Yaşam Osmanlı kadın casus bu kitaba konu oldu

Osmanlı kadın casus bu kitaba konu oldu

Paylaş
Osmanlı kadın casus bu kitaba konu oldu

Bu hafta yaptığım en iyi şeylerden biri Argün Albayrak'ın 'Cavidan' adlı romanını okumak oldu. Kitap, Kanuni döneminde, Fransa topraklarında istihbarat toplayan casus kadın Cavidan'ın yaşamını anlatıyor

Röportaj: Sayım Çınar
sayimc@superonline.com

Siz de kitabı okuduysanız ve sevdiyseniz, müjde: ‘Cavidan’ film oluyor. Saraybosna’da çekilecek. Romanının tüm geliri da ‘Baba Beni Okula Gönder Kampanyası’na bağışlanacak

Kitabınızda, 1500’lü yıllarda geçen, Fransa’da Osmanlı lehine istihbarat yapan Egeli bir kızın hikâyesi var. Cavidan olayı nereden çıktı?

Osmanlı’da başka böyle casus kadınlar var mıydı? Ailem nedeniyle tarihe her zaman çok meraklı oldum. Osmanlı’nın istihbarat tarihi o kadar gizli kapaklı ve belgelerden yoksun ki... Ancak çok ciddi, Türkoloji kürsülerinin yaptığı araştırmalardan bazı şeyler çıkarabiliyorsunuz. Bu araştırmalara göre, Türklerin, Anadolu’ya 1071’de girmesinden sonra, Anadolu Selçuklu Medeniyetleri ile başlayan bir kadın teşkilatlanması var. Bunlara Bacıyan-ı Rum denir. Rum, Anadolu demek. Bacıyan-ı Rum da Anadolu Bacıları... Ve bunların başını çeken bir Fatma Kadın’dan bahsedilir yoğun şekilde. Oysa başka casus kadınların varlığını gösteren çok ciddi dokümanlar ve tezler var. Kadınların yaptıkları işler aynen şöyle sıralanıyor: Hanedanlık adına bilgi taşımak, ihtiyaç sahiplerine yardım etmek, savaşlarda yemek yapmak, el işi ve toprak işiyle uğraşmak, evini geçindirmek... Bu kadın oluşumu, dünyada ilktir. Bu dokümanlar bize Osmanlı’da casusluk yapan, istihbaratta çalışan ve savaşan kadınlar olduğunu gösteriyor. Cavidan da bundan esinlenilerek kurgulandı.

Kitabınızı roman furyası içinde nereye oturtuyorsunuz? Nasıl bir roman?

Kurgu da olsa gerçeklerle yoğrulmuş kahramanlara ihtiyacımız var. Bu kahramanların kadın olması da bizim gibi erkek egemen kompleksinin yoğun olduğu ülkelerde daha önemli. Çünkü kadınların özgüvenli olduğu toplumun birçok şeyinin kurulabileceğini düşünen bir insanım.

Karakterleri oluştururken nasıl bir yol izlediniz?

İnanç sistemlerini çok iyi kurgulamak gerekiyordu. Sünni, Şii, Alevi, Kürt, Türk, Çerkez, Rum, Ermeni... Toplumsal mutabakat için ortak değerleri temel almalıyız. Kurguları yaparken kişilerin nerede doğdukları, hangi lisanı kullandıkları, nasıl bir inanç sistemine sahip olduklarını özellikle inceledim. Bunları da tarihi dokümanlar ile karşılaştırdım.

Dünya edebiyatında birçok kadın casus kaleme alındı. Bizde ise bu, pek duyulmuş bir şey değil. Osmanlı’daki kadın casuslar konusu ‘Cavidan’ ile duyulmuş olacak...

Pek duyulmuş değil, hiç duyulmamış bir şeydi bu. Bir kere, Osmanlı istihbarat dönemine ait çok az belge var. En fazla, Nene Hatun ile ilgili pek çok şey söylemek mümkün. Ama sonuçta erkek egemen bir toplum olduğumuz için, Sabiha Gökçen, sırtında mermi taşıyan Anadolu kadını ve Nene Hatun dışında, kadını alıp da ‘şuraya’ koyduğumuz bir değer yok.

Sizce günümüzde de kadın casuslar var mı toplumumuzda?

