Pazar Postası “Tek geceliklerim, kaçamaklarım oldu”
Paylaş
“Tek geceliklerim, kaçamaklarım oldu”

Mustafa Sandal, modası geçmeyen ilk 10 popüler erkek sanatçıdan biri. Sesine kızanlara aldırmıyor; eski hallerine gülüyor ve iki çocuklu güzel bir evliliği sorunsuz ilerletiyor. 'Aşkta fast food' sevmem diyen Mustafa Sandal ile Gülben Ergen'le davasından özel hayatına kadar her şeyi konuştuk...

Röportajı: CANAN DANYILDIZ

Haberin Devamı

-BP’nin reklam yüzüsün, olmasan göremeyeceğiz!

BP ile 2014’te de birlikteyiz, reklam kampanyaları devam edecek. Onlarla güzel bir takım olduk. Bir marka yüzüyle pazarlama ekibinin kaynaşması iyi bir başarı getiriyor. Samimi ve pozitif ortam içinde fikirleri üretiyoruz.

- Hadi gel, parası bu; oyna demiyorlar yani?

Hayır asla! Öyle iş kabul etmiyorum zaten. BP’nin marka yüzü olarak ne kadar varsam, işin arka planında, mutfağında o kadar varım.

-Bu yaz da BP sponsorluğunda konserler var mı?

Evet olacak, o konserler çok keyifli ve dolu geçiyor. Yeni sürprizler de olacak; heyecanlansın biraz millet burdan söylemeyeyim.

- Kendini geri mi çektin Mustafa? Neden ortalarda değilsin? Epeydir tarzım bu, böyle bir şekilden hoşlanıyorum diyelim. Nasıl ki mevsimlerde, hayatın akışında ya kalbin kendinde bile ritm var... Öyle düşün. Nasıl ki kalp her zaman 120’de atmıyor, kariyerde de aynı şey olması gerektiğini düşünüyorum.

Haberin Devamı

- Yaşınla da ilgisi var, 40’ları sürüyorsun; hatırlatırım!

Yoo, bak dikkat et ‘Bu kız beni görmeli’den bu yana yani ilk çıkışımdan beri hep böyleydim. Ara ara; yoğun olarak gelip sonra bir çekilip. Şükürler olsun; hep bu hali becerebildim. Kimi vardır; hep olmak ister! Gazetede, dergide görüyoruz o tipleri; onlar her gün olma ihtiyacı duyuyorlar.

- Şöhret olmak istemiyor muydun yani?

Aman şöyle ünlü olayım, böyle şöhret olayım ya da beni çok tanısınlar diye bir derdim hiç olmadı. Elimdeki listenin baş sırasında bunlar yoktu açıkçası.

- Egoların vardı ama, deniz uçağıyla konsere gelme hallerin!

(Kahkaha atıyor) Ya onlar evet, ama içimdeki bir duyguyu yaşama biçimimdi. İş; ‘konsere deniz uçağıyla gideyim, olay olsun’ kafası değildi. Deniz uçağı nasıl bir şeydi merak edip denemek istedim hepsi bu. Sonra hatta o gazla pilot oldum, lisansım var biliyorsun. Ama dışarıdan ‘egoya bak!’ gibi algılandı, haklısın.

Canan Danyıldız, Mustafa Sandal ile İstanbul’daki evinde buluştu, aşk ve iş hayatına dair merak edilenleri sordu.

“İlişkilerimi fast food yer gibi yaşamam!”

- Eskiden çapkın mıydın?

Haberin Devamı

Yok yahu, hep uzun ilişkilerim oldu, çapkın değildim ki! 1, 1.5 sene sürerdi genelde. Öyle biri değilim, en popüler olduğum zamanda bile olmadı. Bir şeye konsantre olur, onu yaparım! Öyle seviyorum. Kimi insan fast food sever, kimi insan oturup ağır ağır yemeğini sever. Oturup keyifle yemeğini yemeği seven biriyim. ‘Hadi yiyelim, gidelim’ kafası yok bende!

- Arada hiç tek gecelik yok mu?

Geçmiş zaman, ne bileyim olmuştur; hatırlamıyorum. Karıştırma! Arada benim de kaçamaklarım olmuştur! Her erkeğin hayatında nasıl, ne kadar olmuşsa işte.

- İyi bir sevgili miydin peki?

Belki eski bir sevgilime sorsan kötüydü der; ne bileyim? Ama hiçbir zaman duyarsız, katı, bencil bir sevgili ya da bir taraf olmadım.

- Hiç yalan söylediğin oldu mu?

Mutlaka olmuştur! Ama havadan gazdan...

- Aldattın mı peki?

Yok, bak onu kesinlikle yapmam. Her zaman bitmiştir; sonra yoluma devam etmişimdir!

