Beden Sağlığı Radyolojik testlerdeki gizli tehlike! Sinsice ilerliyor: Çocuklarda aralıklı görülen ateşe ve ciltteki solgunluğa dikkat!

Radyolojik testlerdeki gizli tehlike! Sinsice ilerliyor: Çocuklarda aralıklı görülen ateşe ve ciltteki solgunluğa dikkat!

Paylaş
Radyolojik testlerdeki gizli tehlike! Sinsice ilerliyor: Çocuklarda aralıklı görülen ateşe ve ciltteki solgunluğa dikkat!

Günümüzde bilim ve tıp alanındaki ilerlemeler, lösemiyle mücadelede umut verici bir dönemi başlatmış durumda. Lösemi, vücudun kan hücrelerini etkileyen bir kanser türüdür ve genellikle sessizce gelişir, ancak teşhis konulduğunda hayatı derinden etkiler. Ancak bugün, bilim insanlarının yürüttüğü araştırmalar ve sağlık profesyonellerinin kararlılığı sayesinde lösemiyle mücadelede önemli adımlar atılıyor. Yenilikçi tedavi yöntemleri, genetik araştırmalar ve hastaların yaşam kalitesini artırmayı hedefleyen programlar, lösemiyle savaşta yeni bir umut ışığı yakıyor. Bu alandaki son gelişmeler ve başarılar, lösemiyle mücadelede kararlılıkla ilerleyen insanların cesaretini ve azmini yansıtıyor. Bu haberimizde, lösemiyle mücadeledeki son gelişmeleri, lösemi hastalığının belirti ve tedavi yöntemlerini ve bu alanda toplumun üzerine düşen görevleri Çocuk Hematolojisi ve Onkolojisi Uzmanı Prof. Dr. Barış Malbora’ya sorduk.

Serpil Dokurel / Posta.com.tr |Lösemi, kan hücrelerinin çok hızlı bir şekilde kontrolsüz çoğalmasıyla seyreden bir kanser türü olarak karşımıza çıkıyor. Bu kontrolsüz çoğalma, vücudumuzdaki kanın çoğunun yapıldığı kemik iliğinde gerçekleşiyor. Lösemi hücreleri genellikle olgunlaşmamış, yani hala gelişmekte olan lökositlerdir (beyaz kan hücreleri). Lösemi terimi Yunanca “beyaz” (leukos) ve “kan” (haima) sözcüklerinden geliyor. Peki lösemi nasıl teşhis ediliyor?

Haberin Devamı

Kanser türleri arasında yer alan löseminin genellikle diğer kanserlerden farklı bir şekilde radyolojik görüntüleme testlerinde ortaya çıkan bir kitle oluşturmadığını belirten Çocuk Hematolojisi ve Onkolojisi Uzmanı Prof. Dr. Barış Malbora löseminin türlerini şu şekilde sıralıyor; Löseminin birçok türü bulunur; bazıları çocuklarda daha yaygınken, bazıları ise yetişkinlerde daha sık görülür.

Lösemi, vücudumuzun kan hücrelerinin yapıldığı kemik iliğinde, kemiklerin iç boşluğundaki yumuşak süngerimsi dokuda başlar.


SESSİZ TEHLİKE KEMİK İLİĞİNDE BAŞLIYOR ANCAK BELİRGİN BİR KİTLE OLUŞTURMUYOR!

Löseminin genellikle sessizce ilerlediğini belirten Prof. Dr. Barış Malbora “Lösemi, radyolojik görüntüleme testlerinde belirgin bir kitle oluşturmaz. Bu özelliğiyle diğer kanser türlerinden ayrılır. Hastalığın çeşitli türleri bulunur ve tedavi yöntemleri löseminin türüne ve diğer faktörlere göre belirlenir. Lösemi, vücudun kan hücrelerinin üretildiği kemik iliğinde başlar ve kan hücreleri tam olgunluğa ulaşana kadar bir dizi aşamadan geçer” dedi.

Haberin Devamı


Löseminin birçok türü vardır. Bazıları çocuklarda daha sık görülürken bazıları yetişkinlerde daha sık görülür diyen Prof. Dr. Barış Malbora tedavinin löseminin türüne ve diğer faktörlerine bağlı olduğunu vurguluyor.

 

Lösemi, vücudumuzun kan hücrelerinin yapıldığı kemik iliğinde, kemiklerinizin iç boşluğundaki yumuşak süngerimsi dokuda başlar. Kan hücreleri tam olgun formlarına ulaşana kadar birçok aşamadan geçer.


