşümle pek uyuşmuyor herkese yakışan mutlaka bir şeyler vardır.

Selin Y: Çocukluğumuzda heykel diye bir oyun vardı, güzellik mi çirkinlik mi havuz başında mankenlik mi diye o oyunu hatırladım, yüzümde gülücükler oluştu. Çok teşekkür ederim. Bir kadına en çok yakışan şey kendi olması.

HERKES İSTEDİĞİNİ SÖYLEMEKTE ÖZGÜR TABİİ AMA HAD ÇOK ÖNEMLİ

Sosyal medyadaki kaos ve linç kültürü sizi ne kadar etkiler?

İrem H: Şu an herkes birbirini çok yanlış anlamaya müsait herkes istediğini söylemekte Özgür tabii ama had çok önemli.

Selin Y: İnsan bazen bir şeyi kendine bile zor ifade edebiliyor, kaldı ki kalabalıklara uzun uzadıya bir yanlış anlaşılmanın açıklamasını yapmak…  Çok şükür hiç başıma gelmedi ancak vakit ayırmayı tercih ettiğim bir şey olmazdı herhalde oradaki linç kültüründen etkilenmek. Her şey çok hızlı tüketiliyor, benim direnişim hep çoğalmak üzerine. O nedenle yaşama sevincimi azaltacak bir kaos gerginliğinin bir parçam olmasını istemem.

Fotoğraflar: Emre YUNUSOĞLU