- Ne zaman ilişki biter senin için?

Diyaloğun bittiği anda ilişki biter! Diyaloğu doğru kullanırsan her türlü sorunu aşarsın.

Haberin Devamı

- Cinsel hayat da buna dahil mi?

Her şey! Cinsellik de buna dahil!

- Eşin Emina ile bir gün diyalog kuramazsan?

Onunla da biter, Allah korusun!

- İki çocuğuna rağmen mi?

Evet, Yaman ve Yavuz’a rağmen biter.

“aşk ve Cinsel hayatımda doyuyorum, başka birine ihtiyacım yok!”

- Emina ile ilişkin nasıl?

Emina, benim ikinci yarım; ruhumun bir parçası. İnsan onu anlıyor biliyor musun? Emina’yı gördüğüm an onunla evleneceğimi biliyordum. Eş başka bir şey; kız arkadaş, sevgili çok başka bir şey. Sana nasıl anlatacağımı bilmiyorum, ama benim ruh yarım olduğunu biliyordum.

- Hiç mi tartışmazsınız, her şey mükemmel mi?

Olur mu öyle şey, biz de tartışıyoruz, sorun çıkıyor; ama uzatmıyoruz. Emina evde bir şeyi değiştirmek istiyordur; ben de müdahil olurum; sorun da bundan çıkar.

- Kıskançlıklar? Güzel kadın, yakışıklı erkek mevzu?

Öyle gereksiz, hastalıklı kıskançlıklarımız yok bizim Canan, çok Türk kafası değil biliyorum. Yaptığımız kilometreyi düşün? Dantel dantel ördüğümüz bir ilişki var. İki taraf da bu ağırlığı biliyor. O zaman bu sorunlar eften püften kalıyor.

Haberin Devamı

- Aşk eskiyor mu? Flörtöz zamanlardaki gibi değildir be!

E heralde! O enerjinin bir evrim geçirmesi lazım be! O heyecanını ara ara başka bir şeylere veriyorsun. Çocuk oluyor; kadın hamile kalıyor vs. Bir sürü başka ilki birlikte yaşıyorsun. Bütün bunların arasında liseli aşıklar gibi takılmayı hayal ediyorsan, onu geçeceksin! Yanlış yerdesin.

- E, heyecan, ateş?

Yani bir çift olarak o heyecanını, ateşini koruyacaksın! Evde iki çocuğa rağmen kaçamak yapmayı öğreneceksin! Akıllı olacaksın!

- Var mı sizde kaçamak?

E var tabii! Annesini öperken vs. yakalanırsak Yaman’a, çok mutlu oluyor. Yavuz anlamıyor daha küçük ama; Yaman mutlu oluyor, aşk çocukları onlar.

- Yine de ilk heyecan değil be!

Yani tabii değil, ilk tanıştığındaki enerjinle, heyecanın 8-9 yıl sonra aynı olur mu? Evrim geçiriyor elbette. Artarak büyüyürek başka bir form alıyor, o zaman da mutlu bir evliliğin oluyor.

- Peki insan başka kadın ve adam nasıl istemez ki?

Bu benim için ‘astronot olmak isterdim’ gibi bir şey Canan! (Kahkaha atıyor) Fikir olarak yörüngeden bakmak istiyorsun, öyle bir film ama... Belgesellerden seyrediyoruz!

- Hiç mi ihtiyaç duymuyorsun, itiraf et ya!

Cinsel hayatında ya da aşkında beslenebiliyorsan, sağlıklı bir ilişkin varsa neden ihtiyaç duyarsın ki? Ben öyle yaşıyorum, ihtiyaç duymuyorum.

“Kendimi dünyanın merkezi sanıyordum!”

- Hiç aptalca bir şey yapmadın mı ya?

Şov’un bir parçası olarak yaptığım aptal saptal şeyler var! Rumelihisarı’ndan sahneye kayarak inmek gibi!

- Başka?

Ya, Aya Benzer klibindeki dansım! Ya Canan, yıllar sonra izleyince insan çok gülüyor. Ama o gün bana sorsan, gerçekten ‘işte dans budur, oldu!’ derim! Hatta geçenlerde Sezen aradı, (Sezen Aksu’yu kastediyor) klibine denk gelmiş, nasıl gülüyor ‘bu nasıl dans’ diye. Ben de bakınca ‘Abi bu nedir ya? Bu nasıl iştir’ diyorum kendi kendime. Bana sorsan, dünyanın merkezindeyim ama o zaman! O kadar evde yokum!

- Gaza getiren var mıydı? Bu ‘yüksek’ akılları veren sana?