ÇOCUKLUK ÇAĞI KANSERLERİ ARASINDA İLK SIRADA


Çocukluk çağı lösemileri kanserler arasında görülme sıklığı açısından ilk sırada yer alıyor. Prof. Dr. Malbora çocukluk çağında görülen lösemi türleriyle ilgili olarak şunları söyledi:

“Erişkinlerden farklı olarak çocukluk çağında lösemilerin büyük çoğunluğu akut lösemidir; akut lenfoblastik lösemi (ALL) daha sık gözlenir. Yılda 100,000’de 3-4 sıklığında görülmektedir. Akut lenfoblastik lösemi görülme sıklığı özellikle 2-5 yaş arasında artış göstermektedir. Erkeklerde kızlara göre daha fazla saptanır. Çocuk ve ergenlerde akut miyeloid lösemi (AML) lösemilerin %20’sini oluşturur. AML’nin yılda görülme sıklığı ise milyonda 5-7’dir. İlk iki yaş görülme sıklığının en yüksek olduğu yaştır. Ergenlik döneminde sıklık yeniden artış gösterir. Kız ve erkeklerde eşit oranlarda izlenir.”


GEBELİK DÖNEMİNDE ALKOL VE RADYASYONA MARUZİYET RİSKİ ARTIRIYOR!

Çocukların çoğunda lösemi gelişimini açıklayabilecek bir risk faktörünün olmadığını belirten Marbora, “Ancak bazı olgularda kalıtsal ve kazanılmış yatkınlık yapıcı risk faktörleri saptanabilir. Annenin gebeliği döneminde alkol kullanımı, topoizomeraz II inhibitörü içeren yiyecekler, bazı viral enfeksiyonlar, radyasyona maruziyet, bazı ilaçlar, petrol ürünleri, benzen gibi organik maddeler, böcek öldürücü ilaçlar lösemiye yol açabilir. Çeşitli kromozom anormallikleri lösemiye yatkınlık yaratır. Down sendromlu çocuklarımızın özellikle AML’ye yatkın olduğu bilinmektedir“ diye konuştu.

Haberin Devamı


KEMİK AĞRISI VE CİLTTE SOLGUN GÖRÜNÜME DİKKAT!

“Akut löseminin başlangıç bulguları kısa sürelidir ve farklılıklar gösterebilir” diyen Marbora sözlerini şöyle sürdürdü: “Hastalar sıklıkla iştahsızlık, halsizlik, yorgunluk, huzursuzluk, aralıklı ateş, kemik ağrısı ve solukluk nedeniyle getirilir. Hastalık ilerledikçe kemik iliği yetmezlik bulguları ve kemik ağrıları daha belirgin hale gelir. Organ tutulumu nedeniyle lenf bezi, karaciğer, dalak, testislerde büyüme, solunum sıkıntısı ve sinir sistemi bulguları gelişebilir.

Hekimin muayenesinde solukluk, halsizlik, ciltte morluklar, cilt altı kanamalar, ağız içi ve diş eti kanamaları, lenf bezi, karaciğer, dalak ve testislerde büyüme, kemik veya eklem ağrıları genellikle vardır. Göğüs içi lenf bezlerinde ileri derecede büyüme nedeniyle solunum zorluğu dahi olabilir.”



‘KESİN TANI İÇİN KEMİK İLİĞİNİN İNCELENMESİ ŞART’

Tanıyı kesinleştirmek için mutlaka kemik iliği incelemesinin yapılması gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Malbora “Teknik ve bilimsel gelişmeler sayesinde günümüzde çocukluk çağı lösemileri (kemik iliği kanseri, kan kanseri) tanısı, geçmiş yıllara kıyasla daha rahat konulmaktadır. Ülkemizde bu hastalıkların tanı ve tedavisini batı ülkeleri koşullarında yapılabilmektedir. Basit kan testlerinden elde edilen sonuçlar, lösemi hakkında bizleri uyarabilir. Tam kan sayımında çoğunlukla normalden daha yüksek sayıda beyaz kan hücresi gözlenir. Ama bazen normal sınırlarda hatta normalin altında sayılarda olabileceği de bilinmelidir. Lösemiden şüphelenilen hastaların kanları bir cama yayılarak mikroskop altında değerlendirilmelidir. Çoğu zaman bu yöntemle blast ismini verdiğimiz lösemi hücreleri görülür. Tanıyı kesinleştirmek için mutlaka kemik iliği incelemesi yapılmalıdır. Alınan kemik iliği örneği mikroskopta incelenip lösemik hücreler teşhis edilebilir” açıklamasını yaptı.

Haberin Devamı

HASTALARIN YÜZDE 85’İ KEMOTERAPİYLE SAĞLIĞINA KAVUŞUYOR

Prof. Dr. Malbora, tedavi süreci konusunda şunları söyledi: “Bizler çocuk kan hastalıkları ve kanser hekimleri olarak kendimizi şanslı hissediyoruz. Çünkü yetişkinlere kıyasla daha büyük sağ kalım oranına sahip çocuklarımız tedaviye daha iyi yanıt vermektedir. Bunun en büyük nedenlerinden birisi, lösemisi olan erişkinlerde yaşla birlikte löseminin yanında kalp, akciğer, karaciğer, böbrek hastalıkları, şeker hastalığı, hipertansiyon gibi hastalıkların daha fazla görülmesi ve alkol ve sigara kullanımının olabilmesidir.

