Pazar Postası Rıza Kocaoğlu: Meşguliyet en iyi tedavi yöntemidir
Paylaş
Rıza Kocaoğlu: Meşguliyet en iyi tedavi yöntemidir

“Sizi tanımadan önce daha asi, daha ‘sınırsız’ birini canlandırıyordum kafamda” diyorum, gülüyor… “Gençlikteydi onlar, siz istemeseniz de zaman sizi o dengeye getiriyor” diyor. Cool ama neşesizlerden değil. Kendisiyle de hayatla da tatlı tatlı dalgasını geçiyor ve şu sıra “Allah bereket versin” dedirtecek kadar çok çalışıyor. ‘Cezailer’ filmi vizyonda, ‘Tuzak’ dizisiyle ekranda ve başrolünü Nejat İşler’le paylaştığı ‘Tamirhane’ filmi cuma günü vizyona girdi. Rıza Kocaoğlu’yla yeni filmi ‘Tamirhane’yi ve daha fazlasını konuştuk. Oya ÇINAR / oya.cinar@posta.com.tr

 

‘Tamirhane’ öyle bir film olmuş ki içinde her tür duygu var. Komedi var, dram var, aşk var, dostluk var… Ben izleyici olarak çok sevdim, siz kendi duygunuzu, kendi ‘Tamirhane’nizi nasıl anlatırsınız?

Haberin Devamı

Benim çok içime sinen bir film oldu. Çünkü tam bizim takımımızın, bizim ailemizin yapacağı türden bir film oldu. Bana, “Bir komedi filminde oynamak istesen, nasıl bir film olsun istersin?” deseler, bunu tarif ederdim zaten. O yüzden içinde olmaktan çok mutluyum.

Filmin başına ‘Yaşanmış bir hikayeden esinlenmiştir’ ibaresi koyulmuş. Ama öyle sürpriz bir sonla bitiyor ki, “Bu kadarı da gerçek olamaz” dedim.

Çünkü yarı yalan bir hikaye bu, tam olarak yaşanmış diyemeyiz. (Gülüyor)

Final bazı şeyleri izleyicinin hayal gücüne bırakıyor, o yüzden bana devamı gelecek hissi geçti. Var mı böyle bir ihtimal?

Kesin diyemeyiz ama ihtimal dahilinde. Tabii buna Bülent (Şakrak) daha iyi cevap verir ama bence de ucu açık bir finali var. Finale dair spoiler vermeyeyim ama zaten kendi içinde birkaç finali var filmin bana göre. Çok katmanlı bir hikaye neticede.

Haberin Devamı

YETİMHANEDE BÜYÜMÜŞ İKİ İNSANIN NE KADAR MASUM KALABİLECEĞİNİ İZLİYORUZ

Canlandırdığınız karakter Müjdat, birçok duyguyu uçta yaşayan bir karakter ama kendi içinde bir dengesi de var. Tam, “Eyvah! Psikopata bağlıyor galiba” derken bir anda içinden bir çocuk çıkıyor…

Müjdat ve Yılmaz yetimhanede büyümüş iki insan. Yetimhanede büyümüş iki insanın ne kadar masum kalabildiğini izliyoruz aslında bu filmde. Diğer taraftan Müjdat saf, iyi niyetli, iyi kalpli biri ama tamirhanede çalışıyor. Tamirhanede tiner var, onun tinerden etkileşimi var. (Gülüyor) Haliyle kendi ‘gel-git’lerinin dışında onun da etkisiyle yaşadığı gel-git’ler var. 

BÜYÜYORUZ… İSTEMESEK DE ZAMAN BİZİ DENGEYE GETİRİYOR

Bir önceki röportajımızda “Hayatta en önemli şeylerden birinin denge olduğuna inanıyorum artık” demiştiniz. Aynı duyguda mısınız?

Öyle mi demiştim? (Gülüyor) Güzel ifade etmişim. Aynı duygudayım çünkü neticede büyüyoruz. Zaman ister istemez sizi dengeye getiriyor zaten. Ya da beni getirdi…

Dışarıdan bakınca daha asi, daha ‘sınırsız’ bir karakter olduğunuzu düşünürdüm. Ama tanıyınca aksine, çok kontrollü olduğunuzu fikrine kapıldım. Hangi hissim doğru?

Şu anki duygunuz doğru bence. Ya da onun daha doğru olması için zaman içinde kendimizi eğittik. Gençken herkesin asi bir yanı oluyor. Sanırım o algı fizyolojik özelliklerimin ve oynadığım karakterlerin de yarattığı bir yanılsama ama sizin beni şu an gördüğünüz gibi, “Tanısan seversin” formülünün doğru olduğu kişilerdenim bence.

Haberin Devamı

Şu sıra birkaç işte eş zamanlı izliyoruz sizi. ‘Cezailer’ filminde, ‘Tuzak’ dizisinde ve şimdi de ‘Tamirhane’ de izliyoruz sizi... Yaptığınız hemen her işin başarılı olmasının ne kadarı tesadüf, ne kadarı sizin çabanızla ilgili?  

Oyunculuğun duygularımızla ve aklımızla ilgili iki boyutu var. Oynarken tabii ki duygularımızla, sezgilerimizle oynuyoruz. Çok teknik tarafına girmeyeyim ama aklımızı kullandığımız bir yol da var. İkisi birden geçerli burada. Eğer bu dediğiniz doğruysa, ne mutlu bana.

‘Oyunculukta ustalığa erişmek’ fikrine inanıyor musunuz? Kendinizin artık o tarafa geçtiğini düşünüyor musunuz?

