Siyaset 'Yeni Berkinlerin yitip gitmesine izin vermeyiz'
Paylaş
'Yeni Berkinlerin yitip gitmesine izin vermeyiz'

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan AK Parti Meclis Grup Toplantısı'nda konuştu. Bir takım çevrelerin şimdi de mezhepler üzerinden Türkiye'yi karıştımaya çalıştığını söylerken, 'Terörün içinde sokulan yeni Berkinlerin yitip gitmesine izin veremeyiz' ifadesini kullandı

Başbakan'ın açıklamalarından satır başları:

Kış Uykusu filmiyle Altın Palmiye Ödülü alan Nuri Bilge Ceylan’ı bir kez de buradan tebrik ediyorum. Cumartesi akşamı geç bir saatte kendilerini telefonla aradım tebrik ettim. Ülkemiz adına sinemamız adına uluslararası başarı. Nuri Bilge Ceylan ile birlikte filmin bütün ekibini tebrik ediyorum. Bakanlığımıza da filmin yapımına verdiği destek için teşekkür ediyorum.

2010 yılında Mavi Marmara gemisinde biliyorsunuz İsrail askerlerinin saldırısı nedeniyle 9 kardeşimiz şehit olmuştu. Yaralananlar arasında olan Süleyman Söylemez kardeşimiz 4 yıldır yoğun bakımda bitkisel hayat yaşıyor. Cumartesi günü Süleyman kardeşimizi hakka uğurladık. Süleyman kardeşimizi de ondan önce hakka yürüyen mavi Marmara şehidimize rahmet niyaz ediyorum.

2010 yılında hastanede ziyaret etmiş, evinde kendisini ziyaret etmiştim. Gerçekten ailesinin kendisine bakışı her türlü şükranın üzerineydi. Bu vesileyle buradan bir kez daha ailesine yakınlarına dostlarına sabır ve başsağlığı dileklerimi iletiyorum.

Okmeydanı'nda Uğur Kurt ve Ayhan Yılmaz'ın ailelerini arayarak taziyelerimizi ilettik. Polis kardeşlerimize de geçmiş olsun dileklerimizi ilettik.

28 Haziran 1914'de Saraybosna'da yapılan bir suikast birinci dünya savaşına neden oldu. 10 milyon insan bu savaşta öldü. Osmanlı devleti en çok zaiyatı veren ve toprak kaybına uğradı. Misak-ı Milli sınırlarından da dar bir sınıra hapsedildi. Ülkenin tamamını almak için işgal başlattılar. kurtuluş savaşıyla bunu altattik. Şu hususu açıkça ifade ediyoruz. Savaşın sonunda Osmanlı bakiyesi topraklar adeta cetvelle sınırları çizilirken, sürekli baskı ve kontrol altında tutulmak istendi.

Osmanlı'dan kalan borçlar Türkiye Cumhuriyeti'ne yöneltildi. Kürt ve Alevi meselesi sürekli kaşındı. Bu iki mesele hasımlar tarafından kullanılırken içeride de bu hususla ilgili büyük yanlışlar yapıldı. Bizim dönemimize kadar Kürt vatandaşlara karşı asimilasyon uygulandı. Son 30 yılda teröre destek verildi. Alevi vatandaşlarımız görmezden gelindi. Dersim'de yüzlerce Alevi vatandaşı katletildi. CHP'nin dününde ve bugününde Dersim Katliamı'na karşı çıkan gördünüz mü? CHP genel müdürü Dersimli. Hiç konuştu mu? Konuşamaz çünkü bu işin arkasında olan CHP... Konuştuğu zaman birçok şey ortaya çıkacak.

Komplo teorilerinin kolaycılığına biz asla sığınmadık. Dışarıdan düşman arayarak içerideki sorunların inkarına gitmedik. İçerideki nedenlerin tümünün farkında olduk. Ancak dışarıdan yürütülen provokasyonları asla kabul edemeyiz. Türkiye ne zaman iyiye gitse başımıza hep dert açmaya çalışanlar oldu. Ya teröre maruz kaldı, ya darbelere ya da ağır tartışmalara. Bir takım karanlık eller el birliği yaptılar. Her türlü kirli karanlık senaryoyu devreye aldık. 2. Dünya Savaşı'na katılmadık.

Japonya 2 atom bombasıyla yıkıldığı halde bugün nsıl en büyük ekonomiler arasına girmiştir? Avrupa nasıl bu refah seviyesine ulaştı. Örneğin Almanya. Taş üstünde taş kalmamıştı ama şimdi dünyanın en büyük ekonomileri arasında. Kıbrıs harekatı dışında katıldığımız bir olay yok, toprağımıza da saldırı yok. Biz kalkınma yarışına neden bu kadar geç katıldık? Çünkü ülke olarak enerjimizi farklı şeylere harcamak zorunda kaldık.

