Cumartesi Postası 'Starlık çok ayıp bir şey'

'Starlık çok ayıp bir şey'

Paylaş
'Starlık çok ayıp bir şey'

Ayşegül Aldinç sekiz yeni şarkıdan oluşan albümü “Sek'iz”i çıkardı. Öne çıkan ilk şarkı 'Durum Leyla'. Albümü konuşmak için buluşup iç dünyasını karıştırdık. Demini almış bir Ayşegül Aldinç buldum karşımda

Röportaj: Serhat TEKİN

Haberin Devamı

serhattekinc@gmail.com

Eskilere dönmeyenlerdensiniz. Çoğu şarkıcı eski şarkıları yeniden yorumlarken siz yeni şarkılarda ısrarcısınız. Oysa eski şarkıları ısıtmak ticari yönden daha garanti.

O en kolayı (gülüyor). Ona da sıra gelecek elbet. Bu zamanda albüm işine girmek delice, kabul ediyorum. Ama şarkı söylemeden duramam. Yeni şarkı seni sevene, dinleyene değer verdiğinin de göstergesi. Albüm yapmış olmak için yapmazsan emekler yerini bulur.

Gökhan Türkmen, Kenan Doğulu, Göksel, Mabel Matiz, Yüksek Sadakat, Harun Tekin... Yeni albümde bu kadar ismi nasıl bir araya getirdiniz?

Yaptıklarına hep ilgi duyduğum ama çalışmadığımız müzisyen dostlarla projeyi paylaştık. Hepsinin heyecanla, sevgiyle yaklaştığını gördüm. Bu gerçekten harika bir duygu. Seçimimi sadece pop takılmayan, alternatife ilgi duyan, yorumlarını sevdiğim müzisyenler doğrultusunda yaptım. Dinleyebildiğin sanatçının sana özel yaptığı şarkıyı söylemek, kendini iyi hissettiriyor, bu çok açık.

Haberin Devamı

“Sek’iz” albümünüzden çıkan ilk şarkınız ‘Durum Leyla’. Sizde hangi durumlar leyla?

Duruma göre... Bazen her yanım her duruma Leyla (gülüyor). Bir anlamda sarhoş olma hali. Sarhoşluğu ısrarla içkiyle bağdaştırma eğiliminde olmamak gerek. Zira aşk sarhoşluğu diye de bir sersemlik durumu var. Bu durum hangimizin başına gelmemiştir ki! İşte; durumun Leyla olduğu en güzel duygu hali. Çıkmak istemezsin o duygudan. Ama ozanlar ozanı Aşık Veysel’in de işaret ettiği üzere kavuşursun geçer; o da ayrı tabii (gülüyor). Büyük ozan “Kavuşmazsan aşk olur” derdi.

“Aşka bodoslama dalan muhtemelen yara alır”

Madem aşk konusu açıldı; saf mısınızdır gönül işlerinde? Yoksa politik mi ilerlersiniz?

Bodoslama dalarsan muhtemelen yara alırsın, biraz şekil şemal gerekir; ilişkiye lezzet katar bu. Satranç oynar gibi bazen. Karşındakinin hamlesine göre şekillenmeye de meylimiz vardır değil mi? Bunlara taktik deniyor. Ama ben öyle adlandırmayı aşka, kendime, karşımdakine haksızlık sayarım. Çelişkili gibi oldu, farkındayım. Ayrıca aşkla çelişki isimsoyadı gibi... O gelgitler, gece düşündüğünden sabah vazgeçmeler, cesaret ve cesaretsizliğin at başı gittiği duygusal hezeyanlar... Yabancı gelmedi değil mi? Politikayı ise menfaatçilik sayarım ve aşkla bağdaştıramam. Politika Yunanca ‘çok yüzlülük’ demekmiş. Çok yalancılık yani. Aşka ayıp ederiz onu politika ile aynı cümlede anarsak!

Haberin Devamı

Karşı koyamadığınız zaaflarınız ne?

Yasakların arzu doğurması, zaafım. En çok da yeme içme işlerinde bunun tehdidi altındayız. Bu yüzden diyet yapmam. Yaşam biçimi yaptığım yeme alışkanlığım var sadece. İlişkilerde de yasak arzu doğurur. O kıza veya erkeğe bakmasını istemiyorsan, söyleme. Söylersen bakar. Masum taktik burada işe yarar işte. Ama bazen öyle bir an gelir ki pire için yorganı bir güzel yakarsın, o da ayrı.

Aşk gelince kapıyı sorgusuz sualsiz açar mısınız, yoksa önce delikten bakıp “Kim o?” der misiniz?

“Kim o?” demlerindeyim. Yalan yok; sorgusuz sualsiz açmışlığım da oldu vaktiyle.

‘Sosyal medya kelebekleri sevimli gelmiyor’

Şu cümleyi tamamlayın: “Karşımdaki .... yaparsa onu ne kadar sevsem de buz gibi soğurum.”

