Pazar Postası 'Karavanım olmadan asla'
Paylaş
'Karavanım olmadan asla'

Gür sesi, babacan tavırları, karakter oyunculuğundaki başarısı ile sevdiğimiz Sümer Tilmaç (65) ile 5 yıldır yaşadığı karavanında buluştuk. Yerleşik bir hayat istemediği için karavanda kaldığını belirten oyuncu herkese aynı yaşamı önerdi. Ve sohbetimizde Sümer Bey'e bir dokunduk bin “ah” işittik: Vefasızlıktan yakındı, sitemde bulundu, şikayet etti...

ÖMER GÖREN

Haberin Devamı

ogoren.aktuel@gmail.com

- Nasıl gidiyor hayat? Neler yapıyorsunuz?

Bu aralar bir sinema filmi projesi var. Ama inanır mısın oynayacağım filmin adını bilmiyorum. Bir de Mustafa Sandal’ın babasını canlandıracağım bir dizi olacak. Henüz kesinleşmedi. Antalya’daki tiyatro çalışmalarım devam ediyor. Bu sezondan itibaren de gelen bir teklif üzerine Bodrum-Gündoğan’da motel işleteceğim. Ama tabii ki oyunculuk ön planda olacak.

- Motel işletmek mi?

Arada farklı ticari işler yaptım, bu da öyle, hatta daha da iyisi olacak. Önceden de Antalya’da üç restoranım, eşime devrettiğim sanat çiftliğim, İstanbul’da dükkanım vardı. İşin başında duramadığım için uzun ömürlü olamadı. Münir Özkul, “Tiyatroya inanma, mutlaka farklı bir iş daha yap” derdi. Doğruymuş. 47 yıllık meslek yaşantımda gelinen noktaya bakıyorum da oyuncu kavramı diye bir şey kalmadı.

Haberin Devamı

- Nasıl yani?

Saygısızlık, vefasızlık, tutarsızlık... Ne ararsanız var. Oyuncunun ne olduğu, kimin oyuncu olduğu belli değil. Ne kadar magazinsel davranırsanız o kadar gündemdesiniz.

- Siz tiyatro kökenli bir oyuncusunuz. Kaç yaşında başlamıştınız tiyatroya?

17 yaşımda belediye konservatuarında başladım. 1964 yılında ilk filmimi çevirdim. Diziler hariç, karakter oyuncusu olarak da 250 filmde oynadım. Ama ne yazık ki genelde parası olmayan yapımcılar başrol teklif etti.

- Bedavaya çalışmadınız herhalde.

Rol ayrımı yapmadım, aslında yapmak lazımmış. Başkasının bir filmde kazandığı parayı ben ancak dört filmde alabiliyordum. Ağırdan satamadım kendimi. Ne menajerim oldu, ne bodyguard’ım. Kimseye de “Bana rol verin” demedim.

‘Şener Şen gibi kendimi gizlemem’

- Buradan parayı önemsemediğiniz çıkıyor ortaya.

Ben ve benim gibi düşünenler, ekonomik açıdan başarısız olduk. Benim için para hep ikinci planda yer aldı. Mesleğim her zaman önce geldi. Parayı ciddiye almadığım için de çok kündeye geldim. Birileri gibi yüzümü gizlemedim mesela. Ama bunu çok iyi başaran oyuncular var.

- Örnek verebilir misiniz?

Çok. Mesela Şener Şen. Sokağa neredeyse makyaj yapıp çıkıyordu. O zaman niye biz meşhur olduk? Madem kendimizi gizleyecektik neden bu işi yaptık? Anlaşılır gibi değil. Bunlar sosyal adamlardı, ne olduysa birden asosyalleştiler. Bence bu taklitten başka bir şey değil. Aksini iddia eden varsa alnını karışlarım.

Haberin Devamı

- Söylemek istediğiniz daha başka isimler var mı?

