Magazin Rol yapmayıp 'Rıza'yı yaşasam kendimi öldürürdüm

Rol yapmayıp 'Rıza'yı yaşasam kendimi öldürürdüm

Paylaş
Rol yapmayıp 'Rıza'yı yaşasam kendimi öldürürdüm

Kanal D'nin "Taş Kağıt Makas" dizisinde 'Rıza'yı canlandıran Bülent Seyran bunun bir rol olduğunun altını ısrarla çiziyor. Oyuncu, "Ben ekranda cinayetten içeri girmiş bir adamım. Ben orada rol yapmasam, onu yaşasam, beşinci bölümü göremezdim herhalde. Kendimi öldürürdüm" diyor.

Bülent Seyran'ı ekranda, sahnede izlemek de sohbetini dinlemek de çok zevkli. Şu sıra hem ‘Taş Kağıt Makas’ta oyunculuğuyla hayranlık topluyor hem de Tiyatrokare’nin ‘Ahududu’ oyununda tiyatro seyircisiyle buluşuyor. Diyor ki: Karakteri yaşayanlara saygı duyarım ama ben rol yapmayı tercih ederim.

Haberin Devamı

GÜÇ, PARAYLA PULLA OLMAZ VİCDANI GÜÇLÜ OLAN GÜÇLÜDÜR

Dijital dünyanın tiyatroyu ve sinemayı çok olumsuz etkilediği söylenen bir dönemde sekiz sezondur ‘Ahududu’ oyununu oynuyorsunuz. İyi iş yolunu her türlü buluyor mu?

İyi iş sahibini buluyor kısmına katılıyorum. Bazı kadroların da kendi içinde ayrı bir alametifarikası oluyor. Ben işin içinde insan varsa, onun asla bitmeyeceğine inananlardanım. Ancak ve ancak insan ortadan kalkarsa, insan ve hikaye biterse bunlar biter. Atilla Atalay’ın sevdiğim bir ifadesi var. Dijital çağla birlikte hayatımıza giren cep telefonu ve türevlerine ‘yalnızlık aletleri’ der. Bu aletler bizi ne kadar meşgul ederse etsin, biz kültür olarak da coğrafya olarak da insanı her zaman merkeze koyan, ona ihtiyaç duyan bir toplumuz. O yüzden uzun vadede böyle bir sonucun çıkacağına inanmıyorum.

Haberin Devamı

‘Ahududu’nun nasıl bir hikayesi var?

Bizim sekizinci senemiz. Neredeyse tüm şehirlere gittik. Çok usta isimlerle bir aradayız. Aslında iki tane yaşlı kadının bir yerden sonra kendilerini ulvi bir göreve adamışlıklarıyla ilgili bir komedi ama hepimizin doğumdan ölüme kadar hep sorguladığı bir adalet sorgulaması vardır. ‘Ahududu’da böyle bir adalet sorgulaması var. Kara komedinin en iyi örneklerinden. İnsanları huzura kavuşturmak, yalnızlıklarından kurtarmak için farklı bir formül arayışında olan iki kadının ve onların çevresindeki çılgın kişilerin hikayesi.

KARAKTERİ YAŞAMAYI DEĞİL ROL YAPMAYI TERCİH EDERİM

Bir rolden, karakterden kolay çıkamadığını söyleyen oyuncular var. Sizde böyle bir durum oluyor mu?

Hayır. “O karakteri oynamıyorum, yaşıyorum” diyenler var. Saygı duyarım. Herkesin kendi tercihi ama çocukken evcilik oynadığımızda, bir role girdiğimizde, oyun bitince o rolü gerçek mi sanıyorduk? Eve gidince o role devam mı ediyorduk? Şimdi ben ekranda bir cinayetten içeri girmiş bir adamım. Ben orada rol yapmasam, onu yaşasam, beşinci bölümü göremezdim herhalde. Kendimi öldürürdüm.

Bir rolün kendine yapışmasını bir handikap olarak görenler var bir de. Sizi de çoğu insan ‘Fatmagül’ün Suçu Ne’ dizisindeki Rahmi olarak hatırlıyor. Bu algı sizi rahatsız ediyor mu?

Haberin Devamı

Beni şu rahatsız eder. Evet, her oyuncuya yapışan bir rol olabilir ama sokakta da size oymuşsunuz gibi yaklaşmaları rahatsız edici oluyor. Bir de Rahmi bence bir oyuncunun ustalık döneminde oynanması gereken bir roldü. Şu an usta oldum demiyorum ama yolun daha başındayken ekranda hafızaya o şekilde kazınmanız, gelecek sonraki işler için de belirleyici olabiliyor. O anlamda uzun bir süre dezavantajını yaşadım açıkçası.

