Pazar Postası Sevda Erginci: Ebeveynliğin ehliyeti olmalı! İnsanın başına gelebilecek en kötü şey yanlış ebeveyn
Paylaş
Sevda Erginci: Ebeveynliğin ehliyeti olmalı! İnsanın başına gelebilecek en kötü şey yanlış ebeveyn

Sevda Erginci, rol aldığı hemen her işte oyunculuğuyla izleyiciyi hikayesine dahil ediyor. Nahif, akıllı ve kendinden emin bir duruşu var. ‘Elkızı’nın ilk bölümünde de Ezo olarak yine çok etkileyiciydi. Buluştuk; hem yeni dizisini ve rolünü hem de hayata ve mesleğine bakışını konuştuk. Oya Çınar / oya.cinar@posta.com.tr

‘Elkızı’, daha ilk bölümden hepimizi soluksuz bıraktı. Öyle yüksek bir giriş oldu ki izlerken aynı tempo devam edibilecek mi diye düşündüm sık sık.

Haberin Devamı

Biz şu an 6. bölümü çekiyoruz ve bugüne kadar çektiğimiz her bölüm ilk bölümden çok daha yüksek bir heyecana ve gerilime sahip. Sürekli katlanarak artıyor ve biz de ekip olarak her yeni bölümü okuduğumuzda aramızda neler olabileceğini tartışıyoruz. Senaryonun yarattığı heyecan da setteki enerjimize ve performansımıza yansıyor.

İlk bölümde babanızı canlandıran Resul Bey’in (Fikret Kuşkan) ölmesi ve sizin hapse girmeniz çok ilginç geldi bana izlerken. Baba acaba ölmedi mi, Ezo gerçekten hapse girecek mi?

Ben de okuduğumda Resul’un ölüyor olmasına çok şaşırmıştım. Alışık değiliz çünkü daha ilk bölümden böyle önemli karakterlerin kaybedilmesine, ölmesine. Senaryoyu ve bu hikayeyi çok sevmemin sebeplerinden biri de bu. Ama bundan sonra ne olacağıyla ilgili bir şey söylemeyeyim tabii.

Haberin Devamı

Ezo çok zor bir karakter. Çocuk yaşta annesini kaybetmiş, babası tarafından aşağılanıyor, babaannesi tarafından göz ardı ediliyor. Zorlandığınız yanları oldu mu?

Ben, çok fazla kadından böyle hikayeler dinliyorum ve onlara ses olabildiğimiz için de yaptığımız işle gurur duyuyorum. Bu tür hikayelere gözümü kulağımı kapatmadığım için de Ezo ile empati kurmakta hiç zorlanmadım. Fiziksel ve psikolojik olarak her sabah sete girip oynaması, çekmesi kolay bir karakter ve iş değil fakat Ezo’nun tüm bu olanların karşısındaki duruşunu anlatmak önemli ve bir oyuncu için de tatmin edici.

BENDE DE EZO GİBİ ÇOCUKLUKTAN, TOPLUMDAN ALDIĞIM BİR SÜRÜ YARANIN KUSURLARI VAR

Aynı zamanda intikam duygusuyla büyümüş ve hırslı bir karakter Ezo. İntikam ve hırs ifadeleri gerçek hayatta size tanıdık mı?

Ezo için hırslı diyemem. Fakat intikam duygusu, öfkesi olduğu doğru ve bence çok normal. Öfke, nefret, şiddet ve sevgisizlikle büyümüş ve bunlarla tek başına mücadele etmiş bir çocuktan ne beklersiniz ki? İntikam ve hırs benim için çok bir şey ifade ediyor diyemem. İntikam almaya karar versem de üşenirim, unuturum. Hırs da keşke birazcık sahip olsam dediğim bir duygu aslında. Bir tek haksızlığın olduğu yerde hırslanır hatta öfkelenirim. Ama tabii ki her insan gibi, Ezo gibi çocukluktan, toplumdan aldığım bir sürü yaranın kusurları var bende de. Fakat ben ne hissettiğime, ne hissettirdiğime çok dikkat ederim. O yüzden sivri köşelerimi, kusurlarımı törpülemek kolay olur.

Haberin Devamı

DOĞRU YAPTIĞIMA İNANDIĞIM BİR ŞEY ENGELLENİRSE DİKBAŞLI OLURUM

Peki, asi yanlarını kendinize benzetiyor musunuz? Sizin de dikbaşlı bir tarafınız var mıdır?

Öğrenmeye, dinlemeye çok açığım ve her şeyi doğru bildiğini, yaptığını iddia eden biri değilim fakat doğru yaptığıma çok inandığım bir şey engellenirse fazlasıyla dikbaşlı biri olurum.

