Magazin Sosyal medyada hayatımı deşifre etmeyi sevmiyorum

Sosyal medyada hayatımı deşifre etmeyi sevmiyorum

Paylaş
Sosyal medyada hayatımı deşifre etmeyi sevmiyorum

Oyuncu Mine Kılıç, meslektaşlarının aksine sosyal medyada kendini öne çıkarmayı tercih etmediğini söylüyor. Kılıç, "Ben daha içime kapalıyım. Çat oradayım, çat buradayım, bugün bunu giydim gibi haller hiç benlik değil" diye konuşuyor.

Beş saat konuşsa, sıkılmadan dinleyebilirsiniz. Kafasını kuma gömenlerden değil. Kendi yolculuğuna da, içinde bulunduğu dünyaya da gerçekçi bir yerden bakıyor. Bunun handikaplarını da yaşadığını söylüyor ama tam da bu yüzden farklı ve özgün görünüyor. Yetenekli oyuncu Mine Kılıç’ı en son ‘Aile’de izledik, şimdi yeni yolculuklara çıkmaya hazırlanıyor.

Haberin Devamı

YALNIZ VE DEPRESİF BİR YANIM VAR HAYATI ÇOK SORGULUYORUM

Yoğun, tempolu, ‘Aile’ gibi çok dikkat çeken bir işten sonra şimdi biraz dinlenme vakti mi yoksa hız kesmeden yeni proje geliyor mu?

Belirli bir ivme aldığımı düşünüyorum son iki projeyle. Bunun üzerimde, “Biraz dikkatli gideyim, bu ivmeyi daha yukarı taşıyayım” gibi bir etkisi oldu. Biraz bekleyip, oyunculuk kapasitemi daha ortaya çıkaracak işlerin içinde yer almak istiyorum.

Şu ana kadar yer aldığınız projelerde potansiyelinizi tam çıkaramadığınızı mı düşünüyorsunuz?

Hayır, şu ana kadar yer aldığım her projeden memnunum ama maalesef şöyle bir durum var. Biraz alımlıysan, kaşın gözün düzgünse, doğal olarak ilişkilerde o ‘ikinci kadın’, ‘fettan kadın’ rolleri daha çok geliyor. Neden böyle kısır bir döngüde kalayım ki.

Haberin Devamı

Bazı oyuncular da bahsettiğiniz rolleri daha dişi ve oyunculuğu öne çıkaran roller diye tarif ediyor. Siz böyle düşünmüyorsunuz o zaman?

Haklılar ama eksikler çünkü körelirsin. Aynı tip karakterin yelpazesini ne kadar açarsan aç, bir yerden sonra kaynağın tükenir ve tekrara düşersin. Ben isterim ki hep birbiriyle zıt karakterler gelsin ve o da benim gelişimimin kapısını daha çok aralasın.

Dönem dönem sektör eleştirileri artıyor. “Onca yetenekli oyuncu varken tüm oyun üç beş kişi arasında dönüyor” gibi eleştiriler duyuyoruz. Katılıyor musunuz?

Maalesef evet. Başarılı olmanın iyi oyuncu olmak dışında ekstra makyaja ihtiyacı var. Senin işini iyi yapman yetmiyor, çok doğru insanlarla doğru ilişkiler kurman gerekiyor. Sosyal medyanı çok iyi yönetmen gerekiyor gibi pek çok değişken var.

HER AŞIRILIK BİR EKSİKLİKTEN DOĞAR

Yetenek, çok çalışmak, disiplin, şans, güzellik… Başarı için bunlardan hangisi sizce olmasa da oluyor?

Maalesef yetenek olmasa da oluyor günümüzde. Şu an dizileri açıp izlediğimizde görüyoruz bunu. İzleyicimiz hiç aptal değil, onlar da görüyor bence. Sanki son koşul yetenekmiş gibi seçimler yapılıyor. İşini hakkıyla yapan, çok iyi oyuncuları ayırıyorum ama genel durum bu.

Çoğu oyuncu şanslarını da kendilerinin yarattığını düşünüyor, sizce insan şansını kendi mi yaratıyor?

Haberin Devamı

Doğru olabilir tabii ama şanstan ne anladığınla da ilgili. Şans, hem çok yetenekli olman hem de oyunu kurallarına göre oynaman sonucu takipçi sayını da iki milyona çıkarabilmense tebrik ederim. Bu, benim yapamadığım bir şey. Benim için şans, inandığımı yapıp onun meyvesini yemek.

Dünyada bunun örnekleri nasıl?

Dikkat edin, öyle “Vay be!” diyeceğiniz hiçbir oyuncunun aman aman bir Instagram hesabı yok çünkü öyle bir balonu doldurma ihtiyaçları yok. Hatta fanları açıyor, çoğunun kendi hesabı yok. Her aşırılık bir eksiklikten doğar. Onu öyle kapatmaya çalışırsın. Bizdeki gibi 20 milyon, 30 milyon takipçiler yok. Hayırdır ya, devlet bakanı mısın, dünyayı mı yönetiyorsun? Onların bile böyle hesapları yok. Sosyal medyanın Türkiye’deki balonu çok gereksiz şişiriliyor gibi geliyor bana.

KAFALAR BANA DÖNÜNCE ÜZERİME BİR UTANGAÇLIK GELİR

Ben dün sizi biraz stalk’ladım. Instagram’ınızda çok az fotoğraf var… Neden?

İyi ki şimdi stalk’lamışsın. Altı ay önce durum daha vahimdi. (Gülüyor) O, hayatı başka bir ele alma şekli. Ben daha içime kapalıyım. Çat oradayım, çat buradayım, bugün bunu giydim gibi haller hiç benlik değil.

