Yaşam Kartvizitli 'çareci' Müfit

Kartvizitli 'çareci' Müfit

Paylaş
Kartvizitli 'çareci' Müfit

O bir dert babası, profesyonel bir yardımsever. Çaresizlerin çaresi, dertlilerin dermanı, sorunu ya da sorusu olanın bilirkişisi, gönüllü yardım elçisi. Kimden mi söz ediyoruz?

Haber: Ürün Dirier
Fotoğraflar: Haydar Çetin

Ayvalık’ta yaşayan hurdacı Müfit Kumcuoğlu’ndan. Bu bir şaka değil. O gerçekten bir profesyonel. Hatta kartviziti bile var ‘çareci-bilirkişi’ diye. Aktüel Dergisi’nden Ürün Dirier, çareci-bilirkişi Müfit Kumcuoğlu’yla konuştu...

Ayvalık’ta kimin başı sıkışsa ilk işi ‘çareci’nin numarasını tuşlamak oluyor. Gece yarısı fırtınada kalmış bir tekneyi de kurtarmaya gidiyor ‘çareci’, lastiği patlamış bir otomobili de. Kız kaçırana da yardım elini uzatıyor, eşiyle kavgalı olana da, hırsız mağdurlarına da. Hasta olana ilaç, parası olmayana para, bisikleti olmayan çocuklara bedavadan bisiklet, ev almak isteyene ev, iş arayana iş, avukat arayana en iyisini buluyor. Kendisinin yetişemediği yerlere de, mesela İstanbul veya Ankara’da başı sıkışıp da ‘çareci’yi arayana, o bölgeye yakın yerdeki arkadaşlarını yönlendiriyor. Arkadaşlar da kırmıyor onu elbet, çünkü yarın öbür gün kendilerinin de bir derdi olduğunda yardımın esirgenmeyeceğinden eminler. Bir tür Hızır zinciri kurmuş da diyebiliriz. Hatta içimizden ‘Çareci Müfit Baba Tekkesi’ demek de geçiyor bu yardım ağı için.

Ve karşılığında tek kuruş para dahi kabul etmiyor. Elimize tesadüfen geçen kartvizitin yolunu tutarak Ayvalık otogarına indik. Bizi Anadol marka beyaz otomobiliyle karşıladı kendisi. “Bunu sadece özel günlerimde kullanırım” diyerek. İlk kez bir Anadol’a binmenin verdiği heyecan ve ‘çareci’nin büyük, içten gülümsemesi eşliğinde vardık ekmek teknesi olan hurdacı dükkanına. Burası bir hurdacıdan çok antikacıya benziyor. Duvarlar irili ufaklı küflü metal parçalarla, hazır asker bir işe yaramayı bekleyen makine aksamlarıyla, fotoğraflarla, zamanında paralar dökülüp alınmış ama artık bir kıymet-i harbiyesi kalmamış yüzlerce küçük eşyayla dolu. Zamanın ünlü Hollywood aktristlerinden Doris Day’in fotoğrafı da tepeden bakıyor bu hurdalığa. Çareci kendisini övmeyi pek sevmiyor, o bir anlatsa yanımızda bulunan arkadaşları beş anlatıyor. Onlar anlattıkça ‘çareci’ utanıp sıkılıyor. Hatta hikayeye gelir pek çok ayrıntıyı da kayıt cihazı kapalıyken laf arasında öğreniyoruz.

Çareciliğe nasıl başladınız? Kartvizit bastırmak nereden geldi aklınıza?

Ben biri bir sorununu söyledi mi onu halletmeden duramam, rahat edemem. Kartvizite gelince, aslında ilk ben bastırmadım kartları. Yıl 1997’ydi. Tiyatro sanatçısı Umut Demirdelen Cunda’da bir ev almış. Antika bir küpü dekor olsun diye evin içine sokmaya çalışırken kapıda sıkıştırmışlar. Hamallardan biri beni söylemiş. Bu işi ancak Müfit Abi halleder demiş. Hemen beni çağırdılar. Gittim, ölçtüm, biçtim, açılarını hesapladım, soktum evin içine küpü. Evin her türlü ihtiyacını da karşıladık. Sonra çok memnun kaldı, İstanbul’dan bir arkadaşını yolladı, ona da Cunda’da tam istediği fiyata, istediği gibi bir ev bulduk aldık. Bir ay sonra bir baktım o İstanbullu bana bir deste kartvizit göndermiş. Üzerinde de “Çareci- Bilirkişi Müfit Kumcuoğlu” yazıyor.

Peki ne tür problemler çözdünüz şimdiye kadar, birkaç örnek verebilir misiniz?

Bak senin kayıt cihazına bakınca aklıma bir hırsızlık olayı geldi mesela. Kadının biri komşusunun altın bileziklerini çalmış. Kocası da bunu biliyor, kadın itiraf etmiş. Çok temiz bir adam, komşuya söylemek de istiyor ama nasıl ispat edeceğini bilemiyor. Ben de ona bu sigara paketi büyüklüğünde bir kayıt cihazı verdim. Al buna itiraf ettir, gerisini bana bırak dedim. Adam karısını çaktırmadan konuşturdu, kaseti bana getirdi. Karakola verdik, bilezikleri kurtardık.

