Cumartesi Postası 'Sette kendimi iyi hissederim'

'Sette kendimi iyi hissederim'

Paylaş
'Sette kendimi iyi hissederim'

Saraylarda büyümüş bir kadının torununun şık sofralara ve güzel yemeklere aşina olmasından daha doğal ne olabilir ki? Serra Yılmaz da zamanında sofraları pek meşhur olan anneannesinden öğrenmiş yemek yapmayı. Ünlü oyuncu bu yüzden bir yemek programı sunuyor. Programın adı 'İtalyan İşi'. Neden İtalyan? Çünkü Serra Yılmaz son derece akıcı bir İtalyanca konuşuyor. Hayır, eğitim almamış, sanıldığı gibi İtalya'da da yaşamamış. Komşusu olan yedi çocuklu bir İtalyan ailesinden kapmış bu dili.

Röportaj: Elçin CAN

Haberin Devamı

-Anneanneniz saraylarda büyümüş, babanız paşa torunu... Tek çocuksunuz. Nasıl bir çocukluk yaşadınız?

Baba tarafının, aile ile ilgili üzerimde çok fazla etkisi olmadı. Çünkü babam kendi ailesi içinde mutsuz olmuş. Ben anneannemi ve babamın babasını tanıdım. Hatta babamın anneannesini tanıma şansım bile oldu. Anneannem biraz zor bir karakterdi. O kadar çok kadının olduğu saray ortamında, sanırım dominant ve güçlü bir karaktere sahip olmak lazımdı. ‘Deli saraylı’ lafının çıkmasında da bunun çok etkisi var herhalde.

-Evinizde disiplin had safhadaydı galiba.

Evet. Disiplinin meziyetine inanan, laçka eğitimlerden yana olmayan biriyim. Bence özgürlük, disiplin ve terbiye kavramları çok birbirine karıştırılıyor.

Haberin Devamı

-Peki siz disiplinli bir anne misiniz?

Kızımı disiplinli, şımartmadan ama özgür yetiştirdim. Bence çocukları terbiye edip buna rağmen özgür yetiştirmek mümkün. Selam vermeyi bilmemek, vurdumduymaz olmak, bir takım gelenekleri hiçe saymak özgürlüğün tanımı değil.

-Kızınız nerede şimdi? 15 yıldır Fransa-Strazburg’da. Üniversite okumak için gitti, orada da kaldı. Fransız eşiyle birlikte orada çalışıp yaşıyor

“Hiç İtalya’da yaşamadım”

-İtalyancayı nerede öğrendiniz?

Cihangir’e taşındığımız yıl, baba İtalyan, anne Fransız yedi çocuklu bir aile geldi. İnsan, benim gibi tek çocuklu bir evde yaşayıp o kadar kalabalık bir aile görünce adeta büyüleniyor. Ben o ailenin sekizinci çocuğu oldum. Farkına varmadan da İtalyanca öğrendim.

-Oysa herkes sizi İstanbul’da değil, İtalya’da yaşıyor sanıyor.

Hiç İtalya’da yaşamadım ama Fransa’da yaşadım. Fransız okullarında okudum zaten.

-Fransa’ya gittiniz, psikoloji eğitimi aldınız ama tiyatroyu seçtiniz. Neden?

Aslında hep tiyatro yapmak istiyordum. Tiyatro galalarına giderdim annemle. Ve tiyatro sanatçısı oldum. Bursumu kaybetmemek için psikoloji okurmuş gibi yaptım sadece.

-Sinema serüveni nasıl başladı?

Filmlerde başrol oynamak veya sinemada ödüller almak... Hiç hayalimde yoktu. Sinema aşkı sonradan girdi hayatıma.

-Şöhret olmayı hiç mi düşlememiştiniz?

Haberin Devamı

Bugün de gözlediğim şöyle bir şey var: Gençler oyuncu olmaktan ziyade meşhur olmak istiyor. Meşhur olmak kavramı benim o yıllarda asla kafamdan geçmemişti. Zevk aldığım için oynamak istiyordum. Şimdi de kendimi en çok sahnede ve film setinde iyi hissediyorum.

“Yasaklar yasaklansın”

-Yeni yasa tasarısıyla Türkiye’de birçok sanat kurumu kapatılacak. Hükümet sanatı baltalıyor mu sizce?