İçeride neredeyse 35 yıl oldu, terörle mücadele eden bir Türkiye var.

Bir başörtüsü meselesini 40 yıl tartışmak zorunda kaldık. Üniversite deyince akla bilim değil başörtüsü yasağı getirildi. bu ülke bunu hak ediyor mu? Bu yasağı savunanlar bu ülkeye yazık etmedi mi? İnsanlar ana dillerini konuşurlarsa ülke bölünür diye toplumu korkuttular. Biz engelleri kaldırdık bu ülke bölünmedi, güçlendi. Bir asırdır bu yasakları savunanlar ülkeye yazık etmedi mi?

Bizi sanal gündemlerle asırlarca oyaladılar. 10 yılda bir yaptıkları darbe ve darbe girişimlerle bize ağır bedeller ödettiler. Bizim bu oyunu milletçe görmemiz gerekiyor. bu tuzakları çok iyi anlamamız gerekiyor.

28 MAYIS'TA TÜRKİYE'NİN NASIL OLDUĞUNU HATIRLAYIN

Şu an Mayıs ayındayız. Geçen 28 Mayıs'ta Türkiye'nin nasıl bir konumda olduğunu hatırlayın. Dünyanın en büyük ekonomileri daralırken Türkiye yüzde 4-5 büyüme yakalamıştı. 2010 yılındaki halk oylamasıyla demokrası güç kazanmış ve sonraki genel seçimlerde istikrar güç kazanmıştı. Nevruz huzur içinde kutlanmıştı. O yıl borsa rekor kırıyor, MB rezervi 135 milyar dolarla rekor kırıyor, IMF borcu bitiyor, enflasyon düşüyor, 3. havalimanı için ihale yapılıyor. Türkiye şaha kalkmıştı.

Ama sonra bir şey oluyor. İstanbul'da Gezi Parkı'nda başlayan eylemler. 12 tane ağaç bir başka yere nakledilecek. Düğmeye basılıyor ve ülkede legal illegal örgütler işbirliği yaparak istikrarı bozuyorlar. O kadar sistemli bir saldırı yapıyorlar ki ekonomi de hedefe alınıyor. İçeride şu ifadeyi kullanıyorlar, Tüketmeyin ekonomi görsün diyorlar. Sokaklardaki vandallık sanki Türkiye'nin genelinde terör esiyor gibi dünyaya servis ediliyor. Ana muhalefet olaylarda aktif rol alıyor. Türkiye hem içeriden hem dışarıdan ağır bir saldırıya maruz kalıyor. A malum işverenler ve işçi örgütleri, memur örgütleri, elbirliği ederek sünki bütün bu olayların sorumlusu olarak da bizi göstermeye çalışıyorlardı. Tek gerekçeleri 12 ağaçtı. Bunu da farklı yerlere saldırıyorlar. Dik durduk, eğilmedik. Bu saldırıları betaraf ettik.

ŞİMDİ DE ALEVİLER ÜZERİNDEN KARIŞTIRMAYA ÇALIŞIYORLAR


Gezi'de istediklerini elde edemeyenler Aralık darbe girişimlerinde bulundular. Yolsuzluk kılıfı altında istikrarı ve milli iradeyi hedefe aldılar. 30 Mart'ta milli iradeyi tecelli ettik. Darbe heveslilerine sandıkta cevap verdik.

Türkiye'yi şimdi de mezhep farklılakları üzerinden karıştırmak istiyorlar. Almanya'daki toplantımızın yapıldığı salonun yakınından bir nehir geçiyor. Orada Alisiz Alevilere miting izni verildi. Bütün bunlara rağmen Alman yönetimi tedbirlerini iyi almıştı. Aynı anda bizim toplantıya yakın 5 merkezde bize karşı olan gruplar tarafından toplantılar yapılıyordu. Güvenlik önlemleri yeterli olduğu için kimse arzusuna ulaşamadı. biz de coşku dolu bir toplantı yaptık.

CHP Alevi vatandışlarımızı tahrik ediyor. Reyhanlı, Hatay, Gezi, 1 Mayıs'ta bunları denedi. Hepsinde başarısız oldular. En son Okmeydanı'nda da bunu denediler, orada da başarısız oldular.

Şunu görelim artık: 100 yıldır aynı bayat senaryoyu Türkiye'yi zayıflatmak için kullanıyorlar. Bunun dışarıdan yapıldığını söylediğimizde birileri de çıkıyor hedef sapıtmaya çalışıyor. Okmeydanı'nda bu örgütün yerli bir örgüt olduğuna inanan var mı? DHKP-C'nin eğitim kampları Yunanistan'dadır. En son Yunan hükümeti bunlara bir darbe indirdi ama sıfırladılar mı ona kani değilim. Kimlerin bu örgütün sırtını sıvazladığını gayet iyi biliyoruz. Ama dert başka. dert, güçlenen Türkiye'yi nasıl zayıflatırız. Güçlü Türkiye'yi kabullenemiyorlar.

