Yaşam Film gibi hayatlar...

Film gibi hayatlar...

Paylaş
Film gibi hayatlar...

'Var mısın Yok musun' adlı yarışmayı önceki yıllarda Acun Ilıcalı'nın sunumuyla izliyorduk. Şimdi ise Fox ekranlarında bu kez Asuman Krause'nin sunumuyla yayınlanıyor. Yarışmanın bir özelliği de yarışmacıların hikayeleri

SERAL CUMALI

scumali@posta.com.tr

Hele bazıları var ki; insana “Ne hayatlar var!” dedirten cinsten. Yarışmanın öne çıkan iki yarışmacısı 30 yaşındaki Canan Kılınç ile 27 yaşındaki Tacettin Turgut’un hikayesi de öyle bir hikaye.

6 yaşında kolunu kaybeden Canan Kılınç:

Çocuklar bana ‘Tek kollu canavar’ lakabı takmıştı

getiren ne oldu? Bankada çalışıyordum. Bir gazetede 30 yaşın insan hayatında dönüm noktası olduğunu okudum ve o yazı benim de önemli kararlar almama vesile oldu. İki günde karar verip bankadaki işimi bıraktım, mağazacılığa atılmak için satışpazarlama eğitimi almaya başladım. Canlı Para yarışmasına müracaat etmiştim; hiç ummadığım bir anda ‘Var mısın Yok musun’ programdan teklif geldi. Her iki yarışmayı da aynı yapım şirketi yapıyormuş. Şok oldum. Yarışma programı için mülakata çağırdılar; onlara “Bakın ben engelliyim, bunu bilin” dedim. Yeni tanışacağım her insana önceden bunu söylerim.

Neden bunu söylüyorsunuz?

Yani “Bak ben engelliyim ona göre. Şaşırma beni gördüğün zaman...” diye. Bazen de sadece telefonla konuştuysam karşılaşmadan önce tepkilerini ölçmek için birkaç soru sorarak onu yoklarım.

Çok mu şaşırıyorlar kolunuzun olmadığını görünce?

Kendimle aşırı barışık olmam onları etkiliyor. Olumlu reaksiyon alıyorum. Ben artık kolumun olmadığını hissetmiyorum, dolayısıyla karşımdakine de hissettirmiyorum. Bu yaşıma bu şekilde geldim.

Kolunuzu kaybettiğiniz günü hatırlıyor musunuz?

6 yaşındaydım. Kurban bayramından bir gün önceydi. Annemle mevlütten gelmiştik. Ertesi gün Ankara’ya ilk defa teyzemlere gidecektik. Babam ayakkabıcıydı, eve urganlar getirmişti; ben de o urganlarla bahçede salıncak kurup sallanmak istiyordum. Annem de “İçeri gel artık” diyordu ama ben dinlemiyordum. Salıncağı ağaca kurdum ve ardından ağaçtan düştüm. Dirsek kemiğim dışarı çıktı, açık bir yara oluştu. Öyle ağlıyordum ki. Herkes başıma toplandı...

Kolunuzu neden kaybettiniz?

Anne- baba okumadığı için; cahillik de var... Beni apar topar Samatya Hastanesi’ne götürdüler. Genç, asistan bir doktora rastgelmişim. Kolumu alçıya alıp beni eve göndermişler. Gece annemle yatmışım, sayıklıyormuşum. Kolum simsiyah olmuş. Annem babama, “Çocuğu hastaneye götürelim, kızın kolu gidiyor” deyince; babam “Bir şey olmaz, geçer” demiş, yatmış uyumuş. Bu yüzden sebebi biraz da babamdır. Ona çok kızgınım... Annem sabaha kadar başımda beklemiş, sabah yine “Kızı götürelim” demiş ama para yok. Yoksulluk çok kötü. Annem üst kattaki ev sahibine gidip para almış beni hastaneye götürmüşler. Hemen acil ameliyata alınmışım. Kolum kangren olmuş ve beni kurtarmak için kolumu kesmişler. Eğer beni hastaneye daha önce götürselerdi, kolum kurtulabilirdi belki. Annem o zaman hamile, hastane başına yıkılmış. Bu yaşananlar sonucu doğan kardeşim zihinsel engelli oldu.

Babanızla ilişkiniz nasıl oldu sonra?

Babama kızgınlığım esas olarak kolumdan değil. 3 yıldır bizden ayrı, bütün sorumluluğu çalışıyorum diye benim üzerine bıraktı ve gitti. Aileme ben bakmak zorunda kaldım, kiraları, bütün masrafları benim üzerime yıktı.

