Pazar Postası Uzman Klinik Psikolog Melisa Oral: Bu kitabı en çok travmalarını bastıranlar ve depremzedeler okusun
Paylaş
Uzman Klinik Psikolog Melisa Oral: Bu kitabı en çok travmalarını bastıranlar ve depremzedeler okusun

Uzman Klinik Psikolog Melisa Oral, ‘Yeniden Yaşama Sarılmak’ kitabında bizi travmalarımızla yüzleşmeye, yaralarımızı sarmaya en çok da buna gönüllü olmaya davet ediyor. İyi bildiğimizi düşündüğümüz çoğu şeyi başka bir pencereden gösteriyor. Okurken sık sık elinizde bir aynayla baş başaymışsınız gibi bir his veriyor ve gözlerinizi kaçırmanıza pek müsaade etmiyor. Melisa Oral, bu kitabı en çok travmalarını bastıranların ve depremzedelerin okumasını istiyor. Oya Çınar / oya.cinar@posta.com.tr

Kitabın kapağında şöyle yazıyor: Travmaları onarmak, ruhu iyileştirmek, hayata yeniden bağlanmak üzerine… İçinde bulunduğumuz günleri düşününce bu ifadeler tesadüf değil herhalde?

Haberin Devamı

Değil. Tam da bu nedenle deprem sonrası bu kitabın hemen çıkmasını istedik. Adı da farklıydı kitabın ama şu an en çok ihtiyacımız olan şeyin hayata yeniden bağlanmak, ‘Yaşama Yeniden Sarılmak’ olduğunu düşündük. Umarım hepimize biraz olsun iyi gelir.

Kitabı okumaya başladığımda ilk dikkatimi çeken ifadelerden biri şu oldu: Birçoğumuzun yaşadığı kronik kaygı sorununun kaynağı 0-6 yaş arasında saklı. O yaş aralığını hatırlamak çok zor değil mi?

Kişi bunu kendi kendine yapmaya çalıştığında sonuç alamayabilir hatta almamasını tercih ederiz çünkü bunu bir terapist eşliğinde yapmazsa, bu durum çok kötü sonuçlar da doğurabilir. Normalde hatırlamasak bile o yaş aralığındaki tüm deneyimimiz bedenimizde yaşamaya devam eder. Bilimsel olarak hamilelik dönemi bile çok önemli.

Haberin Devamı

BABAMIZA YA DA ANNEMİZE BENZEMEYEN BİRİYLE DEVLERİN AŞKINI YAŞAYAMAYIZ

“Neden gidip annemiz gibi kadınlara, babamız gibi adamlara aşık oluyoruz sanıyorsunuz?” diyorsunuz. Cevabı yine 0-6 yaş aralığında mı gizli?

Evet çünkü beynimizin alışmış olduğu bir dil var. O yaş aralığında annemizden ve babamızdan ne aldıysak, yetişkinlik dönemimizde karşımızdakinde hep aynı şeyleri ararız.

“Diyelim babamız bize çocukluğunda çok sevgi göstermedi, hatta bizi aşağıladı, o zaman gider bizi aşağılayan bir adam buluruz” önermeniz çok üzücü. Bunun gerçekten böyle bir matematiği mi var?

Buna bir nevi kendini gerçekleştirmiş kehanet diyebiliriz. Hatta şöyle bir şey söyleyeyim. Babamıza benzemeyen biriyle yaşadığımız ilişki genellikle tatsız, tuzsuz bir yemeğe benzer. Ama babamızı gördüğümüz insanla tüm duyguları üst noktalarda yaşarız. Babamıza benzemeyen birini bulduğumuzda, onunla devlerin aşkını yaşamayız. Nerede sizi uykusuz bırakan, her duyguyu en yüksek noktada yaşadığınız bir ilişki var, bilin ki o babanızdır. Ya da tersinden bir erkek için annesidir o.