Yılmaz Erdoğan, Erdal Özyağcılar, Şafak Sezer, Oktay Kaynarca, Halit Ergenç... O kadar çok ki! Yahu en azından bayramlarda bari bi arayın! Ne oldu, ne değişti hayatınızda? Kaç sene daha gündemde kalırlar bilemiyorum. Yıllardır o kadar çok meşhur insan gördüm ki bir süre sonra modası geçen. Merdivenden çıkarken karşılaştıklarına dikkat etmeliler, çünkü inerken de onlara rastlayacaklar. Bugüne kadar kimler geldi, kimler geçti... Benimle aynı filmde oynamaya çekinen arkadaşlarım bile oldu.

- Neden çekindiler?

Tiyatroda da sinemada da oyuncular birbirini kıskanır. Oynamayı bilmediği halde yüksek egosu yüzünden çok iyi olduğunu düşünüp öyle davranan insanlar var. Ama onun yanında, Şevket Altuğ ve Müjdat Gezen gibi başka arkadaşlarımız da diğerleri oynasın diye bir yerlerini yırtarlar.

Haberin Devamı

- Sizi en çok ne rahatsız ediyor?

İnsanların vurdumduymazlığı, maddiyatçı, riyakar olması... Antalya’da kurduğum Sanatçılar Köyü’nde ihtiyacı olan arkadaşlarım barındı. Müjdat Gezen dört dairesinde ihtiyaç duyan arkadaşları barındırıyor. Diğer sanatçılarımız ne yapıyorlar acaba? Son Antalya Altın Portakal öncesinde Hülya Avşar’a “Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı ile konuşup sanatçı bakım evi yaptıralım” diye teklifte bulundum. “Ben varım, seni arayacağım” dedi. Festival sonrası konu unutuldu. Zaten hep öyle olur.

‘Beş yıldır karavanda yaşıyorum’

- Pişmanlıklarınız var mı?

Olmaz mı! İkinci evliliğimden çok pişman oldum. Çünkü o evliliğime ölü bir yatırım yaptım. Eşimin ailesi varlıklıydı, hep bir yarış içinde oldum. Beş yıl önce bir gün “Yeter artık” diyerek 21 yıllık eşimden ayrıldım, karavanıma binip İstanbul’a geldim. Yaşadıklarımdan sonra aşkın cinnet olduğuna inandım. 5 senedir İstanbul’da karavanımda yaşıyorum. Tekrar yerleşik yaşama geçmek istemiyorum.

Haberin Devamı

- Dışardan bakınca özeniyor insan ama karavanda yaşamak nasıl bir şey?

Karavan, benim için dinlendiğim ve özgür olduğum evim. 450 metrekarelik evde de yaşadım ama bu kadar mutlu olmamıştım. Ölene kadar böyle kalacağım. Karavan hayatı gerçekten sağlıklı, herkese öneriyorum.

- Unutamadığınız esprili bir anınızı anlatır mısınız?

O kadar çok ki! İsmimi hatırlayamayana “Ben Kazım Kartal’ım” derim. Yaşlı bir konsolosla tanışmıştım, adımı unutmasın diye “Sümerbank’tan aklınıza gelsin” demiştim. Birkaç ay sonra karşılaştık, bana “Sizin adınız Yapı Kredi ya da Akbank mıydı?” deyince kopmuştum.

‘Levent Kırca agresifleşti çünkü hayatında kadın yok’

- Levent Kırca’nın son zamanlardaki davranışlarını nasıl yorumluyorsunuz?

Bence ciddi bunalımda. Temelinde kadın var. Levent annesine çok yakındı. Onun hayatından bir kadın çıktı mı boşta kalan gezegen gibi olur. Bunu da etrafına tuhaf bir şekilde yansıtır. Yanında kadın olmayınca agresif oluyor. Bu, bir sağlık problemi! Ama kendisine haksızlık etmiş de olmayayım, geçenlerde ‘Teke Tek’ programında Fatih Altaylı, konuğu olan Levent’e “Ben konuşurken siz susmalısınız” şeklinde bir ifade kullandı.

Altaylı’nın bunu söylediği adam, geleneksel Türk tiyatrosunun ustalarından biri. Adam, kime laf söylediğinin farkında değil. Megalomanlık had safhada! Sen programına bir misafir davet ediyorsun, sonra da kalkıp onu paylıyorsun, yakışır mı?

(16.02.2013 tarihli Cumartesi Postası'ndan alınmıştır.)