Kolunuzu kaybedince neler yaşadınız?

İçimde çok fırtınalar yaşadım. Atlatmam çok zor oldu. Ancak lise çağında atlatabildim. Aşağı yukarı 10 sene önce. Ama ilkokul, ortaokul çağımda ağıza alınmayacak, acımasız lakaplar taktılar, hakaretlere uğradım. Onlarla başedebilmek öyle zordu ki.

Nasıl lakaplar taktılar?

‘Tek kollu canavar” diye lakap takmışlardı. O zaman gözlük de takıyordum. “Gözlüklü tek kollu canavar” diyenler de vardı. Hiç unutmam. O kelime hiçbir zaman aklımdan çıkmıyor. O lakabı takan çocuğu hiç unutmam.

Erkek çocuk muydu?

Erkekti.

O yaşlarda başka sizi kıran neler oldu?

Ortaokulda beden eğitimi öğretmenim Alaaddin Hoca benden rapor istemişti; bana 3 sene not vermedi. Diğerlerinden beni ayrı tutuyordu. Bu beni çok üzüyordu, çünkü kimseden eksik kalmak istemiyordum. Ben kasaların üstünden atlıyor, her hareketi yapabiliyordum. Lisede hocam değişti; ona “Rapor getireyim mi?” dedim. Yeni hocamın cevabı “Neden?” oldu.

Bütün bunlarla nasıl başedebildiniz?

İşte yeni hocamın tavrı da hayata yeniden bağlanmamı sağlayan etkenlerdendir. Daha sonra benim ruhumdaki olumlu gelişmede o çocuğun taktığı lakabın etkisi de büyük oldu. O lakabı takan çocuk gibi olan insanlara karşı kendimi güçlü hissetmek için mücadele ettim. Lisedeyken, üst sınıflardan, lise sonlardan erkeklerden teklifler gelmeye başladı. O zaman kendimden daha emin olmaya başladım, “İnsanlar demekki benim kolumun olup olmadığına bakmıyor, beni beğeniyor” dedim. Ve bu durumla birlikte tam olarak aştım kolumun olmamasını. Öyle aştım ki kolum var mı yok mu unutuyorum. Aynaya bakınca bile bir kolumun eksikliğini göremiyorum.

Yetişme çağında erkeklerle ilişkiniz nasıl oldu?

Lise 2’ye gidiyordum, kolumdan dolayı çekinmem vardı. İlk sevdiğim çocuk mahalledendi. Çok yakışıklıydı, “Artist” derlerdi. Bana arkadaşlık teklif etti. Onu bayağı sevmiştim, onu gördüğümde titrerdim. O yaşta çıkmak nasıl olur, geziyorduk işte. Sonra beni, benim ismimde bir kızla aldattı. Güzel bir kızdı, aralarında söz yaptılar. O kızdan da ayrıldı ama ben bayağı bir acı çektim.

Sonra erkeklerle ilişkiniz nasıl oldu?

21 yaşıma geldiğimde benden 21 yaş büyük biriyle tanıştım. Gönül sevdi. İlişkimiz biteli 2 yıl oldu ama hala görüşüyorum.

Baba sevgisi eksikliği mi sizi bu kadar büyük birine itti?

Kesinlikle öyle. Benim her şeyimle ilgilendi. Hayatımda çok önemli bir insan, hep öyle olacak. Evlensem de onun yeri bende çok farklı. Onu tanıdığımda kapalıydım...

Ne zaman kapandınız? Kolunuzdan dolayı mı?

İlgisi yok. Lise bitince bir iki sene kapandım. Ailem de kapalı ama bana hiçbir şekilde bu konuda zorlama olmadı. Kendim isteyerek kapandım. Ama iş konusunda zorluk çektiğim için açıldım. Bankaya girecektim, başımı açtım.

Neden protez kol taktırmadınız?

6 yaşından beri alıştım. Çok rahat giyiniyorum, üstümü çıkartıyorum, kolumun küçücük kalan bölümüyle dosya veya kağıt tutuyorum. Kolumdan kalan o küçücük bölüm o kadar yardım ediyor ki. Bankada çalışırken, “Protez kol taktıralım o boşluğunu dolduralım” demişlerdi, kırmamak için kabul etmiştim. Protez kol takıldı ama montumu giyerken bile çok zorlandım. Yapamadım. Çünkü ne zaman o kol takıldı, ben kolumun olmadığını anladım. Herkes bana bakıyor gibi geldi, rahatsızlık duydum, elimi kolumu nasıl tutacağımı bilemedim. Psikolojim bozuldu. 3 gün takabildim sonra çıkartıp attım. Beni beğenen takma kolla mı beğenecek?