Ustalık dönemi vardır tabii mutlaka. Kendi oyunculuğum için bunu söylemem ama genel olarak hayatımla ilgili birçok konuda olgunluk dönemine geçtiğimi hissediyorum.

Haberin Devamı

Ben ‘Tamirhane’nin finalinde Yılmaz ve Müjdat’a  bakıp “Şimdi sizi kim tamir edecek acaba?” dedim. Duygusal olarak çok büyük tamire ihtiyaç duyduğunuz anlar olmuştur hayatta… O anlarda sizi ne kurtarır?

Olmaz mı, hepimizin vardır. O anlarda beni çalışmak kurtarır. Duygusal dönemlerden ya da hayatın bizi yorduğu zamanlardan bir şekilde kendimizi tamir ederek çıkmak için birçok seçenek var; profesyonel yardım almaktan arkadaşlarınla vakit geçirmeye kadar... O noktalarda benim daha oraya gelmeden önceki çözümüm kendini çalışmaya vermek. Devamlı çalışarak kendimi yaralamaya zaman bulamamak… Meşguliyetle tedaviyi savunuyorum. (Gülüyor)

HALA BİR SÜRÜ ŞEYE ŞAŞIRIYORUM, YALAN BENİ ÇOK HAYAL KIRIKLIĞINA UĞRATIR

Sizi ne hayal kırıklığına uğratır? Çoğu insan artık hiçbir şeye ve hiç kimseye şaşırmadığını, herkesten her şeyi beklediğini söylüyor…

Ben hala bir sürü şeye şaşırıyorum. Beni inandığım, güvendiğim birinin, inandığımın dışında bir tutumunu görmek hayal kırıklığına uğratır. Hiç beklemediğim birinin yalan söylemesi beni çok hayal kırıklığına uğratır.

Haberin Devamı

‘Tamirhane’ aynı zamanda bir dostluk hikayesi. Twitter’da dönüp dolaşıp önüme düşen bir cümle var. “Gerçek dostlar birbirini yargılamaz. İyi b.k yemişsin der ve devam ederler.” Sizin dostluk kavramınızla örtüşen bir düşünce mi bu?

Katılmıyorum. Gerçek dostlar tabii ki birbirinin yanında durur ama yanında dururken de gördüğü yanlışı söyler. Yanlışı görmezden gelmek gerçek dostluk değildir benim için. Dostumun yanlışını suratına ben vururum. Dış dünyaya karşı korunması gerekiyorsa da onu korumaya yine ben çabalarım, o ayrı.

Oyunculuğu ya da filmi beğenilmeyince bazı oyuncular fazla tepki verebiliyor. Siz izleyici yorumlarını, sosyal medyada yazılıp çizilenleri ne derece ciddiye alıyorsunuz?

Bin tane iyi mesaj ya da yorum vardır, arada iki tane kötü yorum vardır, gider ona takılırsın bazen. Olur böyle şeyler. Olması da doğal ama zamanla ona çok takılmamayı öğreniyorsun. Çünkü bu şu demek aslında; benim yaptığım iş olumlu yorum yapan kişiye ulaşmıştır, olumsuz yorum yapana ulaşmamıştır. Bu durumda biz ulaştığı kadarını başarmışızdır. Böyle bakıyorum. 

KENDİMLE ARAMIN İYİ OLDUĞU BİR DÖNEMDEYİM

Dış dünyayı bir yana koyarsak, kendi hayatınızda duygu ve düşünce olarak nasıl bir yerdesiniz? Kendinizle ve hayatla aranız nasıl?

İyi, maşallah! (Gülüyor) İyi hissettiğim, içinde bulunduğum işlere enerjimi verdiğim, çalışmaktan keyif aldığım bir dönemdeyim.

Hayatta çok iyi bildiğinizi ve hiç bilmediğinizi düşündüğünüz şeyler neler?

Bilmem… (Gülüyor) Zor bir soru bu. İyi bir arkadaşımdır, iyi bir tribüncüyümdür… Böyle şeyler diyebilirim ancak. Hiç bilmediğim ya da kötü yaptığım şeyler de vardır mutlaka.

AİLEMDEN ÖĞRENDİĞİM EN TEMEL ŞEY PAYLAŞMAK, ZARAR GÖRECEK OLSAM DA O RİSKİ ALIRIM

“Kendi içecek suyun yokken bile başkasının değirmenine su taşımak…” Filmde geçen bu deyimin felsefesine inanıyor musunuz? Siz içecek suyunuz yokken, başkasının değirmenine su taşır mısınız mesela?

Taşırım; ben paylaşmayı severim. Öyle bir kültürün içinden, öyle bir aileden, öyle bir mahalleden geliyorum. Kendi ailemden öğrendiğim en temel şey paylaşmaktır. Elbette bunun bazen insana zararları da olabilir ama ben böyle büyüdüm. O yüzden her zaman o riski alırım, gönlüm hep vermekten yanadır.

KÜÇÜKKEN HEP YER ALTINDAYDIM, BULUTLARIN ÜZERİNE HİÇ ÇIKMADIM

Bazıları ‘bulutların üzerinde olma’ hissini bir tek ergenlikte yaşadığını söylüyor. Coşkuyu sadece gençlikle bağdaştırıyor. Siz bugünkü duygunuzla zaman zaman bulutların üzerine çıkıyor musunuz?  

Aksine, ben küçükken hiç bulutların üzerinde değildim. Hep yer altındaydım.

Hayattaki en büyük tutkunuz ne?

Mesleğim.

Fotoğraflar: Ozan GÜZELCE