Alevi vatandaşlarımızın sorunları bu örgütün umrunda bile değil. Bu örgütle aranıza mesafe koyun. Koruyup kollamaktan vazgeçin dedik. Özellikle Tunceli vekili o örgütün vekili gibi davranıyor. Meclis'in bir vekili gibi değil, Suriye rejiminin vekili gibi davranan CHP vekillerine CHP ne yapıyorsun bile demiyor. CHP içinde bir tane yürekli vekil çıkıp ne oluyor diye sormadı.

CHP Alevilerin duygularını istismar etmekten başka hiçbir şey yapmamıştır yapmaz. Dersimle bile yüzleşemediler. Alevi vatandaşlarımız için duyğuları istismar etmekten başka bir şey yapmadı. Biz ise defalarca reform yaptık. Normalleştikçe ülkemiz, sorunlar tek tek ortadan kalkıyor. Anlamsız yasaklar ve kısıtlamalar ortadan kalkıyor. Alevilerin sorunlarını tahrik unsuru olarak kullanılmasına izin vermeyiz.

TERÖRÜN İÇİNE SOKULAN YENİ BERKİNLERİN...


Hep söyledik yine yine söylüyoruz. Türkiye'de kimin ne derdi varsa o bizim derdimizdir. Aradan istismarcılar çekildikçe her sorun zçözülecektir. Alevi vatandaşlarımızın da bu sorunlardan rahatsız olduğunu biliyoruz. Bunları prim vermesinler. Polisle çatışarak, cam çerçeve kırarak hatta çocukların ölümüne zemin hazırlayarak yaranın şifa bulamayacağını bilmeleri lazım. Halktan silah isteyen bir örgüt halkın iyiliğini istiyor olabilir mi?

(Kılıçdaroğlu için) Belki de yalanı bu adam kadar mahir kullananı bulamazsınız. Bizim derdimiz var. Biz 77 milyonun huzuru için çalışıyoruz. Bizi yakar bizim ateş. Ama onu biz söndüreceğiz, birlikte söndüreceğiz.

Bu aziz millet hiçbir zaman Alevi-Sünni çatışmasına gelmedi, oyuna gelmedi. Bunu biz söndüreceğiz, birlikte söndüreceğiz. Yaşanan onca tahrike rağmen, Allah’a sonsuz şükürler olsun bu millet oyuna gelmedi. Bu yetmez, biz yeni Burakcan’ların terörün içine sokulan yeni Berkin’lerin Okmeydanı’nda olaylarda ölen Umut’ların, Ayhan’ların ölmesine yitip gitmesine tahammül gösteremeyiz. Bir olmak, iri olmak, diri olmak böylece 77 milyon Türkiye olmak kardeş olmak için hepimiz hassasiyet göstereceğiz.

HDP'YE BİR ÇAĞRI YAPIYORUM


Diyarbakır Belediyesi önünde dağa kaçırılan çocukları için eylem yapan anne ve babaları yürekten selamlıyorum. Evet 15 yaşında çocukları dağa kaçırılan ana babaların bu feryadını türkiye ve dünya medyasının vermesini istiyorum. Galatasaray Meydanı'ndaki anneleri görüntülerdiniz, bunları niye yazmıyorsun? Bir kısmını tenzih ediyorum ama diğerlerine diyorum. siz neden görmüyorsunuz?

HDP, onları da getirin hadi. Bunların da adreslerini biliyorsunuz, alıp gelmediğiniz takdirde bizim B planımız, C planımız devreye girer. O annelerin haklı mücadelesinin 77 milyon tarafından desteklenmesini istiyorum.

KÖLN ZİYARETİ

Orada iki şeyi birlikte yaptık. Soma'daki 301 şehitle UETD 10. yıl anması birlikte gerçekleşti. Okunan dualar, kasideler... Hocalarımızın gerçekten çift hocamızın birlikte okuduğu ezan o arenadaki heyecanı farklı bir noktaya taşıdı. Burada Diyanet İşleri Başkan Yardımcımız Kamil Hocamız duasını yaptı.

