Astroloji Astrolojide ve mitolojide Plüton: Aydınlık karanlıktan doğar

Astrolojide ve mitolojide Plüton: Aydınlık karanlıktan doğar

Paylaş
Astrolojide ve mitolojide Plüton: Aydınlık karanlıktan doğar

Bugün size astrolojide ölüm ile sembolize edilen karanlık bir gök cisminden bahsedeceğim. Plüton’un yeraltına, ölüler diyarına hoş geldiniz. // Korhan Kılınçkaya

“Cehennemin içinden geçiyorsan, yürümeye devam et!” -Winston Churchill

Bu öyle bir gök cismi ki Kral’a meydan okuyor, bazen Güneş sistemine, bazen Neptün ötesindeki uzay kayaları ve cüce gezegenlerden oluşan “Kuiper” adını verdiğimiz kuşağa dahil oluyor.

Anlaşılması, tahmin etmesi, hesaplaması güç çünkü Güneş yörünge düzlemine 17 derecelik açı yapan, bilimsel tabirle “kaotik” bir yörüngeye sahip. Bütün gezegenlerin bir burçtaki ortalama süresi aşağı yukarı belliyken bu gökcisminin ortalama süresi 14-24 yıl arasında tam 10 yıllık bir değişkenlik gösteriyor. Gizemli çünkü 19. yüzyıl teknolojisi ile keşif yılı olan 1930’a kadar gözlemevinde iki kez fotoğrafı çekilmiş olmasına rağmen uzun süre fark edilemiyor. Çalışmayı yapan gözlemevi keşif süresinde miras hukuku mücadelesi yaşıyor ve çalışmalar gecikmeye uğruyor. İlk keşfedildiğinde ise yine uzunca bir süre “X Gezegeni” olarak anılıyor ve gezegen olup olmadığı günümüzde bile hala tartışılıyor.

Yüzölçümü Rusya’dan küçük, yalnız dörtte birlik bir kısmı ışık görebilen bu küçük ve karanlık cisim öylesine güçlü ki keşfedildiği 1930 tarihlerinde dünya tam anlamıyla çalkalanıyordu. Amerika tarihte “Büyük Depresyon” olarak anılacak büyük bir ekonomik kriz yaşıyordu. Avrupa’yı ise Hitler ve Mussolini gibi diktatörler kasıp kavuruyordu. Yine Amerika ve Avrupa’da mafya büyük bir yükseliş göstermekteydi. “Üç Büyükler” olarak anılan C.G. Jung, Alfred Adler ve Sigmund Freud ile psikoloji altın çağını yaşamaktaydı.

Gelmiş geçmiş en korkunç silahlardan biri olan Atom bombası Plütonyum 239 izotopundan üretilmişti. Ülkemiz ise bu süreçte büyük direnişlerden, savaşlardan ve devrimlerden geçmiş, küllerinden yeniden doğmuştu.

Yunanlar O’na “Hades” dedi, Romalılar “Plüton”.

Hades (Plüton) Yunan mitolojisinde Chronos (Satürn) ve Rhea’nın oğullarından, kardeşi Zeus (Jüpiter) ve ağabeyi Poseidon (Neptün) ile birlikte en güçlü 3 tanrıdan biridir. Babası Chronos tarafından yutulduktan sonra kurtulmuş ve Olimpos’tan kovulmuştur. Yeraltını, ölüler diyarını, karanlığı ve korkuyu yönetmektedir. Yazımın başında bahsettiğim gibi burada Plüton’un ölüm ile ilişkilendirildiğini görüyoruz. Fakat bu sizi korkutmasın. Astrolojik haritalardaki Plüton’un ‘ölümünden’ kasıt dönüşümüdür. Uzun ve zahmetli “eskinin yok edilmesi” sürecidir.

Mitolojideki en meşhur hikayelerden biri de Hades’in Persephone ile yaşadığı tutkulu aşk hikayesidir. Hiçbir zaman ışık görmemiş olan Hades, Demeter’in güzel kızı Kore’ye aşık olur ve alıkoymak üzere yeryüzüne çıkar. O’nu yeraltına kaçırır ve bir nar tanesi yedirir. Eğer yeraltında bir şey yerseniz, artık yeryüzüne çıkamazsınız. Kore yeraltında kendi karanlığının farkına varır. Hades’e aşık olur ve karanlığı kabullenir. Güzel Kore artık ölüler ordusunun ve yeraltı zenginliklerinin karanlık kraliçesi Persephone olmuştur.

Bu hikayede Plüton’un bastırılma, acizlik ve egemen olma temalarını görmekteyiz. Haritamızda Plüton neredeyse tutkuyla bağlı olduğumuz o konularda acizlik ve güçsüzlük deneyimleriyle karşılaşırız. Her seferinde kaybedilmiş gücün geri alınması için tetiklenir ve harekete geçmek zorunda hissederiz. Bu birikmiş güçsüzlük deneyimleri zamanla yıkıcı bir hale gelir ve dönüşüm kaçınılmaz olur. Bu sürece çoğu zaman bir kriz eşlik eder. Kaybetmekten korktuğumuz şeylerden vazgeçmek zorunda kalırız ve dönüşüm bundan sonra başlar. Artık kendi karanlığımızla yüzleşmek üzere yeraltına yolculuk başlamıştır. Yeraltına indikçe güvende hissettiğimiz şeyleri kaybederiz.

Üzerimizdeki giysileri, yani inançlarımızı, tavırlarımızı belki de maddi varlıklarımızı çıkarmak durumunda kalırız. Sahip olduklarımız anlamını yitirmeye başlar. Sonunda saf karanlığımızla karşılaşırız. Ve artık Plüton’un diğer fonksiyonunun devreye girme zamanı gelir. Vücudumuzdaki kangren kesilip atılmış, eskimiş, çürümüş yapılar yıkılmıştır. Artık kelebek kozasından çıkmış, Anka kuşu küllerinden doğmuş, Kore Persephone olmuştur. Unutmayalım, gecenin en karanlık anı şafak sökmeden az önceki andır.

Haberin Devamı