Kesinlikle baltalıyor. Kültür Bakanlığı tarafından kabul edilen sanat kurumları ile ilgili yasa tasarısı birçok şeyi öldürmeye yönelik. Bu yüzden tiyatromuza, sinemamıza, balemize, orkestramıza sahip çıkmamız gerekiyor. Bunu da sanat kurumlarının seyircisi olarak yapabiliriz.

-Ya sansürler?..

Yasak diye birşey olmamalı. Mesela Lars von Trier’in filmi Nymphomaniac’a konulan yasağa tamamen karşıyım. Daha doğrusu herhangi bir sanat eserinin sansürlenmesine karşıyım. Ancak zor bir yönetmen olan Trier, bence bu sayede Türkiye’de tanınacak ve çok seyirci edinecek. Sadece eserlerin değil, başörtüsünün yasaklanmasına da karşıyım. Tekrar söylüyorum; herkes istediğini giysin ama bana da kimse karışmasın.

Haberin Devamı

-Televizyonda buz pateni yarışmalarının yasaklanması bile gelmişti gündeme...

Bu, insanların bakışının ne kadar sapkın olduğunu gösteriyor. Buz patenini yasaklama ihtiyacı duyanda ben sapkınlık ararım.

-Türkiye ileri demokrasi sınıfını ne zaman geçer?

Şu an ki tabloya bakarsak zor gözüküyor. Belge alır.

Anneannemin sofraları meşhurdu.

-Yeni sohbet ve yemek programınızın adı ‘İtalyan İşi’. Nasıl başladı bu proje?

Programın çekildiği Eataly adlı restoranın ortağı, projeyi sunacak isim ararken benim adımla birkaç kez karşılaşmış. Ama kim olduğumu bilmiyormuş. Telefonda görüştük, anlaştık. Program, her Cumartesi 12.10’da CNNTürk’te yayınlanıyor. Uzun soluklu bir proje değil bu. 13 bölüm çekip bitireceğiz.

-Yemek yapma merakı nereden geliyor?

Tabii ki ailemden... Evimizde hep güzel sofralar kuruldu ve güzel yemekler pişti. Anneannemin sofraları meşhurdu. Annem yemek yapmayı bilmezdi, babamdan öğrenmiş. Hem İtalyan ailemden hem de anneannemden yemek konusunda çok şey öğrendim.

Haberin Devamı

‘O taklaları ben atmadım’

-Son olarak ‘Eyvah Eyvah 3’te Mercedes oldunuz. Ata Demirer nasıl ikna etti sizi?

Beni ikna etmesi için çaba göstermesi gerekmedi. Ata ile dost olduktan sonra zaten ben onunla çalışmak istedim. Güzel yemekler yedik, bol bol kahkaha attık... Daha ne ister insan!

-Filmde taklalar atıp yuvarlanırken pek eğlenmediniz herhalde.

James Bond ekibinden bir dublörüm vardı. Tabii ki o taklaları ben atmadım. Ne kadar fit olsam da (!) öyle bir risk almam.

Ferzan Özpetek’e şantaj!

-Biraz güzel şeylerden konuşalım... Yönetmen Ferzan Özpetek ile olan dostluğunuz malum. Ama son filmlerinde yer almadınız.

Şantaj yapabilmek için yeniden belge toplamam gerekti. Kasanın anahtarını ele geçirdi ve elimdeki belgeleri kaçırdı. Bundan sonraki filmlerde bana yer vermesini gerektirecek yeni belgeler buldum (!).

-Ferzan Özpetek neden Türkiye’de film çekmez?

Bunu en iyi kendisi bilir ama bence çok yakında bir film çekebilir. İstanbul’da geçen bir hikayeyi yönetmeyi çok istiyor.

-Ödül ve nişanlarınıza SİYAD Onur Ödülü’nü de eklediniz. ‘Acımasız yazarlar derneği’nden ödül almak nasıl bir duygu?

Süper. Her zaman eleştirmenlere katılmasam bile onları desteklerim. Eleştiri çok önemlidir. Yeter ki hakarete varmasın.

-Biz Türkler eleştiriyi pek sevmeyiz ama.

Evet, yakınımızın eleştirisine bile gönül koyarız. Ama eleştiri bir insanı daha iyiye götürür.

En son 08.03.2014 tarihtli Cumartesi Postasından alınmıştır.