Almanya doğumlusunuz ama Türkiye’de okumuşsunuz. Klasik ‘gurbetçi aile’ hikayesi mi?

Evet, ailem Almanya’ya ilk giden işçi ailelerinden. Sonra ben buraya, teyzemin ve eniştemin yanına gönderildim. Eğitimime burada devam ettim. Arada gidip geldiğim oldu ama burada büyüdüm.

BEN ADALETE İNANAN BİRİYİM ADALET ENİNDE SONUNDA YERİNİ MUTLAKA BULUR

Adaletin yerini bulmadığını düşündüğünde kendi adaletini arayan insanlar olabiliyor. Bu konuya nasıl bakıyorsunuz?

Ben yapı olarak kendi adaletine inanan bir adamım. Benim vicdanım adalet duygusunun önüne geçiyor. Büyük laflar da etmek istemiyorum ama, “Adımız miskindir bizim, düşmanımız kindir” sözüne çok inanırım. O yüzden ilahi adaletin eni sonu yerini bulacağına inanırım. Kimsenin cezasını ben vermek durumunda değilim. Biz adaletin her zaman güçlünün yanında olacağını düşünüyoruz ama gücü ille de para pul ya da mevki olarak düşünmemeliyiz. Vicdanı güçlü olan güçlüdür mesela.

Haberin Devamı

‘Taş Kağıt Makas’ta, Rıza’nın oğlunun adalet arayışı yerini bulacak mı sizce?

Rıza Alzheimer hastası. Suçu işleyip işlemediğini kendi de bilmiyor. Dizide suçu benim işleyip işlemediğim çok net belli ama bu bir uyarlama. Uyarlamalarda bir şeyler değişebiliyor. Dolayısıyla ilerleyen zamanda ne olacak, onu biz de bilmiyoruz henüz.

Eş zamanlı olarak iki farklı karaktere hayat vermek zor değil mi?

Ben hiç zorlanmıyorum. Hatta yeni bir oyuna daha başlayacağım. Son dönemde tiyatro yapmakta zorlandığını söyleyenlere denk geliyoruz. Ben ona da katılmıyorum. Ben yıllardır yapıyorum, hiç zorlanmıyorum. Bu, mesleğe sahip çıkmakla ilgili. Yaptığım bir işe, “Yalnız benim tiyatrom var” diye gitmiyorum. Dümdüz “Benim tiyatrom var” diye belirtiyorum. Hiç bu konuda önüme bir engel çıkmadı.

Haberin Devamı

KAHRAMANLARA İNANMAMAK ATATÜRK’E DE İNANMAMAK OLUR

“Babam benim hayattaki ilk kahramanımdır” demişsiniz. Gerçek hayatta kahramanlara inanıyor musunuz?

Elbette inanıyorum. Buna inanmamak özümüzü de reddetmek gibi gelir bana. Buna inanmamak Atatürk’e de inanmamak olur. Onu geçtim, şurada bir kapkaççı size saldırdığında, sizi kurtaran polise ya da yoldan geçerken durup size yardım eden birine de inanmamak olur. Kahramanlık sadece bir ulusu kurtarmakla ya da ille de çok büyük hareketlerle olmaz. Sabah sokağa çıktığımda gülümseyerek, “Merhaba” diyen biri de benim kahramanım olabilir.

Ne güzel ifade ettiniz… Peki, babanızı sizin gözünüzde kahraman yapan yanları nelerdi?

Her şeyden önce bugün olduğum insan olmamı sağladı. Sakin, sabırlı, itidalli olmayı ben babamdan öğrendim. Bugün bu özelliğim sayesinde büyük bir kriz anında öfkemi kontrol edebiliyorsam babam sayesindedir. En küçüğünden en büyüğüne, benim ben olmamı sağlayan pek çok özelliğimi, onun beni yetiştirme şekli sayesinde edindim.

Bülent olarak kahramanı olduğunuz biri var mıdır?

Onu hiç bilmiyorum. Zaman zaman duyuyorum ama direkt, “Aman, sakın ha!” diyorum.

Magazin figürü olup olmamak sizce bir tercih mi? Özellikle mi uzak duruyorsunuz?

Ben tercih olduğunu düşünüyorum. Onu da özellikle yönetmeye çabalıyorum açıkçası. Basının olmadığı yerlerde gezmeyi tercih ediyorum. Bir de benim hayatımın ya da birilerinin hayatının başkalarını neden ilgilendirdiğini çok anlayamıyorum. Biz ekranda bir figürüz ve çoğunlukla sadece o esnada merak konusuyuz. O iş bitince kimsenin umurunda olmayız. Ta ki yeni bir işle tekrar ekranda olana kadar.