Haberin Devamı

Çocuk yaşta görülen lösemilerin yaklaşık %85 kadarı sadece kemoterapi ile sağlıklarına kavuşmaktadırlar. Geriye kalan %15-20’si hastalığın tekrarı sonrası veya nüks etmeye yatkınlık nedenleriyle, kemoterapi sonrasında kemik iliği nakline ihtiyaç duymaktadır. Günümüzde lösemi tedavisi sürecinde kemoterapinin yanında immünoterapi adı verilen biyolojik tedavi yöntemleri de dahil olmuştur. Bu tedavide lösemiyle savaşmak için vücudun savunma sistemini (bağışıklık sistemimizi) güçlendirmek için bazı ilaçlar kullanılır. İmmünoterapi, bağışıklık sistemimizin kanser hücrelerini tanımlamasına ve onlarla savaşmak için daha fazla bağışıklık hücresi üretmesine yardımcı olur.”

LÖSEMİ HASTALIĞINA SAHİP ÇOCUKLAR VE AİLELERİ İÇİN DESTEK HİZMETLERİ NELERDİR?

Prof. Dr. Malbora “Her kanserli hastada olduğu gibi, lösemi tanısı almış hasta ve ailelerin tanı anından tedavinin sonlanmasına kadar geçen sürede sosyal, ekonomik ve psikolojik açıdan desteklenmeye çok ihtiyaçları vardır. Öncelikle bu hastanın bulaşıcı olmadığını tüm toplumun bilmesi gerekir” dedi.

“Bir diğer nokta ise bu ailelere ekonomik destektir” diyen Malbora sözlerine şöyle devam etti: “Ülkemizin sosyal güvenlik kurumu bu hastaların tüm tedavi masraflarını tamamıyla üstlenmektedir. Bu hem devlet hem özel hastaneler için geçerlidir. Bu nedenle diğer birçok ülkeden daha şanslı olduğumuzu rahatlıkla söyleyebilirim. Ancak ekonomik sorunlar hastanedeki tedavi masraflarından ibaret değil maalesef. Özellikle kırsalda yaşayan birçok hasta daha büyük şehir hastanelerinde tedavi olmaları gerektiği için evlerinden uzak bölgelerde bir süre yaşamaları gerekmekte. Bu da barınma ve bir takım lojistik sorunları da beraberinde getirmektedir.

Tedavi boyunca tüm hastalar çok sayıda kan ürününe ihtiyaç duymaktadır. Bu ihtiyaçların karşılanamaması hastalarımız için hayati riskler taşır. Bu nedenle hastalarımıza eritrosit (kırmızı kan) ve trombosit (pıhtılaşma pulcuğu) gibi kan ürünlerinin temininde yardımcı olmak biz sağlıklı gönüllülerin boynunun borcudur. Bir gün o kan ürününün kendimize veya en yakınımıza gerekebileceğini düşünüp bu hassasiyette davranmalıyız.”

ANNE BABALAR ARASINDA BOŞANMALARA NEDEN OLUYOR

Tanı sonrası aile içi sorunların yaşanabildiğini açıklayan Malbora “Bir diğer sorun ise lösemi gibi yeni tanı alan hastaların anne babaları arasında boşama sıklığının daha fazla görülmesidir. Hastalığı kabullenememe, toplumsal yaşam konforlarının kaybı ve bazen de yanlış algı ile hastalığın sebebi konusunda birbirlerini suçlama sıkça karşımıza çıkan sorunlardandır. Bu suçlamalarla anne baba birliktelikleri ciddi anlamda sarsılabilmekte ve boşanma sıklığı artmaktadır. Bu noktada sosyal ve psikolojik desteğin ne kadar önemli olabileceği aşikar” açıklamasını yaptı.

19. YÜZYILDAN GÜNÜMÜZE KADAR LÖSEMİ TEDAVİSİNDE ÇOK BÜYÜK ADIMLAR ATILDI

Günümüzde lösemi hastalarının yaşam şansının %90’a yakın olduğunu söyleyen Prof. Dr. Malbora, “Löseminin ilk tanımlandığı 19. yüzyıldan günümüze kadar lösemi tedavisinde çok büyük adımlar atılmıştır. Yirminci yüzyılın başlarına kadar bu hastaların hemen hepsi kaybedilirken günümüzde yaşam şansı %90’lara kadar ulaşmıştır. Burada lösemi tedavisinde kullanılan ilaçların çeşitliliği ve etkinliklerinin artması önemli rol almıştır” diye konuştu.