Yarışmaya para için mi, şöhret için mi, ne için katıldınız?

Programa katılan herkes gibi benim de bir hayalim var. Engellilere öncelik tanıyorlar, iki sene evvel TOKİ’den bir ev aldım, şu an borcu duruyor. Ailemin durumu çok kötü, kirada oturuyoruz. Zihinsel özürlü bir kardeşim var, onun için en iyi tedaviyi uygulatmak istiyorum. Akdeniz Üniversitesi’nde kol nakli yapılıyormuş; onun umudu da var. Bunları gerçekleştirmek için yarışmaya katıldım. Hayallerim çok...

Başka neler var hayallerinizde?

Engelliler olimpiyatlarıma katılmak istiyorum; şu an yüzme eğitimi alıyorum. Bir de benim gibi sorunu aşamamış olan engellilere yardım etmek istiyorum. Öyle engelliler var ki utanıyor, evden çıkmıyor. O engelliler beni ve nasıl neşeli olduğumu görsün hayata bağlansın istiyorum...

Yarışmada çok mutlu görünüyorsunuz; gerçekten mutlu musunuz?

Hiç yapmacık davranmıyorum. Ben doğalım; normal hayatımda neysem yarışmada da oyum.

Bir kargo firmasında kurye olarak çalışan Tacettin Turgut:

10 yıldır sevdiği kızla evlenmeyi bekliyor

Sizi Mardin’den İstanbul’a ne getirdi?

8 yaşına kadar köyde büyüdüm, sonra eğitim ilçede iyi olduğu için Nusaybin’e taşındık. Yatılı Bölge Okulu’nda okumak çok popülerdir bizim oralarda, ben de Nusaybin’de yatılı bölge okulunda okudum. 4 kız 4 erkek olmak üzere 8 kardeşiz. İlkokul 5’ten sonra hayalim hep İstanbul oldu. Filmlerde gördüğüm İstanbul’u çok merak ediyordum. Filmleri çok severim, seyredip filmlerdeki hayatın hayalini kuruyordum. En çok da İbrahim Tatlıses’i, Mahsun Kırmızıgül’ü görmek istiyordum. “İstanbul’a niçin gitmek isterdin?” diye sorulunca verdiğimiz cevapta ilk sırada bu ünlüleri, artistleri görmek olurdu. Kim ne derse desin.

İstanbul’a gelince ünlü gördünüz mü?

Gördüm. İstanbul’da MNG Kargo’nun Bebek Şubesi’nde çalıştığım için bu isteğim fazlasıyla gerçekleşti. Mesela Deniz Akkaya’yı, Mahmut Tuncer’i, Demet Akalın’ı, Tardu Flordun’u gördüm. Allahıma şükürler olsun Bebek’te çalışmak çok büyük şans oldu.

İstanbul’a ilk geldiğinizde neler yaşadınız?

Niğde’de liseyi bitirmiştim. Zaten dışarı açılmıştım. İstanbul’a gelince en çok insanların bizim oradaki gibi sıcakkanlı ve samimi olmamasına şaşırdım. Komşularımı hala tanımıyorum. İstiklal Caddesi’nde bir giyim mağazasında tezgahtar olarak iş buldum, çalışmaya başladım. Turistler de geliyordu, az çok İngilizce öğrendim, “How much?” (Ne kadar?) “Five lira” (Beş lira) gibi. Ama gezmeyi seven bir insandım, mağazada durmak çok sıkıyordu beni. Bir arkadaşa kargodan teklif gelmiş. Başka elemanlar da aranıyormuş. Arkadaş, “Sana tam senlik bir iş buldum. Hem gezeceksin hem para kazanacaksın” dedi. “Allah Allah bu nasıl iş böyle, tam bana göre” dedim, düşünsenize hem gezeceğim hem para kazanacağım. Hemen başvurdum, işe alındım. Hayallerim böylece gerçekleşmeye başladı...

‘Var mısın Yok musun’ yarışmasına nasıl katıldınız?

Bu iş sayesinde. ‘Var mısın Yok musun’ yarışmasının yapımcısı Endemol Türkiye’nin ofisi Bebek’te ve onlara sık sık kargo getiriyordum. Bir gün yine kargoyu bırakıp ayrılırken kapanan kapı tekrar açıldı ve “Var mısın Yok musun yarışmasına katılmak ister misiniz?” diye sordular. Ben kim yarışma kim. Küçük kardeşim Osman yarışma hastası, düşündüm, “Tamam” dedim. Hayatım film gibi devam ediyor.