“Kendine gereksiz anlam yükleyenlere tahammülüm yok” demişsiniz. Ama yaptığınız iş biraz da ego işi. Bir de günümüzde hep “Önce ben, ben her şeyden değerliyim” düşüncesi çok pompalanıyor. Bu konuda nasıl düşünüyorsunuz?

Ben, oyunculuğun ego işi olduğunu düşünmüyorum. Neden oyunculuk diğer mesleklerden ayrılsın ki bu konuda? Biz dünyayı kurtarıyoruz da gerisi çöp mü? Herkes gibi bir mesleğim var. Mesleğim konusunda özgüvenim var fakat kibrim yok. Özgüven, ego, tevazu, kibir gibi kavramlar çok yanlış yorumlanıyor bence. “Önce ben” ifadesi de yanlış algılanıyor. Kendini seven herkese sonsuz saygım var ki ben de kendime değer verir ve saygı duyarım. Fakat kendimi herkesten önemli görmem, eşit koşullar oluşturmaya çalışırım. Birilerinin bana bilinçli bir şekilde iyi hissettirmediği yerde gereksiz fedakarlıktan kaçar, o zaman işte “önce ben” diyebilirim.

Haberin Devamı

HAYATTAKİ EN BÜYÜK TUTKUM CANIMIN İSTEDİĞİ GİBİ, KEYİFLİ YAŞAMAK

Bugüne kadar yaptığınız işlere, durduğunuz yere bakınca gördüğünüz şey, duygusal olarak sizi doyuruyor mu?

Geçmişte şikayet ettiğim şeylere bile minnettarım. O yüzden buradan bakınca, “Doymadım, memnun değilim” diyebileceğim bir şey yok.

Sizi her koşulda hayata karşı motive eden, devam etme gücü veren en büyük tutkunuz ne?

En büyük tutkum canımın istediği gibi, keyifli yaşamak. Her koşulda devam etmeye de zorlamıyorum artık kendimi.

Kadına, hayvanlara ve doğaya yönelik ardı arkası kesilmeyen bir şiddet var. Sizce artan şiddet duygusunun altında neler var?

Haberin Devamı

Şiddet duygusunun altında sağlıksız bir ruh ve akıl var. Bu da ancak doğru eğitim ve tedaviyle değişebilir. Bir de yanlış ebeveyn bir insanın başına gelebilecek en büyük talihsizlik. Ebeveynliğin ehliyeti olmalı bence. Bütün bu bilinçsizlik ve şiddet çocuklukta başlıyor çünkü.

“İnsanın hayatta bir derdi olmalı” çok sık duyduğumuz bir cümle. Katılıyor musunuz? Sizin hayattaki en büyük derdiniz ne?

Kesinlikle katılıyorum. Benim en büyük derdim anlatabilmek ve üretebilmek. Kendi mesleğimle elimden geldiğince yapmaya çalışıyorum bunu. Bir de doğa için kendi alanım dışında da büyük şeyler yapabilmeyi çok isterdim.

ETRAFIMDA HİÇ İYİ BİR EVLİLİK ÖRNEĞİ GÖRMEDİM

Ezo’nun hayattaki en büyük arzularından biri de aşk evliliği yapmak. Aşk ve evlilik kavramları size ne ifade ediyor?

Evlilik hem hiç tecrübe etmediğim hem de çevremde iyi bir örneğini görmediğim için yorum yapamayacağım bir konu. Ama Ezo’nun bu isteğini çok iyi anlıyorum. Yıllarca sevilmemiş ve artık sevilmek isteyen birinin bunu istemesi çok normal.

“AŞK OLMADAN HİÇBİR ŞEY OLMAZ AMA SEVGİ VE SAYGI OLMAYINCA AŞK DA YETMEZ”

Sizce bir ilişkiyi uzun vadede devam ettiren şeyler; sevgi, saygı ve dostluk gibi kavramlar mı yoksa “Aşk olmadan olmaz” diyenlerden misiniz?

Aşk olmadan hiçbir şey olmaz. Ama diğerleri olmadan tek başına aşk da yetmez.

ESTETİĞE KARŞI DEĞİLİM AMA KADINLARIN KENDİLERİNİ OLDUKLARI GİBİ BEĞENMEKTEN VAZGEÇMELERİNE ÜZÜLÜYORUM

Hem ekranda hem de gündelik hayatta kadınlar üzerinde çok kalıplaşmış bir güzellik baskısı olduğundan şikayetçi çoğu insan. Bu yüzden kadınların tek tipleştiği söyleniyor. Siz fiziksel olarak böyle bir kaygılar taşıyor musunuz?

Aynaya baktığımda gördüğüm şeyden memnunum ben. İnsanların ne istediği umurumda değil. Estetiğe asla karşı değilim ama kadınların bu baskıyla kendilerini beğenmekten vazgeçmelerine çok üzülüyorum.