Almanya'ya yapacağımız bu ziyaret bazı Alman siyasetçiler ve basınında bir tedirginlik oluşturdu. Alman medyası ırkçı ifadelere başvurmaktan bile kaçınmadı. Bazı Türk medyasıyla ortak dili kullandılar. Bize 'Gelmeyin' bile dediler. Ama orada 3 milyon Türk var mı? Bedeli ne olursa olsun biz gideriz. Ziyaretten önce Merkel ile telefonda konuştuk. Almanya'da gayet vakur, sağdıyulu kardeşlerimizle hasret giderdik. Alman medyası ırkçı başlıklarla bize saldırırken, ziyaretten hemen sonraki AP seçimleri de Avrupa'da bir tehdidin sinyalini verdi. Özellikle ırkçılığa neo Nazilere karşı AP'nin önlem almasını istiyoruz. bu kaygımız teyit edilmiş oldu.

Sözde bir Türk. Oradaki bir siyasi partinin eşbaşkanı. Kullandığı sözler çok kötü. Sen nasıl demokratsın. Kusura bakma sayın merkel7e ne kadar saygı duyacağını biz biliriz. Saygıyı en iyi şekilde yerinde saygı ifade etmesini de biliriz. Sen kökenin itibarıyle mensubu olduğun ülkenin başbakanına böyle konuşamazsın. Önce haddini bileceksin. Zaten eşbaşkanlığını yaptığı bir bayan vardı, şimdi değil sanırım. Onlara bile kapıyı kapatmadık. Senin bunlara gücün yetmez... Mesele farklı ama hazmedecekler alışacaklar. Hiç şakası yok bu işin.

“ASLINDA BU KADINLAR BAŞI AÇIK”

Kimi medya kuruluşlarının, kimi partilerin bu değirmene su taşıdığını biliyoruz. Bazı Türk muhabirlerinin de meslek şereflerini bir kenara bıraktı. İşte en son uluslararası medya kuruluşunun muhabiri olan Türk gazetecinin, iki kadını figüran olarak kullandığını, yalan haber yaparak bütün dünyaya servis ettiğini gördük. Aslında bu kadınlar başı açık.

“ALTI KAVAL ÜSTÜ ŞEŞHANE”


İkisinin de başları örtük. Altı kaval üstü şeşhane. Sırıtıyor. Ya göründüğün gibi ol. Bununla bizim insanımızı farklı gösterecek. Böyle bir gayretin içine giriyor. Ama devran değişti. O aleyhe bir kampanya yapacağını zannederken, suçüstü yakalanıyor. Gezi olayları esnasında, 17-25 aralık darbe girişimi sırasında, mesleki onurlarını nasıl çiğnediklerini gördük.

KİMSENİN BİZİ AZARLAMASINA MÜSAADE ETMEYİZ


Türkiye artık eski Türkiye değil. Masanın altından zaman zaman zevkle zaman zaman ikazla ayakların birbirine tokuşturulduğu dönemler değil artık. Kimsenin operasyon ve ameliyat yapmasına izin vermeyiz. İçeride ve dışarıda kimsenin bu devleti azarlar gibi eleştirmesine müsaade etmeyiz.

Bazıları diyor ki AB'de işler durdu. Biz iktidara geldiğimizde bir fasıl açılmış mıydı? Türkiye müzakerelere başlayacak nitelikte bile değildi. Genel başkan olarak 15 gün içinde 14 ülke dolaştım, ABD Dahil. Başkan Bush'la oturduk bu konuları konuştuk. Bütün bunları ziyaret ederek süratle AB müzakerelerine oturmak için adımları attık. Başbakanlık görevinden sonra da hemen müzakereleri başlattık. Şu an 14 fasıl.. Bunların hepsi açıldı mı açılmadı. 15 üyeliyken ortada olan müktesebat ve bir anda 25 ülkeye çıkarıldı, bir anda uygulama değişti. AB üyesi olan ülkelerin birçoğu uygun oldukları için değil siyasi kararla alındı. Bütün bunlara rağmen biz sabırlıyız. Dersimize iyi çalışıyoruz. Bütün kurumsal yapımız AB yapısına uygunu olarak oluşturuyor. Bizim onlara ihtiyacımızdan çok, Avrupa'nın türkiye'ye ihtiyacı çok net ortaya çıkmıştır. Irkçılığın pazehiri Türkiye'dir. Bazı AB ülkelerinde Türkiye iç politika malzemesi yapılmaya çalışılıyor. Biz uyardık. Bakın Mısır'daki darbeye Avrupa darbe diyemedi. Suriye'de 4 yıldır süren dramı gündemine bile alamadı. Filistin'deki trajedi görülmüyor. AB bunun sürdürülemez olduğunu görmek zorundadır.

Biz manşetlerle gelmedik, manşetlerle de gitmeyiz. En son 30 Mart'ta manşetlerin milli iradenin yerine geçemeyeceğini gördük. Avrupa'nın da bunu görmesini temenni ediyoruz.

Haberin Devamı