Magazin Zaaflarımız bizim düşmanımız değil doğruyu söyleyen dostumuzdur

Zaaflarımız bizim düşmanımız değil doğruyu söyleyen dostumuzdur

Paylaş
Zaaflarımız bizim düşmanımız değil doğruyu söyleyen dostumuzdur

Kanal D'deki ‘Yargı’ dizisinde Ceylin’in ablası Aylin'i canlandıran Pınar Çağlar Gençtürk ve eniştesini oynayan Onur Özaydın’la hem diziyi hem de kendi dünyalarını konuştuk.

Yargı’ sadece son dönemin değil, Türk televizyon tarihinin en başarılı dizilerinden biri. Hep dinamik, hiç tekrara düşmüyor ve sadece Türkiye’de değil, yurt dışında da büyük ilgiyle izleniyor. Dizide Ceylin’in ablası Aylin ve eniştesi Osman’ın hikayesiyse başlı başına büyük ilgiyle izleniyor. Dizide karı-kocayı canlandıran Pınar Çağlar Gençtürk ve Onur Özaydın’la hem ‘Yargı’nın alametifarikasını hem de biraz kendi dünyalarını konuştuk.

Haberin Devamı

PARA KAZANMA HIRSINI MERKEZE KOYANIN NE AHLAKİ NE VİCDANİ SINIRI OLUR

‘Yargı’, ödüllere, izlenmelere doymuyor. Bu kadar istikrarlı ve güzel giden bir işte olmak bir konfor mu, yoksa ekstra sorumluluk duygusuyla bir gerginlik de yüklüyor mu size?

Pınar Çağlar Gençtürk: Ödüllerin tabii ki her zaman motive eden tarafı var. Çalışma ortamı, senaryonun dinamiği oyuncu için bir konfor. Lakin iyi bir şey yapıldığında daha iyisinin istenmesi de bir gerçek. Bu anlamda tabii ki bir gerginlik oluyor.

Onur Özaydın: Dizimizin bu denli beğenilmesinin bize verdiği bir konfor var ama dediğiniz gibi, omuzlarımıza yüklediği sorumluluk hissi daha ağır basıyor. Her geçen hafta, bu ilgiye layık olmak için büyük bir özenle çalışıyoruz.

Haberin Devamı

Bir karı-kocayı canlandırıyorsunuz ve Aylin’le Osman hiç durulmayan bir suda yüzer gibi… Zevklidir de eminim ama psikolojik olarak yorucu da oluyor mu?

P.Ç.G.: Aylin’in duygu durumu o kadar karışık ki… Geçmişinden gelen yaralar, kapanmayan izler… Acıyla yoğrulmuş bir karakter. Kestirilmesi zor tarafları da var. Bu duygu durumlarının getirdiği psikolojik zorluklar oluyor. Zevkli tarafıysa Onur’la oynuyor olmam. Zor şeyler oynasak da oyuncu olarak aramızdaki alışveriş çok eğlenceli.

O.Ö.: Osman, televizyon kariyerimde oynamaktan en keyif aldığım karakterlerden biri. Yaşadığı tüm iniş çıkışlar, son anda döndüğü virajlar, tosladığı duvarlar derken, onun yolculuğunun bir parçası olmak beni çok mutlu ediyor. Pınar’la oynamaksa bir başka mutluluk sebebi. Eşini oynadığım için çok şanslıyım.

ZAAFLARIMIZI GÜCE DÖNÜŞTÜREBİLİRİZ

Güç ve başarı size ne ifade ediyor? “Her durumda güçlü olmak zorundayız” mottosuna inanıyor musunuz?

P.Ç.G.: Her durumda güçlü olmak mümkün mü? Bence olmamalıyız zaten. Ben zayıf yönlerimi de kabul ederim. Değiştirebileceğim bir şeyse uğraşırım, sonuna kadar giderim. Ama olmuyorsa da zorlamam. Günümüzde güç ve başarı parayla ilişkilendiriliyor ama bana göre küçücük hayatımızda değiştirdiğimiz, dönüştürdüğümüz veya bize iyi gelen bir şey de bir başarıdır.

Haberin Devamı

O.Ö.: Gücün nasıl kullanıldığı çok önemli. Bir hocamız derdi ki, “Sahnede zaaflarınızı güce dönüştürün.” Bu durumu hayatın her alanına yaymaya çalışıyorum. Kendimde eksikliğini hissettiğim şeylerin, ya da yanlışlarımın aslında düşmanım değil, doğruyu söyleyen birer dostum olduğunu hayal ederek hareket ediyorum.