Bence çok büyük ağırlıkta var. Dünya tarihinde altı çizilmiş bir şeydir: Erkeği yola sokan da yoldan çıkaran da kadındır. Bilgiyi alan da kadındır. Neden ‘harem’ olgusuna sadece ilişkiler ve magazin boyutu ile bakıyoruz ki? Osmanlı’da tütmeye başlayan yangının, oradaki kıvılcımdan başladığını biliyoruz.

“Tarih kitaplarına güven duyulmuyor”

Kitapta bir aşk hikâyesi de var.

Cavidan, Zülfikar’la tutkulu ama platonik bir ilişki yaşıyor. Evet, birbirine dokunmadan... Birbirini tüketmeden... Bu anlamda günümüz aşklarından tamamen farklı. Aşk birbirini koruma, değer verme, tamamlama demektir. Buna alışveriş olarak baktığınızda tüketilmeye mecburdur. Eskiden bir kadının elini tutma süremiz üç aydan başlardı. Günümüzde insanlar kendilerini oldukları gibi değil, görünmek istedikleri gibi gösteriyor. O zaman da aşk olmuyor.

Ülkemizde tarih kitaplardan değil, romanlardan öğreniliyor. Tarih kitaplarına güvensizlik mi var?

Evet, çünkü Türkiye’de her siyasi dalgalanmada kitapların formatı, bazılarının anlatım, tasvir biçimi değişiyor. 1453’te İstanbul’u aldığımız konusu değiştirilemez ama Avrupalı düşünce sistemine göre fethin nasıl olduğu farklıdır, burada algılanan şey farklıdır.

Kitaplarınız telifini ‘Baba Beni Okula Gönder’ projesi ile Düzce’de bir okula bağışlayacaksınız, değil mi?

Evet. Büyükbabamın kurduğu okula...

Bu kararı almanızın sebebi neydi?

Öncelikle geçirdiğim kaza sebep oldu. Bir de başından beri takip ettiğim kampanyaya inanıyor ve kız çocuklarına değer veriyorum.

Evet, kaza... Hatırlatmak istemiyorum ama İstanbul-Kavacık’ta bir taksi size çarpmıştı değil mi?

Darmadağın oldum.

‘Hayatımdaki kadın Cavidan’a ilham verdi’

Dünyaya ikinci kez geldiğinizi biliyorum. Kazadan sonra mı kitabı yazdınız?

Evet. Kaza nedeniyle 4 ay yattım. Hiçbir şey yapamıyordum. Ancak dördüncü ayda oturmama izin verdiler. Oturmak çok sıkıcıydı. Hayattan çok uzak kaldığım için önce bir blog kurdum kendime. Reklam, medya ve tüketim konusunda ‘ruh obezliği’ denilen konular üzerine ciddi yazılar yazdım. Bir de ilgi alanıma giren tezhip ve hat sanatıyla uğraştım o süreçte. Bunları taş üzerine işlerim. Çok eski bir Mezopotamya sanatıdır. Mesela “vav” harfi vardır... Bu harf günümüzdeki hukuk temelini oluşturur.

Vav?..

Farsçada “v” harfi. Önemli bir harftir. Uyarıları vardır. Der ki; veli, vasi, vali, valide, vekil olacaksan bunlara dikkat et, bunlar senin hayatla, toplumla imtihanındır.

Kitap sizi hayata döndürmüş o halde.

Evet. Kitap olmasa ben biterdim. Cavidan’la yaşadım.

Hayatınızda Cavidan’a benzeyen biri oldu mu?..

Oldu.

Çok inandığınız bir karakterdi herhalde.

Aynen öyle. Yaşadığım çok özel bir şeyin büyük etkisi oldu. Ama teyzemin kişiliğinin de büyük etkisi var Cavidan üzerinde.

Osmanlı tarihi ile ilgili yazmaya devam edecek misiniz?

‘Cavidan 2’yi yazıyorum. O kitapta biraz daha tasavvuf edebiyatına geçiş yapacağım.

‘Cavidan 2’de neler olacak? Tüyo alabilir miyiz?

Cavidan; Zülfikar’la, babası diye bellediği Ömer Bedri’yi kaybetti... ‘Cavidan 2’de onun içsel dünyasında çok büyük bir yara açılacağına tanık olacağız. Ayrıca ikinci kitapta daha yoğun bir aşk ve tasavvuf dünyası bekliyor bizi.

( 03.03.2012 tarihli Cumartesi Postası'ndan alınmıştır. )

Haberin Devamı