‘Teşebbüs ettik kaçıramadık’

Gönül işlerinde çare bulduğunuz hiç olmadı mı peki?

Ankara’da bir arkadaşın sevdiği kızı kaçırmaya çalıştık. Murat 124 ile, ‘Hacı Murat’la kaçıracaktık kızı. O zaman o araba lükstü yani. Kızın oturduğu binada Süleyman Demirel de oturuyordu, öyle yüksek mevkili adamlar vardı. Teşebbüs ettik ama kaçıramadık. Sonra kaçtık benim eve saklandık, evi polisler bastı. Neyse, sonra arkadaş da başka bir kızla evlendi. Bir keresinde de bir çocuk geldi, sevdiği kıza aşkını söyleyemiyormuş, kız bunun suratına bile bakmıyormuş. Ben de dedim ki bir kibrit kutusunun içine diyeceklerini yaz, ıslık çal, kız sana bakınca kutuyu göster ve yere at, sonra da git. Kız orada bin kişi de olsa dayanamaz gider bakar o kibrit kutusuna. İşe de yaradıydı, sonra evlendi onlar.

İnsanlara yardım etmek sizin için bir tutku mu?

Biri bir şey istedi mi benim kafamda tak diye yer yapıyor. Sorunu çözmeden yerimde duramıyorum. Herkese değişik bir şekilde hitap edebiliriz yani. Mesela bazen burada haber konusuna sıkışmış yerel muhabirlere haber konusu da bulduğum oluyor.

‘Benzinci benim depoyu tanır’

Para konusunda da yardımcı oluyor musunuz?

Mesela adam ev alır ödeyemez, biz arkadaşlarla bir araya gelir belini doğrulturuz adamın.

Yardımlarınız karşılığında kimseden para almıyorsunuz, neden?

Arkadaşlık olsun yeter. Örneğin yolda kalmışlara benzin depomu veriyorum, doldurayım deyince “Yok, merkezdeki benzinciye bırak yeter” diyorum. Artık benzinci tanıyor benim depoyu. “Çarecinin bu bidon” diyor. Ben pikniğe giderken bile yedek tüple giderim, belki birinin ihtiyacı olur diye.

Çok arkadaşınız var mı?

Dara düşsen bana İstanbul’dan “alo” yapsan ben seni bir saatte aldırırım istediğin yerden.

O zaman yardım ağının içine beni de alın. İstanbul’da birinin başı sıkışırsa bana da yönlendirebilirsiniz...

Tabi yaaa, ben şimdi şurada birini düşünürken görsem gider sorarım, çünkü öbür gün ben de öyle düşünebilirim.

Aileniz ne diyor bu duruma?

Hanımla bazen küseriz konuşmayız. Bırak herkesin kendi işi, her şeye karışma der bazen bana. İki çocuğum var, kız ilkokulda, oğlan lisede. Onlar da benim yolumdalar.

Fırtınada tekneleri o kurtarıyor

Telefonunuz 24 saat açık mı?

25 saat! Gecenin körü hiç fark etmez, gece 3’de, 4’de kalkarım misal. Bir adam yolda tekne getirirken fırtınada kalır, yakıtı biter, beni arar, giderim. Fırtına mırtına fark etmez bana, ben bebeklikten denizciyim. (Arkadaş Mehmet Mürsoy giriyor lafa...) - Müfit öyle bir adamdır ki, benim tekneye bile benim haberim olmadan bakıyor. Su alırsa temizliyor. Fırtınada giyer dalgıç adam giysilerini, denize inip sağlamlar tekneleri. Geçenlerde fırtınada karaya çarpıp parçalanacak olan bir tekneyi kurtardı. Kepçe geldi tekneyi karaya çıkartmak için, o lodosta halat bir vursa adamı öldürür bile ama Müfit inmedi teknenin tepesinden, karaya indirilene kadar. Belki o teknenin sahibi teşekkür bile etmemiştir Müfit’e. Kaç tekneyi, kayığı fırtınada kurtardı sayamam. Teknelerin sahibini tanısa da tanımasa da fark etmez onun için. 2 yıl önce bir afet patladı, 15 kayığı tek başına karaya çıkardı. (Çareci utanarak giriyor lafa...) - Bana macera olsun diye bakınıyorum yaa...

“Ahtapotu pet şişeden soktu”

(Arkadaş Murat Bayram giriyor araya...) Tekneleri açıkta bağlamak için yapılan bir tonluk tonozu bidonlara bağlayıp denizin ortasına tek başına taşıyor. Nasıl yaptığına da herkes şaşıyor. Bir keresinde benim deniz akvaryumuma ahtapot istiyordum, beş kiloluk bir pet şişeye sokmuş getirmiş bu masa kadar büyük bir ahtapotu. O şişenin ağzından nasıl geçirmiş onu, hâlâ söylemez...

Nasıl soktunuz hakikaten koca ahtapotu pet şişenin ağzından?

Gir dedim girdi. Hayvanlar beni sever.

( 22.01.2012 tarihli Pazar Postası'ndan alınmıştır. )

Haberin Devamı