 

“YASMİN ERBİL İSTEDİĞİ KADAR BABASINA BENZEMEYEN BİRİNİ ARASIN, MUTLU OLACAĞI KİŞİ YİNE BABASINA BENZEYEN BİRİ OLUR”

Mehmet Ali Erbil’in kızı Yasmin Erbil, “Nerede babama hiç benzemeyen bir adam var, ben hep onu ararım. Bir masada en utangaç, en suskun adam kimse, gider ona yaklaşırım” demişti onunla yaptığım röportajda. Demek ki herkes için geçerli bir durum değil aslında?

Haberin Devamı

Öyle adamları arayabilir ama öyle adamlar onu mutlu etmez. Yüzde ellilerde yaşar o ilişkiyi. Dediğim gibi; o yemeğin baharatı eksiktir. Yasmin istediği kadar babası gibi olmayan birini arasın, yine dönüp dolaşacağı, duygularını en tepede yaşayacağı, en mutu olacağı ilişkiyi babasını gördüğü kişiyle yaşayabilir. Çünkü beynimiz hep alıştığını arar.

KİŞİNİN GERÇEKTEN İYİLEŞMEYE İHTİYACI VARSA TERAPİSTE KARŞI KETUM OLMAZ

İnsan profesyonel yardım almadan kendi travmalarıyla yüzleşebilir mi?

Hayır; insanın kendi kendini tedavi etmesi mümkün değil. Kendi kendinize ancak travmalarınızın altındaki travmalarınızı çıkarabilirsiniz. Siz zannedersiniz ki ben travmamı buldum. Ama bu kez onun altından bambaşka bir şey çıkabilir ve bunun çok ağır sonuçları olabilir.

Ben bugün terapiste gitsem, yüzleşmek istemediğim ya da utandığım bir şeyi ona da anlatmam gibi geliyor. Benim gibi düşünen çok insan olduğunu da biliyorum. Benzer durumlarla sık karşılaşıyor musunuz?

Haberin Devamı

Güven ilişkisi kurulduktan sonra mutlaka anlatırsınız. Siz şu an aslında psikolojiniz iyi olduğu için böyle düşünüyorsunuz. Psikolojiniz kötü olsaydı, hasta olsaydınız bütün anılarınızı anlatırdınız. Benzer örneklerle tabii ki karşılaşıyoruz ama kişi gerçekten rahatsızsa, iyileşmeye ihtiyacı varsa daha ikinci, üçüncü seansta çözülüyor, kendini açmaya başlıyor. 


 

MÜKEMMELİYETÇİLİĞİN ALTINDA YETERSİZLİK DUYGUSU VARDIR

Utangaçlık duygusunun temelinde ne var sizce? İnsan duygularından neden utanır?

Utangaçlık ve şüphe 1-3 üç yaş aralığında oluşan bir şey. Bu yaş aralığı idrar tutma yaşıdır, bezi tutma yaşıdır. Bazı çocuklar bezi bırakmazlar. Ya da çişini yapmaz, tutar. Kabızlık yaşar. Bu çocuklar ilerleyen dönemlerde mükemmeliyetçi kişiler olurlar. Burada iki belirgin anne-baba tutumu var. Biri ihmalci, biri işgalci. Çocuğa, “Sen onu yapamazsın, şuraya gidemezsin” demek de yetersizlik algısı verir, “Ödevini yapmazsan tabletini vermem” gibi cezalandırıcı ifadeler de… Böyle yetiştirilen çocuklar ileride herhangi bir şeyi eksik yaptığında kabul görmeyeceğini düşünür.  

Haberin Devamı

Bu kitabı en çok kimler okusun? En çok hangi duygu yoğunluğundaki insanlar için merhem olur?

Travmalarını bastıranlar, bugüne kadar kimseye anlatamayanlar, kendilerini güvende hissetmeyenler ama özellikle depremzedeler okusun. Onların çok faydalanacağını düşünüyorum. Benim de hayatımla ilgili çok şey var bu kitapta. Ben de bu kitabı yazarken kendimle ilgili çok şeyi onardım.