Haberin Devamı

Aşkı çoklu paylaşımlarla yaşarsa ve ‘merhaba’ dediğine olanı biteni anlatırsa... Hazımsızsa yani. Gözü felfecir okuyan insan modeliyse... Hani ‘fırıldak göz’ diye tanımlanan tiplerdense... Ayrıca yalancıysa da soğurum. Bir de sosyal medyada ona buna laf yetiştirme kelebekleri de bana pek sevimli gelmiyor.

Bana Ayşegül’ün şifresini çözen 8 kelime versenize? Sizi en iyi anlatan...

Ama şimdi hep olumlu şeyler sıralayacağım: Farkında, özgür, hesapsız, merhametli, pratik, komik, hızlı... Bir de olumsuz bir şey bulmalı. Düşünüyorum, düşünüyorum, bulamıyorum (gülüyor). Buldum! İnatçı! Ay ne fena bir huy!

“En büyük aptallığım” dediğiniz ne var şu hayatta?

O sırada öyle görünebilir ama ders alabilmeyi önemli ölçülerde becerebildiğimden ‘aptallık’ saymıyorum.

‘İtina ile küfrederim’

En son kime küfrettiniz?

Trafikte... Hak edene... İtina ile... İçimden (gülüyor).

Telefonda konuşmayı mı mesajlaşmayı mı seviyorsunuz?

Yerine göre... İşten söz ediyorsak kısa konuşmayı severim. Mesaj kuru gelebiliyor ve bazen yanlış anlaşmalara neden olabiliyor.

Haberin Devamı

Sanat yaşamınızda en çok neden ödün verdiniz?

İri yarı bir ödün versem hatırlardım. Ufak tefek şeyleri görmezden geldim.

Kulisinizde olmazsa olmaz dediğiniz bir şey var mı? Ya da istekleriniz olur mu?

“Passion fruit’siz (çarkıfelek meyvesi) bir kulise adım atabileceğimi sanmıyorum” desem, gülmez misin? Bak gülüyorsun. Alçakgönüllü şeyler... Sıcak ve soğuk su, zencefilli-limonlu çay, bal falan olsun, tamamdır. Boy ve makyaj aynasız bir kulis de tuhaf olur.

‘AŞKTA MANTIK ARAMAM’

Aşkta sizi kandırmak kolay değil sanki... Daha çok mantık ararsınız gibi.

Mantığı aramam. O en olmadık yerde ve zamanda, olması gereken yerde durup durur zaten (gülüyor). Aşk ile mantık asla uzlaşmayacak ve birbirine rağmen, birbiri içinde yer almayacak iki kavram. Aşk kanmak demek zaten. Olmadık bedenlere hayalindeki ruhu koymak demek. Gayet güzel kanarım da, kandırırım da kendimi. Ama başım göğe ermeden Allah tarafından ayağımın suya erdiği durumlar da oldu. Ki buna felaketin eşiğinden dönmek diyoruz kısaca.

Kolay yalan söyler misiniz? En son kime, ne söylediniz?

Pek kolay söyleyemem. Sanırım kendimi tutamayıp ‘Yalan söylemem diyen en büyük yalanı söylüyordur’ geyiğine bineceğim. Sıkışınca kim yalan söylemez? En son kime, kime?.. Vallahi hatırlamadım. Bu durumda ya çok yalan söylüyor ya da hiç söylemiyor olabilir miyim (gülüyor)?

‘Şişkin egolara tahammülüm yok’

Kırılgan, naif bir haliniz var. İçinizdeki canavar Ayşegül’le hiç tanıştınız mı? Bu kimlik hangi aşamada çıkar ve çıktığında neler yaparsınız?

Kırılgan ve naif mi duruyorum gerçekten? O sizin kibarlığınız. Bazıları zırhlı bulurdu beni. Son yıllarda ortaya çıktı daha çelebi hallerim ve olumsuzluklara mizahla yaklaşan yanım. Canavar tarafımı soruyorsan, senin yok mu? Çileden çıkınca, gözün dönünce ortaya çıkar tabii. Lafla uslanmayanın beynine bir şey indirmek istiyor, hayalimde bunu yapıyorum herhalde. Bu yüzden o yanımı ben bile görmüyorum artık.

Sanat hayatınızda sizi en çok yoran neydi? En çok kimlere ve neden sinir oldunuz?

‘Sen ne anlatırsan anlat; anlattığın, karşındakinin anlamak istediği kadardır’ gerçeği! Buna çare bulunamayacak sanırım. Bir de şişkin egolarla karşılaştığımda onların tepesine tepesine vurma arzusu beliriyor bünyede. Röportaj gittikçe şiddete mi meylediyor, bana mı öyle geldi (gülüyor)? Ama sen de sorma o zaman böyle şeyler. Ha, bir de sektörde bir starlık halleri başgöstermiş bazı insan modellerinde. Ben starlık taslamıyorum. Starlık ne demek ayrıca! Ne ayıp şey! Bu tiplerin sıkı bir hayat dersi almasını diler, arkama bakmadan kaçarım. İşini yaparken acı çekme halleri, işi geciktirme, ulaşılamama gibi durumlar da beni yorar. Hayatı kolaylaştırmak için oradasın ama hayat zorlaşıyor sayende. Aman, ‘bir vur bin işit’ durumundaymışım demek ki. İyi ki sordun, boşver (gülüyor).,