ONUR ÖZAYDIN: AFFETMEKLE İLGİLİ KENDİMİ GELİŞTİRMEM GEREK

Güven duygusu, kırılınca onarması en zor duygulardan biri. Gerçek hayatta affedici misinizdir?

P.Ç.G.: Çok içimi acıtan, beni çok incitmiş hatta sadece bana değil, diğer insanlara da etki etmiş durumları unutamam. Davranışım, tavrım değişir. Affettim desem de bir yerlerde o iz kalıyor bende. Ama sürekli gardımı alarak da gezmem tabii.

O.Ö.: Affetmekle ilgili kendimi geliştirmem gereken bir noktadayım. Canım yandığında ya da kalbim kırıldığında maalesef kişisel tarihime büyük harflerle kazınmış oluyor bu durum. Ve bu gerçekten büyük bir yük.

KOPMA NOKTASINA GELSELER DE YAŞANMIŞLIKLAR BAĞLIYOR İKİSİNİ BİRBİRİNE

Aylin’i ve Osman’ı bir arada tutan şey sizce ne?

Haberin Devamı

P.Ç.G.: Bu çift, çok genç yaşlarda birlikte olmaya başlamış. Dolayısıyla o birlikte büyüme, evlat acısı da dahil, her şeyi birlikte görme hali hem bir alışkanlık hem bir bağ oluşturuyor aralarında. Kopma noktasına gelseler de o karanlık tarafa çekiliyor ikisi de. Belki de tutunacak başka bir şey olmadığı içindir.

O.Ö.: Geçmişte büyük bir aşk yaşadıklarını düşünüyorum. Olumsuz bir durum olsa da çocukları Deniz’in kaybı gibi felaketler de elbet aralarındaki bağı güçlendirmiştir ama Osman’ın yanlışlarının Aylin’in sabrını zorladığı kesin. Osman sınıfın bir türlü uslanmayan, yaramaz ama sevilen çocuğu gibi.

Dolandırıcılık, kara para aklama gibi konular şu sıra Türkiye’nin de gündeminde. Para, başarı ya da hep kazanma hırsı size ne ifade ediyor? İnsanın bu konularda bir doyum noktası var mı sizce?

P.Ç.G.: Bilemiyorum ki. Kazandıkça kazanmayı istemek gibi bir doyumsuzluk mu oluyor? Yetmeyen bir şeyler var galiba. Fazlasını istiyorsun. Sürekli eksik kalan bir şeyler olabilir. Sevgi, huzur, şefkat gibi duyguların eksikliği de olabilir. Tatmin olmak için başka yollardan arayışa giriliyor herhalde.

Haberin Devamı

O.Ö.: Yasa dışı yolla para kazanmayı hayatının orta yerine koymuş bir insanın, ne ahlaki ne de vicdani bir sınır tanıyacağını düşünüyorum. Para kazanma hırsının dipsiz bir kuyudan farkı yok. Boşlukta salınma hissinin verdiği mutluluğun yerini, karanlığın alacağı aşikar.

PINAR ÇAĞLAR GENÇTÜRK: GÜVENDİĞİM BİRİNİN BAŞKALARIYLA İLİŞKİSİ DE BENİM İÇİN ÖNEMLİ

Sizin güveninizi ne kırar?

P.Ç.G.: Güvendiğim kişinin başkalarına tavrı beni etkiler. Küçük bir söz, bir davranış, bir ima yeterli olur zaten. Diğer insanlarla ilişkilerinde hoşuma gitmeyen bir şey sezersem, belli ki benimle olan ilişkisinde de benzer bir şey sezeceğim. O yüzden yavaş yavaş gider o güven.

O.Ö.: Bile bile kalbimi kıran kimseyle bir daha eskisi gibi olamam.

Kendinizle aranız nasıl? Kendinizden razı mısınız?

P.Ç.G.: İyi valla, fena değil. Tabii ki mükemmel değilim, kusursuz değilim. Düzeltmek istediğim taraflarım da var ama buyum. En iyi versiyonum olmaya çalışıyorum.

O.Ö: Kendimi zorlamayı istemesem de yaptığım şeylerin bazen beni fiziken ve ruhen biraz zorladığının farkındayım. Hem tiyatro sahnesinde, hem dizilerde olmak, bir yandan da müzik yapmak; aslında bir nevi mitoz bölünme yaşamak gibi. Zor ama bu bölünme durumu yaşama hissiyatımı çoğaltıyor.