Yok yaa! Valla kendi kendimi gaza getiriyordum! Kimse ‘sen ne yapıyorsun oğlum’ demedi! Daha da fena ya! Ya Canan yanımızda biri de yokmuş ki durduran bizi. Biri ‘Alo Musti, hoop’ deseymiş ya! ‘Oğlum bunun 15 sene sonrası var, çoluk çocuğun olacak’ diye uyaran olmaz mı ya! (Kahkaha atıyor)

- O haller de sensin değil mi?

E tabii benim! Her şeyi içimden gelerek yaptım. Ama dedim ya, insan zamanla büyüyor, olgunlaşıyor; değişiyor. Eskiden bir programa çıkmadan önce kollarım daha kaslı görünsün diye şınav çekerdim, yarım saat ağırlık! Gerçi şimdi de yapıyorum ama klip çekiminden önce!

- Geçmiş halinle alay eder misin?

O günün ruhu içinde sorun yok, güzel geliyor; ama ya ilerden bakınca! Ayyy! Gülüyorum tabii. İnsanın kendine gülmesi, eğlenmesi güzel bir şey.

- Müzisyen olmasaydın ne olurdun?

Kayak hocası! Valla bak; yazları sahil beldesinde, kışları da kayak merkezinde kayak hocalığı! İyidir öğretmenliğim ha, gülme!

''Yüksek sesle şarkı söyleyenleri sevmiyorum''

-Sesinle ilgili hep eleştirildin, konserlerinde sesin çıkmazmış?

Bu bakış açısına göre Eric Clapton kötü şarkıcı. Yani sesin rengi midir önemli olan, yoksa oktav mıdır? Bana göre Clapton çok iyi bir yorumcu! Konuşur gibi şarkı söyler oysa. Rengin daha önemli olduğunu düşünüyorum. Seste hacim seven dinleyici olabilir, Bülent Ersoy’unki gibi. Onlara sevgiler, saygılar... Ama ben o yüksek sesten rahatsızlık duyarım. Dinleyemem hatta.

- Sen kendini nasıl görüyorsun?

Farklı bir rengim olduğunu düşünüyorum. Sesimin rengini ya da hacmini beğenmeyen olabilir; saygılarımla! Ne diyeyim?

- Besteci olarak mı şarkıcı olarak mı iyisin peki?

Ya, benim kendimi asıl ait hissettiğim şey işin mutfak kısmı! Söz yazar, beste yaparım, o yaratma anını seviyorum. Şarkıyı söylemek sonra gelir.

- Beste yaparken de elin ayağın durmuyor değil mi? Kıprak!

Evet evet, çok heyecanlanıyorum, elim ayağım hiç durmaz. Ama insanların beni en çok sevmesinin sebebinin de bu doğal halim olduğunu düşünüyorum.

- Çok para kazanıyor musun hala?

Kazandım, kazanmaya da devam ediyorum. Ama kabul ettiğim işlerde şimdi daha seçiciyim, 10 senedir hep bir hedefle yola çıkarım ve onu tutturum mutlaka.

“Gülben sözünde durmadı, dava edip kazandım”

- Magazinle yüz göz olmayan bir ilişkin var, nasıl becerdin?

Kavgacı bir adam değilim; skandallarım yok. Göz önünde bir hayat sürmüyorum fazla. Mesafeli bir duruşum var. Hiçbir zaman snob, züppe biri olmadım; ama çizgisini koruyan da biriydim.

- Gündemde olmak önemli değil mi?

Ya önemli ama ‘bir şey yapalım, olay olalım; gündem olalım’ diye hiç düşünmedim. Bundan sonra da olmaz. İyi şarkı olsun, konuşulsun diye düşündüm. Duruşum bu değil ki!

-Gülben Ergen’le Şıkır Şıkır şarkısı için gündem oldunuz ama!

Gülben’le bir iş yaptık ve sonra fikir ayrılığımız oldu; olabilir de. İnsanlar sevdi ve onun da işine yaradı bu şarkı. O fikir ayrılığında ben haklı olduğumu düşündüm.

- Para ayrılığı mıydı bu? Parada mı anlaşamadınız?

Hayır, asla! Bu şarkıyı yaparken 1 TL bile ticari beklentim yoktu. Bağış olacaktı o konuşulan 10 bin TL.

- E sorun neydi?

Biz bir konuda anlaştık, ama Gülben o konuda konuştuğumuz gibi davranmadı ve ben bu hareketini saygıdan uzak buldum. Bir işi birlikte yapıyorsan, saygı çok önemli Canan, ben çok öne müdahale etmeyi tercih ettim ama bunu da yargı yoluyla yaptık. Dava çözüldü ve ben kazandım.

(11 MAYIS 2014 POSTA KARNAVAL EKİNDEN ALINMIŞTIR.)