Haberin Devamı

Halbuki yaptığınız iş kendinizi önce çıkarmak üzerine kurulu değil mi?

önce çıkarmak üzerine kurulu değil mi? Bence tam öyle değil. Sahnede evet, o karakteri deşifre etmek, onu öne çıkarmak üzerine ama özel hayatımı deşifre etmekten hoşlanmıyorum ben. Bunun mesleği beslediğine de inanmıyorum.

Günlük hayatta bir kapıdan girdiniz, kafalar size çevrildi… Hoşlanmaz mısınız bundan?

Hiç hoşlanmam. Kafamı önüme eğerim. Üzerime bir utangaçlık gelir. Ben yalnızlığıma çok düşkünüm. Kendimle ahengim iyidir. Çocukluğumda da bu böyleydi. Önüme bir kutu boya bırak, ben onunla saatlerce takılırdım. Zaten oyunculuk çocukluk hayalim de değildi. Biraz yolda gelişti benim hikayem.

ÇOK ÜZÜLDÜYSEM YARALI HAYVAN GİBİ MAĞARAMA GİDİP KENDİMİ İYİLEŞTİRMEDEN ORADAN ÇIKMAM

Mine Kılıç aslında kimdir sorusunun cevabını nasıl verirsiniz?

Haberin Devamı

Kronik bir depresif. (Gülüyor) Çünkü kendini de hayatı da dünyayı da mesele edinen bir tarafım var. Zihnim hep sorguluyor. Duyarlı bir insanım ve duyarlı bir yapın varsa mutlu olmak epey zor. Bir şeyden çok etkilendiğimde o hiç olmamış gibi yapamıyorum. İlle mağarama gidip, yaralı bir hayvan gibi, o yaramı yalaya yalaya iyileştirmeden çıkmam insanların içine. O yüzden yalnız ve depresif bir tarafım var, bunu değiştirmek için de hayat yardımcı olmuyor maalesef

Kendinizi güçlü ve cesur buluyor musunuz?

Çok değişiyor, bir gün öyleyim, bir gün değilim. Ama genel hatlarıyla fena değilim ya. (Gülüyor)

BİR YELKENLİDE GİDER GİBİYİM AMA YANIMDA BİRİNİ HAYAL EDEMİYORUM

Aşk tanımınız ne?

İnsanın kendisiyle hemhal oldukça daha anlamlı gelen ama bir yanıyla da anlamı zamanla, ruhunun ve bedeninin ihtiyaçlarını keşfettikçe değişen bir duygu. Şu an kendimi bir yelkenlide, hafif dalgalı sularda, ufuk çizgisine doğru gidiyormuşum gibi hissediyorum. Ama o hayalin içinde yanımda biri yok mesela.

Neden?

Bir türlü mayamın biriyle tam tuttuğunu hissetmedim. Bu yolculuğu birlikte devam ettirebilirim duygusu gelmedi.

Bunun olması için gereken en temel istekleriniz neler?

En başta Orta Doğu’dan çok etkilenen coğrafyamızın erkeğinin, kadınların kendilerini geliştirmek için kendilerine sordukları sorulardan muaf hissetmeleri. Toplumun da onlara böyle hissettirmesinin sonucu tabii aynı zamanda.

Neler o temel sorular sizce?

Bir erkeğin güdüleri hiç sorgulanmamış ve ezbere bir yaşama dönüşmüş, kendi olmak ne demek, üzerine hiç düşünmemiş mesela. Hep ‘anasının oğlu’ olmuş ve bu ona yetmiş. Sorgulama yeteneği körelmiş bir sürü erkek görüyorum etrafımda. Böyle biri de benim yapabileceğim biri değil. En az benim kendimi sorguladığım kadar kendini sorgulamalı ki bir araya geldiğimizde o soruların derinlerine inelim birlikte. Çünkü aşkın bir ömrü olduğuna da eminim. O hormonlar tükenecek eni sonu ve başka bir üretim ve paylaşım yoksa sıkılacak iki taraf da. Erkekler bir tek kendileri sıkılıyor sanıyor bu arada. Biz de sıkılıyoruz ve farkında değiller.

Hiç tüm bunları sorgulayabileceğiniz, bu duyguya yaklaştığınız biri olmadı mı?

Oldu, son ilişkimde oldu. Kısa süre önce bitti. Tam oralarda gibiydik ama onda da benim hâlâ kendimle ilgili çözemediğim şeylerle bölündü. 38 yaşındayım ve bir çocuğa hazır olmak, o gemiye artık binmeli miyim noktasında kendimi tam ikna edemediğimi gördüm. Ama insan olarak anlamaya ve anlaşılmaya çok yakın hissettiğim bir ilişkiydi.

KISA KISA…

Sizi çok rahatlatan bir şey?

Masaj.

Aynı hızda öfkelendirebilecek bir şey?

Açlık kan şekerimin düşmesi.

Bir erkekten hızla uzaklaşmanızı sağlayacak bir şey?

Duygusal zeka eksikliği.

Nasıl bir erkekten korkarsınız?

Ne istediğini bilmeyen erkekten korkarım.

Centilmenlikten anladığınız ne?

Benim özel koşullarımı da kendininki kadar gözetmesi.

Kapı açmak, yol vermek… Böyle şeyler bekler misiniz?

Hiç hem de. Kendi valizimi de taşırım, kendi kapımı da açarım. Beş yaşımdan beri kendi kapımı açıyorum. Ne münasebet! 10 yıl sonra da açacak mı benim kapımı mesela? Bence açmayacak. Sürdürülebilir olmayan şeyler bunlar.