En büyük hayaliniz ünlüleri görmekti; o şansı yakaladığınız gibi siz de ünlü olma yolundasınız. Sokakta sizi tanıyorlar mı?

Tanıyorlar, bakıyorlar. Geçen gün iki kişi beni gösterdi, ilgilenmiyor gibi davranıyorum ama konuşmalarını dinliyorum. “Mardinli” falan diyorlar. Sonra onlardan biri yanıma geldi, “Kardeşim memleket neresi?” dedi. “Mardin” dedim, “Sen yarışmadaki Tacettin misin?” dedi. “Evet o benim” dedim. Öyle hoşuma gitti ki.

Yarışmayı kazanırsanız ne yapacaksınız?

10 yıldır sevdiğim bir kız var, onunla evlenmeyi hayal ediyorum.

Neden evlenemediniz bunca yıl?

Niğde’de 2000’de lisede birlikte okumaya başladık. Lise bitti, “Birbirimizi seviyoruz ben seni isteteyim” dedim. Hocamın bir komşusu olan Zeynep Ablam’a, “Ta Nusaybin’den annemi babamı buraya getirirsem, bu insanlar kızı vermezse ben onların yüzüne bakamam. Siz de Niğdelisiniz, birbirinizi tanırsınız, daha iyi anlaşırsınız, gidip birlikte kızı isteyelim” dedim. Gittik, babası “Daha oğlumuz evlenmedi, önce askere gidecek. Sonra da kızımızdan önce onu evlendireceğiz” dedi. “Tamam bekleriz” dedim. Bu sefer “Yok biz seni tanımıyoruz” dedi.

Sonra?

Oysa kızıyla birbirimizi sevdiğimiz babasının kulağına gitmişti. Lise üçteyiz; bir çocuk benim sevdiğim kıza yaklaşmaya çalışmıştı, ben de bir arkadaşımla birlikte o çocuğu dövmüştüm. Sonra bir gün baktım babası karşımda. “Tacettin sen misin?” dedi. “Benim” dedim, “Kızımı rahatsız etme ama gerektiğinde koru” demişti. Ama kızı isteyince vermedi. Neymiş, Mardinliymişim, uzakmış, bizi tanımıyormuş. Sanki Paris’te yaşıyorum.

İlişki nasıl bu kadar sürdü bu koşullarda?

Sonra ağabeyi evlendi. Annesi, “Ağabeyin görücü usulü evlendi, sen de öyle evleneceksin” dedi. İsteyenler oldu ama kız evlenmedi. Ailesine, “Ben evlenmek istemiyorum” diyor. Hala görüşüyoruz, konuşuyoruz.

Siz İstanbul’dasınız, o Niğde’de; nasıl görüşüyorsunuz?

Telefonla görüşüyoruz, arada kaçamak yapıp gidiyorum. Geçenlerde Adana’ya dayısına gitti, buradan kalktım Adana’ya gittim. Üç saat gördüm, sonra otobüse binip döndüm.

Sizin aileniz ne diyor bu işe?

Ailem de artık “Oğlum sana saygımız sonsuzdur. Ama artık bu işe bir son verelim. Kızı vereceklerse isteyelim, yoksa başka bir kız varsa onu isteyelim” diyor. Annem babam akraba evliliği yapmış, ama ben akraba evliliğine hiç sıcak bakmıyorum.

Başka hiç kimseye gönlünüz kaymadı mı?

Beğendiğim oldu ama ısınamadım. Bir kız arkadaşım oldu, mükemmel bir kızdı. Ama bir türlü ısınamıyordum. Hiç kimseyi gözüm görmüyor.

Ne olacak bu işin sonu?

En büyük hayalim onunla evlenmek. Belki iyi kazançlı bir işim olsaydı, o zaman başka olurdu. Şimdi en büyük hayalim yarışmadan çok para kazanmak. 9 yıldır çok aşk acısı çektim. Eğer bu parayı kazanırsam belki evleniriz.

Tek hayaliniz bu mu?

Para kazanırsam bir de Türk Batman dizisi çekmek istiyorum. Küçükken televizyonda seyrederdim. Küçüktüm, gün saymayı bilmiyordum ama Batman perşembeleri yayınlanıyordu; perşembe olunca “Bugün Batman var” diyordum. Onun yeri de hayatımda bambaşkaydı...

(27.11.2011 tarihli Pazar Postası'ndan alınmıştır.)

3

Haberin Devamı